Günışığı Kitaplığı’nın öğretmenler, kütüphaneciler ve akademisyenler için düzenlediği 15. Eğitimde Edebiyat Semineri, FMV Işık Okulları’nın desteğiyle 26 Mart’ta çevrimiçi gerçekleşti. Semineri gün boyunca 69 ilden bine yakın katılımcı izledi.
Seminerin kapanışında konuşan sanatçı Ercan Kesal, hekimlikten sinemaya ve kitapların dünyasına uzanan sanat yolculuğundan süzdüğü deneyimiyle eğitimcilere seslendi. “Bize gerçeklik diye sunulan dünyanın dışında bambaşka bir dünya var. Onu bize edebiyat bağışlıyor. Kendi gerçekliğimi oluştururken tek kılavuzum edebiyattı,” diyen Kesal, çocukluk ve gençlik yıllarındaki tüm dönüşümlerinin aslında edebiyattan kaynaklandığını sonraları fark ettiğini paylaştı. “Yeni kuşaklar, bizim hikâyelerimizden, şiirlerimizden şarkılar söyleyecek, yeryüzünü sahiplenecekler,” sözleriyle gelecek umudunu ifade etti.
Günün öne çıkan oturumlarından biri, yazar, yayıncı Mine Soysal’ın sansür ve otosansür üzerine konuşmasıydı. Soysal okuma kültürünü, “Binlerce yıllık zeytinlikler gibidir. İçine doğarız, onun içinde, sunduklarıyla yaşarız. Hepimizin ortak ve eşit kullanımına açıktır, hepimize aittir,” sözleriyle tanımladı. Sansürün ve toplumsal izdüşümü olan otosansürün ise bütünüyle siyasi olduğunu; özellikle otosansürü çocuğun zihinsel gelişimine hükmetme girişimi gibi gördüğünü belirten Soysal, uzman konuklarına da söz verdi. Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı, Uluslararası Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi, yayıncı Kenan Kocatürk; klinik psikolog pedagog İnci Vural; eğitim yöneticisi, şair Cahit Ökmen okuma kültürünü tehdit eden yaklaşım ve uygulamaları yorumladılar.
“Yeni kuşaklar hikâyelerimizi, şiirlerimizi söyleyecek,
yeryüzünü sahiplenecekler!”
Seminerin açılış konuşmasını Türkiye’nin psikoloji alanındaki en önemli uzmanlarından Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sami Gülgöz yaptı. Edebiyat, okumak ve bellek arasındaki etkileşime dair görüşlerini paylaşan Gülgöz, “Kitaplar, çocuğun düşünce oluşturmasına katkıda bulunuyor ve böylece hatırlama mekanizmaları kendi kendine perçinleniyor.
Kitaplar, başka insanların hayat tecrübelerini aktararak olasılıklar dünyamızı geliştiriyor,” dedi. Çocuğun kendi kitabını kendisinin seçmesi gerektiğini vurgulayarak, sağlanan bu özgürlük alanının sorun çözmeyi, özgür düşünmeyi ve seçim yapabilmeyi öğrettiğini hatırlattı.
İklim değişikliği uzmanı Naz Beykan, okul çağındakileri iklim kriziyle yaşamaya hazırlamak konusunda özgün bir içerik sundu. Sıcaklık artışı engellenemezse gelecek nesillerin tanık olacağı doğal felaketleri hatırlatarak somut önerilerini paylaştı. “Çocuklara ve gençlere geleceğe dair umudu sözlerle değil eylemlerimizle vereceğiz. Okul binalarımızdan derslerimize, kendi bireysel veya kolektif eylemlerimizden onların eylemlerini desteklemeye… Gelin, bugün inatçı iyimserlikle, rasyonel umutla, heyecanla, neşeyle hep birlikte harekete geçelim!” sözleriyle eğitimcilere çağrı yaptı.
Çağdaş Amerikan edebiyatının ödüllü yazarlarından Shelley Pearsall, bir kitabı yazma sürecinde yazarların binlerce seçim yaptığını, öğretmenin de bu seçimler üzerine öğrencileriyle konuşmasının yararını, “Neden ve nasıl sorularına odaklanırsanız, bir kitabın ve bir yazarın kalbine ulaşırsınız,” sözleriyle dile getirdi. Kitapları yüksek sesle okumanın, okuma sürecine odaklanmanın, okunan kitap üzerine yazı çalışmaları yapmanın önemine işaret etti.
Çok ödüllü şair ve yazar Çiğdem Sezer, engin yazarlık deneyimiyle eğitimcilere seslendi. “Edebiyatçının farkı, çoğu kişinin sıradanın hızı içinde gözden kaçırdığı ayrıntıları yakalamak, seziş anındaki mucizevi havaya okuru da dahil edebilmektir,” diyen Sezer, her türden deneyimin çocuğun hayatı keşfine olanak sağladığını aktardı. “Ama edebiyat yoluyla kazanılan deneyim, hayatın daha estetik ve yeni gerçekliklere, gelişmelere dönük yönlerini içerir. Bu yüzden edebiyat, geleceğin de bireyin de tasarımıdır aslında,” ifadelerini kullandı.
Sanatçı, eğitmen, danışman Müjgan Özçay, edebiyat eserlerinin eğitimde yaratıcı yollarla kullanımına ilişkin değişik bakış açıları örnekledi. “Yetişkin için edebiyat bireysel bir deneyim; yetişkinin ‘bu kitabı sevdim/sevmedim’ demesi yeterli. Ama bunu söyleyen bir çocuk olduğunda bu sevme/sevmeme durumu, neden, nesini, nasıl, niçin diye didiklenir. Oysa okuma her yaş için bir özgürleşme alanıdır,” diyen Özçay, edebiyatın günlük yaşamdaki izdüşümlerine ışık tuttu.
Zeynep Cemali Öykü Yarışması Proje Başkanı, editör Müren Beykan, 6, 7 ve 8. sınıfların katıldığı yarışmanın 12. yılı için belirlenen “uzay” temasına ilişkin esin veren paylaşımlarda bulundu. Öğrencilerine öykü yazdırmaya hevesli eğitimcilere, “Gençlerin, biz yetişkinlerin düzenlediği bir yaşama ayak uydurmasını beklediğimize göre, hiç değilse onlara hayal kurma, düşüncelerini paylaşma özgürlüğü sağlamalı, özgüvenlerini artırmaya çabalamalıyız,” dedi.
Seminerin “Yaratıcı Okuma Uygulamaları” bölümünde İstanbul, Ankara, Bursa ve Niğde’deki okullardan beş öğretmen, bu yıl öğrencileriyle gerçekleştirdikleri çalışmaları renkli sunumlar eşliğinde meslektaşlarına sundu.
15. Eğitimde Edebiyat Semineri’nin tamamı önümüzdeki günlerde Günışığı Kitaplığı Youtube kanalında yayınlanacak.
edebiyathaber.net (26 Mart 2022)