Reyhan Yıldırım: “Hayata yaşadığı çağın sorumluluğunu alan taraftan bakıyorum”

Haziran 24, 2024

Reyhan Yıldırım: “Hayata yaşadığı çağın sorumluluğunu alan taraftan bakıyorum”

Söyleşi: Tuğba Gürbüz

Reyhan Yıldırım’ın yeni öykü kitabı “Olay Yeri” geçtiğimiz haftalarda yayımlandı. İnsanlığın acılarını öyküleştiren Yıldırım ile öyküleri üzerine konuştuk.

Yeni öykü kitabınız “Olay Yeri” okurla buluştu. Öncelikle tebrik ediyorum. Yeni bir yayınevi, sekiz yıllık bir ara… Nasıl geçti bu süreç?

Teşekkür ederim. ‘Olay Yeri’ için çok heyecanlıyım. Bazı olumlu geri dönüşler almaya başladım bile.

Sekiz yıl… Ara değil aslında, çalışmakla geçti bu süreç. Hızlı yazabilen biri değilim. Öykülerim olgunlaşmak için zaman istiyor. Elbette iş bununla bitmiyor; kitabı basmayı kabul edecek yayınevi bulmak da gerekiyor. Bu her yeni kitabın yayın süreci için ayrı bir uğraş demek. Araya bir de pandemi, ekonomik kriz, şu bu girince bir bakıyorsunuz ki sekiz yıl geçmiş. Sekiz yılın içinde iki üniversite ve bir yüksek lisans da var. Eklemeyi unutmayayım.

Kitabın girişinde yer alan Karl Marx alıntısı, okuru içeride karşılaşacağı öykülerin insanlığın acılarına sırt çevirenlerin, yalnızca kendi postuna özen gösterenlerin tarafında olmayacağını duyuruyor. Tam da yeri gelmişken sormak istiyorum. Sanat toplum için midir? Sanatçı çağının tanığı mıdır?

Ben bu ‘sanat toplum için midir, sanat için midir’ tartışmasını hep yersiz buldum. Bence her ikisi için de. Duyarlılığınız, toplumsal farkındalığınızın düzeyi kadar, bunu estetize ederek sanat yapıtına dönüştürürken tercih ettiğiniz yazınsal tür ve niteliklere kadar uzanan geniş bir yelpazeyi belirliyor. Gerçekliği yazarak kavramak, tartışmaya açmak benim için bir ihtiyaç, fakat gazete haberi de yazmıyorum.

Çağın tanıklığı meselesine gelince… Sanatçı çağıdır, desem…

Kitap kapağıyla ve içinde yer alan öykülere eşlik eden çizimlerle de dikkat çekiyor. Yazar çizer işbirliğinde uyumlu bir iş çıkmış ortaya. Nasıl bir çalışma yürüttünüz?

Yayınevimden gelen öneriler gayet güzeldi. Kitabımı yalın, etkili çizimlerle kurguladılar. Kapağın renkleri için küçük bir önerim oldu, sağ olsunlar beni kırmadılar. Başka da bir çalışma yürütmedik.

“Olay Yeri”nde olgun ve yetkin bir dil karşılıyor bizi. Edebiyatın neyi anlattığı kadar, nasıl anlattığı ile de ilgilenen, bunu daha çok gözettiği her halinden belli bir dil. Bu dilin oluşmasında sizi besleyen yazarları, metinleri ve diğer sanat dallarını bizimle paylaşabilir misiniz?

Ben sanatın her alanıyla çok ilgiliyim, yalnız edebiyatla değil. Güncelliğimi korumak için de gayet istekliyim. Felsefe, sosyoloji, psikoloji, teknoloji gibi çeşitli alanlardan çok disiplinli beslenmeyi de alışkanlık edindim. Bunlar, beni geliştiren, dönüştüren, değiştiren unsurlar. Mutlaka dilimi de etkiliyorlar.

Yazarlar ve metinlere gelince… Öyle çoklar ki, buraya sığmazlar. Tam on beş kitaplık dolusu kitabımı genç arkadaşlarım ve diğer okurlarla paylaşmak üzere hibe ettim. Öykü, şiir, roman, deneme, kaynak kitaplar… Hepsi de beni besledi diyebilirim.

Ülkeyi bir olay yeri gibi masaya yatırdığınız, sarı emniyet şeritleriyle çevirdiğiniz, sınıf meselesinden, kadına şiddete, cinsel yönelimden, rantsal dönüşüme farklı meseleleri öyküleştirmişsiniz. Konu seçimlerindeki ağırlığa rağmen kitabı okumayı bıraktığımızda baskın his, acı veya keder değil. Öykülerin içine sinen ümitli, iyimser bir direniş var. Bunun kaynağı nedir?

Kaynağı, benim düşüncelerim. Ben hayata yaşadığı çağın sorumluluğunu alan taraftan bakıyorum. Ben ve benim gibiler varsak; çiğliğe, cehalete, karanlığa karşı mücadele ediyorsak, eninde sonunda güzel günler göreceğimize inancım tam. Bunun öykülerime yansımış olduğunu öğrenmekten mutluluk duydum. Teşekkür ederim.

Öykülerin bir kısmı korona salgını döneminde geçiyor. Henüz yaşanılmakta olanın nereye varacağının bilinmediği, belirsizliğin, korkunun hâkim olduğu dönemleri anlatan, emekçi kesimi konu edinen öyküler, bunlar. Bu dönemi, çağının da tanığı olan bir yazar olarak nasıl deneyimlediniz? Neler yaşadınız? Bu salgının bireyler ve toplum üzerindeki etkileri, sonuçları sizce edebiyatınıza sızmaya devam edecek mi?

Sevdiklerimi kucaklayamamak derin bir yalnızlık duygusu uyandırdı bende. Bu kadarla kalmadı. ‘1999 Gölcük Depremi’nden sonra, bireysel ve toplumsal niteliklerin nasıl kötüye gittiğini gözlemlemiş olduğumdan çok da kaygılandım. O zamanlar boş vermişlik, bencillik, doğaya ve insanlara saygısızlık, vicdansızlık, şiddet artmıştı. Yarın ne olacağı belli değil, her şey kırk beş saniyede yok olabilir, ben ne yaptım da bu başıma geldi, boşuna uğraşmışım zaten, artık ne anlamı var ki düşünceleri ülkeyi ele geçirmişti. Korona ile birlikte yeni bir kırılma daha yaşandı bence. Kontrolümüz dışında gelişen afet nitelikli her olayda olduğu gibi. Ben süreci yazarak, okuyarak, öğrenerek geçirdim. Fırtına geçtikten sonra ayakta kalabilmeyi ümit ettim.

Salgın edebiyatıma sızmaya devam eder mi? Bilemiyorum. Belki dönüşümlerinin kökeninde salgın olan karakterler çıkarsa karşıma, sızabilir.  Gündem o kadar yoğun ki, özellikle geriye dönmem diye düşünüyorum. Yaşam devam ediyor.

Yazımı devam eden ya da fikren olgunlaşmayı bekleyen projeleriniz var mı?

Evet, var.

Ayrılık, Metin Altıok’un beni çok etkileyen bir şiiridir. Şair şöyle der:

‘Kesilmiş dalın budak olur vereceği nafaka

Söyle sende nem kaldı.’

Bu dizeler çok derin. Öyle zannediyorum ki yeni projemde ben de geriye kalanları  sorgulayacağım; budaklardan gövermiş filizlerin peşinden koşacağım. Şimdiden birkaç taslağım var, yaz boyunca da epey sıkı çalışacağım.

İkinci bir projem ise çoktan tamamladığım bir eleştiri-yakın okuma kitabı. Onu yaz sonuna kadar yayıma hazırlamayı planlıyorum. Daha önce bazıları yayımlanmış, kaybolmalarını istemediğim yazılarımdan oluşuyor.[1]


[1] Sartre’ın Gizli Oturum’u: Cehennem Başkalarıdır!, Yazılışı Üzerinden Nerdeyse Yetmiş Yıl Geçen Haldun Taner’in Konçinalar’ının Düşündürdükleri, Hulki Aktunç’un Umudu: Göz Bağından Kurtulmak, Erendiz Atasü’nün Kadınlar Da Vardır’ı, Aziz Nesin’in Korkma Öyküsü,  Ayla Kutlu Öykülerinde Şiir Avcısı Mekanlar, Büyük Soruların Peşindeki Saramago ve Edebiyatı vd.

edebiyathaber.net (24 Haziran 2024)

Yorum yapın