Geçtiğimiz yıl dünya edebiyatında ne gibi gelişmeler oldu?! Bu büyük bir soru, kimse tek başına böyle bir enformatik derleyiciliğin üstesinden gelemez. Edebi yaratıcılığın derinliğinde nerelere ulaşıldığı, edebi türlerin sınırlarında ne gibi yaratıcı ihlaller olduğu konusunda ise bir enstitü imkânıyla araştırma yapsak da eksik kalırız.
Lakin merak bu, kıyısından köşesinden izlediğim kadarıyla bir yılsonu değerlendirmesi yapacağım. Hem adettendir.
Gelişmeler nelerdir?
Birincisi; günümüz Arap Edebiyatı’ndaki yükseliş.
2010’dan başlayarak zengin Körfez ülkelerinde ihdas olunan edebiyat ödülleri meyvesini verdi. Irak, Suriye, Filistin, Mısır ve Lübnan’daki genç yazarlar için bu ödüller, seslerini duyurmalarının da ötesinde hatırlı rakamlarıyla bir yaşam imkânı demekti. Siyasal ve toplumsal olarak hazin sonuçlara ulaşan Arap Baharı öte yandan, özgürleşme ve bireysel yaratıcılık çabalarıyla bir “edebiyat baharı”nın kapısını araladı. Buna Batı ülkelerindeki mülteci konumunda olanları ve Arap diasporasındaki son kuşak yazarları da katmak gerekir. Ummanlı Jokha Alharthi’nin Celestial Bodies adlı hikâye kitabıyla 2019 Uluslararası Man Booker Ödülü’nü alması boşuna değildir. Birçok isim zikredebilirim; Mısırlı Iman Mersal, Suriyeli Khalid Khalifa, Lübnanlı Hanan Al-Shaykh ve daha niceleri. (İsimleri İngilizcesindeki gibi veriyorum.) 2 Şubat 2109 tarihinde 50 yaşında Kerbela’da kurşunlarak öldürülen Iraklı romancı Alaa Mashzoub’u da hüzünle anayım burada.)
Son iki yıldır yeni bir Latin Amerika boom’un ortaya çıkıp çıkmadığı tartışılıyordu ya, bugün itibariyle Arap boom’dan bahsedebiliriz.
İkincisi; yeni Latin Amerika boom.
“Yeni Latin Amerika boom” da bu yıl kendini iyice gösterdi. Bu kez ağırlıklı olarak ABD’den. ABD’de yaşayan, orada akademik eğitimin basamaklarını tırmanan Latin Amerikalı genç kuşak yazarların bu olayda payı büyük. ABD onlara imkân veriyor. Bu bir politika. Peru’dan göçüp Virginia George Manson Üniversitesi’nde öğretim üyeliği kapan Hemil Garcia’ya kulak verelim: “Ben kendim, Virginia’ya vardığımda, orada festivaller ve yazım tekniğimi geliştirebileceğim atölyeler buldum, daha ne isterim ki.” Bir başka örnek, Desordenadas adlı romanı ile bu yılın en iyi kitaplarından birine imza atan Venezuelalı genç kadın yazar Naida Saavedra. Massachusetts’te yaşıyor ve Worcester State Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. Yeni Latin Amerika boom’dan bizim tek tanıdığımız Meksikalı Valeria Luiselli’dir.
Üçüncüsü; Amerika’da hispanikler dışında göçmen yazarların verimi.
Kimi çok küçük yaşlarda aileleriyle geldiler, kimi Amerika’da doğan son kuşaktan, kimi de burstur-seminerdir derken bir şekilde Amerika’da yaşama imkânı bulan genç yazarlardır. Bol ödül ve yayınlanma imkânı da var. Bu da bir politika ama sonuçta Amerika onları dünyaya pazarlıyor. Doğrusu ilginç hikâyeleri var, bu şekilde iç pazarda da rağbet görüyorlar. Uzakdoğulusu, Asyalısı, Afrikalısı, Arabı, İranlısı pek çok yeni ve iyi kalem. (Türk olarak Elif Batuman’ı zikredeyim.)
Benim kaydedebildiğim gelişmeler bunlar. Son olarak, twetter kuşağınca 2014 yılında Amerika’da Tao Lin ile başlayan Alternatif Edebiyat (Alt-Lit) hareketinin sönümlendiğini ekleyeyim. Tıpkı iletişim alanında bir teknolojinin eskimesi gibi. Bu yıl o hareketten Ben Lerner, üçüncü romanı olan The Topeka School ile “yerleşik edebiyat düzeni”ne girdi. Bu roman Amerika’da 2019’un en iyi kitaplar listelerinin hemen hemen hepsinde yer alıyor.
Adnan Özer – edebiyathaber.net (2 Ocak 2020)