Sezgin Irmak’ın “Zehr-i Bal” adlı romanı Portakal Kitap etiketiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
“Her aşk kendini ele verir.”
Aşk… Tarih… Polisiye…
1870 yılında başlayan çarpıcı ve sürükleyici bir aşk hikâyesi… Dönemin Üsküdar Kadısı Rauf Efendi’nin güzeller güzeli biricik kızı Gülpare ile ailesini çocuk yaşta kaybetmiş, bıçkın bir delikanlı olan Kalaycı Hamza’nın yolları Allah’a adanan bir adakla kesişir. Aşkın zehri ilk görüşte onların vücudunu sararken hesaba katmadıkları ve imtihanlarını başlatacak bir şey vardır: Sultan’a düzenlenen bir başkaldırı, gizli bir aşk ve acı kayıplar. Kor Cevat, namıdiğer Nasuh Paşa, Sultan’ın sağ kolu olarak bilinirken aslında planlar başka yöndedir: Nasuh Paşa ve çevresindekiler yönetim şeklini değiştirmek için ayaklanmıştır.
Sultan’a sadakatiyle bilindiği için başı belada olan Rauf Efendi’nin hayatını şans eseri kurtaran Hamza da artık topun ağzındadır. Kadı’nın gözüne girmeyi başaran Hamza, yanına aldığı yeni dostu Rıfkı, Gazi Berber Selim ve Turşucu Bekir ile bu olayı gün ışığına çıkarmaya çalışacak ve Nasuh Paşa ile adamlarını alaşağı etmek için savaş verecektir.
Ancak kader zaten en başından yazılmıştır.
Sezgin Irmak İstanbul’da doğdu. Süleyman Demirel Üniversitesi’nde tamamladığı eğitiminin ardından bir süre radyoculuk yaptı. Vatan ve Sabah gazetelerinde ortalama yedi yıl gazetecilik mesleğini icra etti. Bu arada bazı dergilerde köşe yazarlığı ve görsel yönetmenlik yaparak çeşitli senaryo gruplarında yer aldı. Birkaç reklam ajansında kreatif direktörlük yaptıktan sonra özel bir holdingin medya şirketine genel müdür olarak atandı. Görevinden, sanata ağırlık vermek adına istifa edip Beka Sanat’ı kurdu. İlk romanı Aşka Af Yok’tan sonra, ikinci kitabı Cesaret’i çıkardı. Beka Sanat’tan çıkan Kültür Sanat isimli dergiyle gazeteciliğe genel yayın yönetmeni olarak geri döndü. Yazar halen reklamcılık, yayıncılık ve yapımcılık alanlarında çalışmalarını sürdürmektedir. Zehr-i Bal, üçlemenin ilk kitabı…
“Bir kovanda sadece tek bir kraliçe arı olur. İkincisine yer yoktur,” dedi Halim Efendi, duraksadı ve endişeli gözlerle Kalaycı Hamza’yı süzdü, “yoksa…”
“Yoksa bal olmaz değil mi?”
“Bal zehirlenir evlat!”
edebiyathaber.net (10 Temmuz 2019)