Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, 24. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi’ni yayımladı:
Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın yirmi dördüncüsü için 6-7 ve 9 Kasım 2021 tarihlerinde, pandemi koşulları nedeniyle bu yıl da çevrimiçi olarak, bir araya geldik. “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karşıtı Politikalar ve Feminist Stratejilerimiz” başlığıyla gerçekleştirdiğimiz Kurultay’ın ilk gününe farklı illerdeki kadın ve LGBTİ+ örgütlerinden ve kamu kurumlarından 267 kadın katıldı.
Bir süredir dünyada ve Türkiye’de, özellikle İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı üzerinden, haklarımıza yönelik saldırıların arttığı bir dönemden geçiyoruz. Kurultay’da da son yılların tartışmalarına yansıyan bu saldırıların Türkiye’de vardığı nokta 20 Mart 2021’de bir gece yarısı Resmi Gazete’de yayınlanan karar ile İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imza çekmesi oldu. Yıllardır Kurultay bileşenleri olarak İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddetle mücadele için önemini dile getirirken uygulama sorunlarına da işaret ettik. İstanbul Sözleşmesi’ni eksiksiz bir şekilde uygulamak için siyasi irade göstermesi gereken Türkiye Devleti’nin bu tutumu, kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair bir kararlılık ve niyet olmadığını bizlere bir kez daha gösterdi.
İstanbul Sözleşmesi yerine neyin konulacağı tartışmaları sürerken ulusal eylem planları ve strateji belgelerine bakıldığında toplumsal cinsiyet eşitliğinden gittikçe uzaklaşan ve yerine aile odaklı politikaları getiren yaklaşımı açık bir şekilde görüyoruz. Hazırlanan her yeni eylem planı ve strateji belgesi geriye gidişin resmi olurken aynı zamanda politikasızlığın da bir belgesi. Devletin kendi çalışmasının izleme ve değerlendirmesini yapmaması, yürütülen planların etkililiğinin önemsenmediğini ve kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair hesap verme sorumluluğunu yerine getirmediğini gösteriyor.
Özellikle yerel yönetimlerin İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkan söylemlerini uygulamaya taşımalarını bekliyoruz. Mevzuatta belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmelerinin yanı sıra kadın örgütleri ile işbirliği içinde çalışmalarını, feminist bakış açısı ile stratejik planlama oluşturmalarını bekliyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını belediyelerin tanımamalarını ve Sözleşme değerlerine bağlılıklarını uygulamada göstermelerini talep ediyoruz.
Bizler, kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın örgütleri olarak, şiddetten uzaklaşma mücadelesi veren kadınların deneyimlerine tanıklık ediyoruz. Bu deneyimler kadınların Türkiye’de şiddetle mücadele için var olan mekanizmalara erişimde önemli güçlüklerle karşı karşıya kaldıklarını gösteriyor. Şiddetten uzaklaşma mücadelesi veren kadınların deneyimlerinden hareketle hazırladığımız izleme raporlarıyla da görüyoruz ki 6284 sayılı Kanun gereği gibi uygulanmıyor, ŞÖNİM’ler koordinasyon görevini yerine getiremiyor, gizlilik kararlarının uygulanmasında yaşanılan sorunlar can güvenliği açıklarının yanı sıra kadınların haklarına erişmelerinde öyle güçlükler yaratıyor ki gizlilik kararlarını kaldırmayı dahi tercih edebiliyorlar. Ekonomik destek ihtiyacı olan kadınların bu desteğe erişimindeki sorunların başında bu koordinasyonsuzluğun olduğu görülüyor. Kürt illerindeki kadın kurumlarından gelen raporlar ve deneyim aktarımlarından da gördüğümüz üzere devletin birçok mekanizması kadın mücadelesini engellemekte ve var olan kadın birimlerini, kurumlarını işlevsiz hale getirmeye çalışmaktadır. Bu durum özellikle kayyum yönetim politikaları ile kurumsallaştırılmış bir hal almaktadır.
İstanbul Sözleşmesi’nden biçimsel çekilme olsa bile Türkiye’de ve dünyada kadınların mücadelesinin güçlü olduğunu biliyor ve bizler de çalışmalarımızı bu güçle sürdürüyoruz. Toplumsal cinsiyet karşıtı, kadınlara düşman hareketlere karşı, uluslararası feminist direniş ve dayanışmamızla mücadele ediyoruz.
24. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı olarak, kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelemizin devamlılığını etkin bir şekilde sağlayabilmek için ortaklaştığımız ve öne çıkan mücadele başlıklarımızı/ taleplerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz:
1. Danıştay hukuksuz bir şekilde alınan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını iptal etmeli.
2. Pandemi gerekçe gösterilerek yoğunlaşan kolluk aracılığıyla yapılan sığınak kabulleri ŞÖNİM aracılığıyla yapılmalı.
3. Tedbir ve koruma kararları kadınların ihtiyaçları gözetilerek 6 ay veya süresiz olarak verilmeli. Gizlilik kararı olduğu için devlet hastanesinden randevu alamayan, e-devlet, e-nabız, MHRS gibi sistemlerde kendi bilgilerine erişemeyen, bankalarda hesap açtıramayan, adresi olmadığı için kimlik çıkaramayan ve türlü sistemsel zorlukları yaşayan kadınların, tüm bu sistemleri kolayca kullanması sağlanmalı. Tüm ilgili kurumlar gizli kaydın ne olduğunu ve nasıl uygulaması gerektiğini kavramalı, özellikle ŞÖNİM bu konuda koordinasyonu üstlenmeli.
4. Kadınların sıklıkla çocukları için sağlanan sosyo-ekonomik destek (SED) sığınakta kalan kadınlar için de işletilmeli. SED benzeri düzenli bir ekonomik destek alamayan bekar ya da çocuksuz kadınların ihtiyaçları gözetilerek düzenli ekonomik destekten yararlanabilecekleri sosyal hizmet modelleri oluşturulmalı. ŞÖNİM kurumlar arası koordinasyonu sağlayarak kadının ihtiyaç duyduğu sosyal desteklere erişimini mümkün kılmalı.
5. Sadece şiddete maruz kalan kadınlara yönelik 7/24 ulaşılabilir bir telefon hattı oluşturulmalı. Bu hat çok dilli hizmet sağlayabilmeli. Hattı yanıtlayanlar sadece polise ya da başka kuruma yönlendirme işlevi görmemeli. Şiddet alanında donanımlı bilgiye sahip kadınlar, başvuru yapan kadınları aktif dinleyebilmeli, kriz durumlarında psikolojik ilk yardım çalışması yapabilmeli. KADES uygulaması çok dilli olmalı, Kürtçe dili eklenmeli ve kadınların uygulamayı rahat kullanabilmesi için kullanıcı dostu olmalı.
6. Yerel yönetimlerde sığınaklar öncelikli çalışma olmalı. Sığınak açması gereken belediyeler sığınak açmalı ve buna göre personel alımı yapmalı. Nüfusu 100.000’i geçen belediyelerin sığınak açma yükümlülüğüne benzer şekilde, her belediyenin kadın danışma merkezi olmalı. Her belediye kendi yerelinde şiddete maruz kalan kadınların erişebileceği mekanizmaların bilgisinin yaygınlaştırılması için görünürlük çalışmaları yapmalı.
7. Belediyeler sığınak çalışmasının ihtiyaçları ve önceliklerini gözetmeli ve resmi yazışmaların sürelerinin çok uzun olması kadınların güvenliklerini riske attığı için belediyeler yazışma prosedürlerini bu doğrultuda esnetebilmeli.
8. Bakanlığın yönetmeliğindeki kurallar ve baskıcı tavırlar yerine belediyeler bir araya gelerek kadınların ihtiyaçlarına göre ve kadından yana bir bakış açısıyla yeni bir sığınak işleyişine dair yönetmelik oluşturmalı.
9. Sığınaklar için özellikli personel istihdamı sağlanmalı ve personelin güçlendirilmesi için eğitimler, süpervizyon ve psikoterapi destekleri sunulmalı. Personellerin rol dağılımı adil yapılmalı, kadınların ihtiyacına göre belirlenmeli ve psikolog, sosyal çalışmacı, idareci gibi ayrımlar net şekilde yapılmalı. Hem alanda çalışan psikolog ve sosyal çalışmacılara, hem tüm ilgili birimlerdeki müdürlüklere düzenli aralıklarla sığınak nedir, nasıl yürütülmesi gerekir konularında atölye yürütülmeli.
10. Pandemi sürecinde sığınak kabullerinde istenen test için ŞÖNİM kadınların hastaneye erişimini kolaylaştırmalı ve gerektiğinde bu işlemler için kadına eşlik etmeli. Karantina olacağı söylemiyle kadınları sığınağa başvurmaktan caydırmayı amaçlayan yaklaşımdan uzak durulmalı ve kadınların ihtiyaçlarını gözeten bir yaklaşım benimsenmeli.
11. Sığınakta kalan kadınlar için kadının ve çocuğun ihtiyaçlarını da gözeterek kreş desteği sağlanmalı. 12 yaş üstü oğlan çocuklarının sığınaklara kabulünü engelleyen yönetmelik gözden geçirilmeli ve yönetmelikteki ev desteği sağlanmalı.
12. Pandemi sonrası artan ve farklılaşan ihtiyaçlar nedeniyle kadınların psikolojik ve ekonomik destek talepleri de yoğunlaşmış durumda. Kamu ve yerel yönetimler bu ihtiyaçları gözeten toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeler hazırlamalı ve şiddete maruz kalan kadınların şiddetten uzak yaşam kurabilmeleri için gerekli sosyal destek mekanizmalarını oluşturmalı.
13. Belediyeler, LGBTİ+’ların özellikli ihtiyaçlarını katılımcı bir şekilde tespit etmeli ve bu ihtiyaçları ertelemeden karşılamalı.
14. Bakanlık sığınaklarında sağlanan genel sağlık sigortası, belediye ve özel sığınaklarında da sağlanmalı.
15. Bakanlık, Cumhurbaşkanlığı dahil devletin merkezi yönetiminden belediyelere sığınak ve dayanışma merkezi açılması ve oradaki ihtiyaçların karşılanmasına yönelik özel bütçe oluşturulmalı.
16. Kamu kurumları ve yerel yönetimler kadınların nitelikli ücretsiz psikolojik desteğe erişmeleri konusunda etkin rol almalı.
17. Kamu kurumları ve yerel yönetimler il koordinasyon kurullarına kadın örgütlerini dahil etmeli, kurullarda paylaşılan bilgiler ve kadınların var olan hizmetlerden ne şekilde yararlandığı düzenli olarak kamuyla paylaşılmalı, bu bilgiler nicel verileri de kapsamalı.
18. Kadın örgütlerine yapılan başvurularda kadınların Whatsapp, e-mail ve sosyal medya üzerinden daha sık irtibata geçtiğini görüyoruz. Kamu kurumları ve yerel yönetimler kadınların bu ihtiyaçlarını gözeterek daha erişilebilir olmalı.
19. Yerel yönetimler kadına yönelik şiddetle mücadelede somut adımlar atabilmek için alanda çalışma yürüten bağımsız kadın örgütleri ile etkin işbirlikleri geliştirmeli, işbirliğinin takip süreçleri şeffaf olmalı, böylece sivil toplum ve kadın örgütleri tarafından izlemesi kolaylıkla yapılabilmeli.
20. Yerel yönetimler, özellikle pandemi sonrası artan kadın yoksulluğu için de sosyal politika kapsamında bütçe ayırarak kalıcı çözümler sunmalı, özellikle barınma ihtiyacına somut cevap vermeli.
21. Yerel eşitlik eylem planları bir an önce tüm belediyelerde hazırlanmalı, hazırlık süreçleri eşitlik birimleri ve sivil toplum örgütlerini kapsayıcı şekilde yapılandırılmalı ve uygulanmaya başlanmalı.
22. Kadınları bakım yükünden kurtaracak ve emek gücüne güvenceli şekilde katılmasını sağlayacak destek sistemleri oluşturulmalı, kadınların tümünün sosyal güvenceden faydalanabilecekleri bir mekanizma kurulmalı, tüm kadınlar sosyal güvence altına alınmalı. Krizler sebebiyle kayıt dışı ya da yarı zamanlı ve esnek çalışma durumunda kalan kadınlara dair koruyucu önlemler alınmalı.
23. Kriz dönemleri için hazırlanan acil eylem planlarında kadınlar için özel düzenlemeler yapılmalı, krizlerin yükünü kadınlara yükleyen stratejiler terk edilmeli.
24. Kadın yoksulluğuna, “oy” malzemesi haline getirilebilen, yetersiz sosyal destek politikalarıyla müdahale edilemeyeceği vurgulanmalı. Sosyal destekler için bütçe arttırılmalı ve bu destekler sadaka olarak ve dönemsel değil hak kapsamında düzenli ve devamlı hale getirilmeli.
25. Şiddete maruz kalan kadınların adli yardım bürolarına yaptıkları başvurularda ekonomik ya da herhangi başka bir kriter aranmaksızın hemen avukat ataması yapılmalı. Adli yardım ve CMK avukatları düzenli olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadına yönelik şiddet ve görüşme ilkeleri konularında eğitimler almalı.
26. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme süreci 6284 sayılı Kanun’u geçersiz kılmamaktadır. Kolluk kuvvetleri ve adli mekanizmalar 6284 kapsamındaki koruyucu ve önleyici tedbirlerin gereğini yerine getirmeli. 6284 sayılı Kanun kapsamında verilen koruyucu ve önleyici tedbirlerin takibi kolluk kuvvetleri ve ŞÖNİM tarafından yasal mevzuata uygun şekilde yapılmalı.
27. Kadınlara şikayetçi olmadan da 6284 kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirlerden yararlanabileceği bilgisi kolluk tarafından verilmeli.
28. Tedbir nafakası kararları geç ve düşük verilmemeli, nafakanın tahsil edilmesi ile ilgili etkili çözümler üretilmeli.
29. Erken ve veya zorla evlendirmeleri teşvik eden, kolaylaştıran dini nikah kıyan, bu törenlere katılan kişiler cezalandırılmalı, erken yaşta evliliğin her koşulda cinsel istismar olduğu kabul edilerek çeşitli bahanelerle verilen beraat kararlarına son verilmeli.
30. Barolar düzenli olarak kadına yönelik şiddet alanında izleme, düzenli raporlama yapmalı.
31. Şerife Demir, Çilem Doğan, Melek İpek, Nevin Yıldırım, Yasemin Çakal dosyası örneklerinde gördüğümüz üzere; ölmemek için öldürmek zorunda kalan, hayatını savunan kadınların dosyalarında ‘meşru müdafaa’ değerlendirmesi yapılırken; geçmiş sistematik şiddet yaşantısı göz önüne alınmalı.
32. Her ilde teşkilatlanmış ve kurumlar arası koordinasyon görevi olan ŞÖNİM’ler İl Göç İdareleri ile toplantılar yapmalı. Bu toplantılarda göçmen ve mülteci kadınların şiddetten uzaklaşma sürecinde yaşadığı sorunlar iletilmeli ve yereldeki kaynakları etkin kullanmaya yönelik çözümler geliştirilmeli.
33. Mülteci ve yabancı uyruklu kadınların resmi işlemlerinde kadınların beyanları yeminli tercüman eşliğinde geçerli sayılıyor. Yeminli tercüman ihtiyacını karşılayacak bir mekanizma bulunmamakta ve kadın örgütlerinin kendi tercüman desteğiyle aldığı başvurular yeminli tercüman olmaması nedeniyle görünmez ve geçersiz kılınıyor. Uygulamadaki bu aksaklık giderilmeli. Bu ihtiyaç gözetilerek kamu kurumları ve yerel yönetimlerde tercüman istihdam edilmeli.
34. İstanbul Sözleşmesi’nde de belirtildiği üzere, cinsel şiddet konusunda bütüncül ve uzmanlaşmış desteği bünyesinde toplayan ve önleyici çalışmalar da yürüten, acil ve kısa dönem desteğin yanı sıra uzun süreli sosyal destek veren, acil tıbbi ve adli müdahale desteği alınabilecek, uzman personelin çalıştığı tecavüz kriz merkezleri/cinsel şiddet kriz merkezleri kurulması için en kısa sürede hareket geçilmeli.
35. Cinsel şiddetin ne olduğuna dair bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı ve eğitimleri verilmeli.
36. Cinsel şiddetle mücadele kapsamında kadınlara destek veren profesyoneller kadınları sürece, süreç içinde neler olabileceğine dair bilgilendirmeli, fakat ne yapmak istediğine kadın kendisi karar vermeli.
37. Cinsel şiddet ile ilgili şikayet sürecinde kadının beyanı esas alınarak soruşturma süreci başlatılmalı, soruşturmaya başlaması için somut delil aranmamalı, etkin soruşturma yürütülmeli, şiddete maruz kalanın ifadesi yalnızca bir defa alınmalı, tekrar tekrar ifade vermek zorunda bırakılmamalı.
38. Kadın örgütleri ve baroların cinsel şiddet konulu davalara müdahilliği kabul edilmeli. Bakanlığın atadığı avukatların tüm hukuki süreci takip etmesi sağlanmalı, takip etmiyorlarsa müdahil olmamalılar.
39. Cinsel şiddet sonrası ne yapılması gerektiğine dair bir kılavuz hazırlanmalı ve öncelikli olarak ilk adımda destek vermesi gereken birimlere bu konuda meslek içi eğitim verilmeli. Kadınların cinsel şiddete dair hizmet aldığı Baro, hastaneler, okullar, sosyal hizmet merkezleri ve adliyeler başta olmak üzere tüm kurumlardaki ilgili çalışanlar şiddet ve cinsel şiddetin etki ve dinamiklerine dair bilgi sahibi olmalı, bu kurumlar kadından yana bakış açısı ile çalışmalı. İlgili tüm kurumların cinsel şiddete dair yaklaşımını ve izlenecek destek çalışmalarının ilkelerini belirleyen tutum ve politika belgeleri geliştirilmeli.
40. Adli tıp birimleri ulaşılabilir olmalı, hastanelerin acil bölümlerinde muayene yapan hekimler şiddetin etki ve dinamiklerine dair deneyimli ve delil toplayabilecek yetkinlikte olmalı.
41. Cinsel şiddete maruz kaldıktan sonra ihtiyaç duyulan sağlık desteklerinde cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ve olası gebelikle ilgili muayene ve bilgilendirme yapılmalı, gebeliği önleme ve sonlandırma ile ilgili araçlar ve seçenekler sunulmalı. Cinsel şiddet sonrası ruhsal destekler yalnızca psikoterapi ile sınırlı kalmamalı. Cinsel şiddet sonrası ruhsal destekler şiddetin dinamiklerine hakim ve feminist perspektifle çalışan kadınlar tarafından sağlanmalı.
42. SHM’ler kadınlar ve çocuklara psikolojik ve psikososyal destekler sunabilecek yetkinlikte olmalı. Çocuklar söz konusu olduğunda ailenin talebine gerek kalmadan da aileler bu destekler hakkında bilgilendirilmeli. Ailelere de destek verilen bir sistem geliştirilmeli.
43. Göçmen ve mülteci kadınlar için cinsel şiddet sonrası destekler erişilebilir olmalı, tercüme desteği sağlanmalı ve tercümanlar dile hakim kişilerden seçilmeli.
Şiddetsiz ve Sığınaksız bir dünya için yaşasın kadın dayanışması!
Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Bileşenleri*
1- Adana Kadın Dayanışma Merkezi ve Sığınma Evi Derneği (AKDAM)
2- Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği
2- Aydın Söke Kadın Sığınma Danışma ve Dayanışma Derneği
4- Bodrum Kadın Dayanışma Derneği (BKD)
5- Buca Evka-1 Kadın Kültür ve Dayanışma (BEKEV)
6- Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği ve Kadın Danışma Merkezi (ELDER)
7- Deniz Yıldızı Kadın Dayanışma Derneği
8- Edirne Kadın Merkezi Danışma Derneği (EKAMEDER)
9- Engelli Kadın Derneği (ENG-KAD)
10- Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği
11- Günebakan Kadın Derneği
12- İzmir Çiğli Evka 2 Kadın Kültür Evi Derneği / ÇEKEV
13- İzmir Kadın Dayanışma Derneği
14- Kadın Dayanışma Vakfı
15- Kadın Zamanı Derneği
16- Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)
17- Katre Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği
18- Koza Kadın Derneği
19- Lotus Kadın Dayanışma ve Yaşam Derneği
20- Mersin Bağımsız Kadın Derneği (BKD)
21- Mimoza Kadın Derneği
22- Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı
23- Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği
24- Muğla Emek Benim Kadın Derneği
25- Rosa Kadın Derneği
26- Star Kadın Derneği
27- Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği (UGKDD)
28- Urla Kadın Dayanışma Derneği (URKAD)
29- Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (YAKA-KOOP)
30- Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği
* Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı bileşeni olan Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği ve Van Kadın Derneği’nin faaliyetine 22 Kasım 2016 tarihli Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK/677) son verildiğinden listede yer alamamaktadır.
edebiyathaber.net (26 Kasım 2021)