Balık hafızalı bir toplumuz. Yapılanları çok çabuk unutuyoruz. En büyük acıların yasını birkaç gün tutup sonra yaşamımıza devam ediyoruz. Nedenleri üzerine kafa yormaya çalışsam da net bir yanıt bulamadım. Belki doğrudan etkilenmediğimiz için belki de ‘yaşam kısa dert etmeye gerek yok’ düsturuna sahip olduğumuzdan. Belki de… Neyse ne işte. Bu duyarsızlığımız çevre konusunda da kendisini gösteriyor. Hatta en çok bu konuda kendisini gösteriyor desem, yanılmam sanırım.
Mavisel Yener’in Tudem tarafından yayımlanan “Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları” adlı kitabını okumadan önce yirmi yıl öncesinden bize merhaba diyen, aynı zamanda 2003 Tudem Edebiyat Birincilik Ödülü’nün de sahibi olan “Mavi Zamanlar”ı tekrar okudum. Bilmem kaç yıl önce okumuştum bu kitabı fakat konu bütünlüğünü yakalamak adına bir kere daha okumakta yarar gördüm. İyi ki okumuşum çünkü Allianoi gerçeğini yeniden anımsadım. İtiraf etmek gerekirse bunu unutmuşum. Oysa o yıllarda çok ses getiren bir olaydı. Ege’nin Zeugması olarak adlandırılırdı. Bir sağlık yurdu olarak yeniden canlandırılması beklenirken sular altında bırakılmıştı.
Mavi Zamanlar da tam olarak burada yaşanıyor. Birce ve arkadaşlarının, öykü yarışmasını kazanmasıyla başlayan serüven, masalların ve hayallerin dolunay ışığında şekilleniyor. Kitabın ağını örense, gizli geçitler. Buraların sırrını çözerek ilerleyen dört genç, engel tanımadan yol alıyorlar. Satır aralarından iletilenler şekilsel olarak Mavisel Yener kaleminin zarafetini yansıtıyor. “… Bülent yontunun ikinci gözünü de ortaya çıkarmış, erinçle seyrediyordu. ‘Yaaa çocuklar, işte böyle. Kazı yapmanın en güzel yanı budur. Bin yıllar öncesine dokunabilmek, insanoğlunun geçmişini anlamaktır, yaşamı anlamaktır. Savaşların acımasızlığını duyumsamak, barışı anlamaktır.’”
Geçmişte daha fazla oyalanmadan gelelim bugüne. Ne de olsa “Dün dünde kaldı, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” demiş ozan. “Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları”, ilk kitapta da sözü edilen bir kitap. Kırmızı kapaklı kitap olarak gösteriliyordu okura. Ortaya çıkışı ise yirmi yıl sonra oldu. Bu kitapta İzmir’e dair, İzmir’in tarihine dair ben de çok şey öğrendim. Yazar doğrudan aktarmasa da bi hayli bilgi vermiş okuruna bu kitapta. Mavisel Yener’in bu denli bilgi aktardığı başka bir kitabını anımsamıyorum. En azından okuduklarım arasında denk gelmedim. Kırmızı Kitap’ta okur Arkeolog Tılsım Akasya’nın izini sürüyor kahramanlarla birlikte. 1974 İzmir depremiyle başlayan kitapta Saat Kulesi’nin altında ortaya çıkan gizli bir geçidin peşine düşüyoruz. Gizeme eşlik eden el yazması bir kitap. Tarih 2035’e ilerliyor. 2028’i görebiliyorken 2035’in nasıl olacağını kestirmek zor bizim için. Belki de kolay! Son bölümde de 10 Aralık 2185’te buluyoruz kendimizi. 1974’ten başlayıp 211 yıllık bir geçidin içine düşüyoruz adeta.
Son sözü yine yazara bırakmak istiyorum. Bu aynı zamanda kitabın da son sözü. Çocukların kulağına küpe olması dileğimle…
“Ey okur! Şunu bil ki doymak bilmezlere, ‘Hayır!’ diyebilme gücüne sahipsin. Her zaman hatırla, insan içinde taşıdığı gizli geçitlerdeki mücevherlere ulaşamadıkça ne dünyadakine ne uzaydakine ulaşabilir. O gizli geçitlerde kötülüğe karşı iyilik, yalancılığa karşı dürüstlük, cimriliğe karşı paylaşımcılık var. Seçim senin!”
edebiyathaber.net (5 Haziran 2023)