Frankfurt Kitap Fuarı’nın bu yılki onur konuğu Brezilya. Dünya yayıncılık devleri İspanyolca edebiyata ve Güney Amerika pazarına yönelirken, Brezilya da bölgesel trendden payına düşeni almak umuduyla harekete geçmiş. Edebiyatı çok zengin ama dili Portekizce olduğu için okuyucu kitlesi sınırlı bir ülke karşımızdaki. Yani doğru tanıtım, ülke edebiyatının küreselleşmesi açısından hayati önem taşıyor.
Bunu bilerek, akılcı yollara başvurarak son derece verimli bir sonuç elde etmişler. Hatta daha da ileri gideyim, Frankfurt Kitap Fuarında Brezilya edebiyatını tanıtmak için yaptıkları düzenlemeler, alan kullanımından aktivitelerin çeşitliliğine ve tasarımdaki estetiğe kadar bugüne kadar gördüğüm katılımcı ülkeler arasında en iyisi.
Brezilya forumu hem sanatsal hem işlevsel. Ülkeye prestij kazandırmakla satış hedefli tanıtım arasındaki dengeyi çok iyi tutturmuşlar. En önemlisi şimdiye dek İngilizceye çevrilmemiş, Brezilya’da bilinen ama dünyada bilinmeyen yazarların kitaplarından bölümler İngilizce ve Almancaya çevrilmiş.
İyi ama ekonomik krizde olan, bütçesi kısıtlı bir ülke bu kadar başarılı bir düzenlemeyi nasıl başarmış? Cüzdanı açarak değil, kafayı çalıştırarak. Kitaplardan bölümlerin çevirileri kâğıttan sütunlarla okuyucuyla buluşturuluyor, okuyucu “dikine kitaplar” arasında dolaşıp bu sütün kitaplardan sayfa koparabiliyor.
Sayfalarda o sütun hangi yazara aitse, o yazarın dikkatle seçilmiş bir eserinden belli bölümlerin İngilizce ve Almanca çevirileri var. Dev kitaplardan rastgele sayfalar koparıp biraz ötedeki, kimsenin kimseyi rahatsız etmeden uzanıp kitap okuyabileceği, dinlenebileceği, optimum alan kullanımıyla yerleştirilmiş hamaklara yayılabiliyorsunuz.
Yok, ben çok enerjiğim derseniz bisiklete binerek yola düşebileceğiniz ve giderken Brezilya’yı keşfedeceğiniz dev ekranlı bisikletler var. (Fuarı gezerken zaten yoruluyor insan, neden bisiklete binsin diyeceksiniz; çünkü durduğunuz yerde gittiğiniz yol çok güzel. Brezilya’dasınız. Cennette seyahat ediyorsunuz. Boş bir bisiklet bulabilirseniz tabii.)
Yazar sohbetlerinin ve forumların yapıldığı bölümse alanın tam ortasında ama panellerin ve hoparlörlerin açısı o kadar iyi ayarlanmış ki ancak o bölümdeyseniz konuşulanları duyuyorsunuz. Dar alanda kısa paslaşmalar. Dışardaki minderlerde veya hamaklarda kitap okuyorsanız konuşmalar dikkatinizi dağıtmıyor.
Haliyle konuk ülkeye normalde yarım saatten fazlasını ayırmayan gazeteciler bile saatlerini “Brezilya’da” geçiriyorlar. Yanımdaki hamağa uzanmış günün programını kontrol eden Le Monde muhabirinin dediği gibi “hamaklar basın merkezindeki sandalyelerden rahat.”
Zeynep Heyzen Ateş – edebiyathaber.net (10 Ekim 2013, Frankfurt)