“İpekli Mendil”, 2014’ün son ayında bir yılsonu hediyesi olarak buluştu okurlarıyla. Can Yayınları’ndan çıkan bu kitap, Yekta Kopan öncülüğünde bir yazarlar topluluğunun ortak çalışması. Kendilerine “Yuvarlak Masa Yazarları” adını veren yazarlar, Türk Öykü Edebiyatı’nda titiz bir yolculuğa çıkıyor ve öykülerin içinden çok güzel bir seçkiyi okurlarına sunuyorlar.
Edebi ürünler, okuyucuya aktardıkları duygu ve düşünce yoğunluğu yönünden türlere ayrılmak istense; öykü, şiirle roman arasında bir yerdedir ve bence şiire daha yakındır. Öykülerde kısa bir zaman dilimi; en vurucu, en yakıcı, iz bırakıcı yönüyle okuyucuyla buluşur. Bir roman okuduğunuzda aklınızda romanın bütününe dair pek çok şey kalabilir. Ama öyküden sonra damağınızda kalan tat çok daha kesiftir. Bazen acı bazen tatlı, yakıcı ya da yıkıcı.
Bu kitabın oluşumuna sebep olan da, işte böyle yoğun bir tat. Yekta Kopan henüz 13-14 yaşlarındayken, Sait Faik’in “İpekli Mendil” adlı öyküsünü okuduğunda öykünün sonundaki “Ölmek üzereydi. Sımsıkı kapalı yumruğunu kapıcı açtı. Bu avucun içinden bir ipekli mendil su gibi fışkırdı.”cümlesiyle karşılaşmış ve bir anlamda edebiyatın büyüsüyle tanışmış. İpekli mendilin su gibi avuçtan fışkırmasındaki anlatım gücü onu etkilemiş. O günden sonra kitapları bir başka okur olmuş. Altlarını çizerek, kenarına notlar alarak, her öykünün en vurucu noktalarını keşfederek ve bunun zevkini yaşayarak… Yıllar içinde olgunlaşan ve “Eşik Cini” adlı dergide “bir öykü sözlüğü yapma” düşüncesine dönüşen bu çalışma daha sonra Yuvarlak Masa Yazarlarıyla ortak bir çalışmanın ürünü olarak kitaba bürünmüş.
Öykü okurlarını, duyduğu anda heyecanlandıracak olan bu çalışma bende de aynı etkiyi yarattı. Öykülerin sözlükleşerek, okuyucuyu alfabe içinde bir yolculuğa çıkarması, çok güzel bir düşünce. Kitabı okumasaydım, yolculuğun bu kadar keyifli olabileceğini düşünemezdim. “İpekli Mendil”i elime her alışımda, kendimi tadım uzmanı gibi hissettim. Her öykünün en lezzetli yerleri önüne sunulmuş bir tadım uzmanı. Kitabı okurken tanıdığım yazarlarla karşılaşmam eski bir dostla karşılaşmak kadar güzeldi. Yeni yazarlar ise yeni dostlar edineceğimin muştusu. Kitabı bitirdiğimde okuma listeme eklediğim bir sürü öykü kitabım ve unutamayacağım birçok öykü notum oldu.
“İpekli Mendil”, Türk Öykü Edebiyatı hakkında bilgimizi tazelerken, kütüphanemizin öykü raflarına ekleyeceğimiz kitapları da önümüze getiriyor. Öyküyü sevenlerin mutlaka okumak isteyeceği, öyküyü tanımayanların ise tanıyıp sevebileceği bu kitap genç okurların da ilgisini çekebilecek nitelikte. Yekta Kopan’ın önsözü “İpekli Mendil’deki her bir maddenin okurunun elinden su gibi fışkırması dileği” ile bitiyor.
Bense okur olarak şöyle diyorum:
Babasını kaybeden birinin dudağında yarım kalan ba çığlığının ikinci hecedeki ba’ya kavuşmamasının açtığı derin yara, içinizde;
Kokusunu ona dokunan elde bırakan, güneşi gördüğü anda çiçek açan ve sunabileceği başka bir şey kalmayınca soluveren fesleğenin kokusu, burnunuzda,
Bir evin çatısında beslediği güvercinlere âşık olanın bakışıyla bir inip bir kalkan güvercinler saçınıza, burnunuza, yanağınıza, sırtınıza, sözünüze, lafınıza çarpa çarpa bütün anlamları bulamaç ederken ruhunuzun anafor oluşu, gözlerinizde,
Her tırtılın kelebeğe dönüşmeyeceğinin çaresiz kabullenişi, yüreğinizde derin izler bırakacak.
Fatma Yakan – edebiyathaber.net (29 Aralık 2014)