Ocak 1, 1970

 

Ahmet Güneştekin’in “Belleğin Alfabesi” sergisi 30 Mart 2020 tarihine kadar Bakü Haydar Aliyev Kültür Merkezi’nde görülebilir.

Sanatçının Bakü’deki ilk sergisi olma özelliği taşıyan sergisi eski ve yeni işlerini bir araya getirerek dilin aynasından bellek ve ölümsüzlük kavramlarına bakıyor.

“Belleğin Alfabesi”nde dilin renk algısı, mekân algısı ve düşünüşe etkisi üzerine yoğunlaşılıyor.

Azeri romantik şairi Nesimi’ye adanan Nesimi’ye Recm, korkunç, grotesk, hipnotize edici ve güzel olarak yorumlanan Ölümsüzlük Odası, uzaktan bakıldığında dönüyormuş hissi veren birbirine geçmiş bisikletlerden oluşan Dilek Ağacı, deşifre edilmesi gereken devasa bir bulmacaya benzeyen Yüzleşme sergide yer alan eserlerden. Sergide ayrıca sanatçının Tanrının Arka Bahçesi gibi cennet bahçesi hikayesini, insanlığın kısa bir süre için eriştiği fakat kaybetmesi kaçınılmaz olan ölümsüzlüğü bir şans hikayesi olarak yorumladığı son dönem işleri yer alıyor.

Nesimi’ye Recm içinde siyah harflerin yer aldığı bir kafesten oluşuyor; harfler kafeste rastgele atılmış gibi dağınık bir şekilde duruyor, harflerin bir kısmı kafesten dışarıya sızıyor. Benzer şekilde, kafesin etrafında da dağınık halde harfler bulunuyor. Bunlardan birkaçı siyahtan farklı renklerde. Recm Arapça bir kelime, anlamı ise “taşlama.” Suçluların taşlanarak işkence ile öldürüldüğü bir ceza olan Recm, uluslararası hukukta yasaklanmış bir eylem. Güneştekin’in işinin yarattığı çağrışımlar çok açık. Bir dil idam ediliyor ve bir şey yok oluyor: Sadece etnik ve dilsel kökler değil, toplumsal bilinç de.

Ölümsüzlük Odası düşüncesi Güneştekin’in Göbekli Tepe kazı alanının fotoğraflarını görmesiyle oluştu. Göbekli Tepe muhtemelen dünyanın en eski tapınak kompleksi, Mısır piramitlerinden bile eski. Kompleks ağırlıklı olarak, merkezde bulunan soyutlaştırılmış tanrılar oldukları tahmin edilen “t” şeklindeki sütunların önünde koruma görevi gören uzun dairesel duvarlardan oluşuyor. Sanatçı konsept olarak bu basit şekli alıyor ve onu; Gılgamış, Utnapiştim ve Zülkarneyn ile ilgili mitler ve efsaneleri İncil’deki Nuh hikayeleri ile karşılaştırarak ve bunların derin bir bağ ve yakınlık hissettiği Ezidi halkının öyküleriyle olan çarpıcı benzerliklerine atıfta bulunarak başkalaştırıyor.

Ölümsüzlük Odası’nın etrafındaki sayısız kafatası ile bezenmiş, gökkuşağının farklı renklerindeki yatay ve dikey olarak düzenlenmiş duvarlar yer alıyor. Küçük kafatasları ile yapılmış olan büyük gümüş kafatası, merkezi konumuyla bu enstalasyonun konusunu açıkça işaret ediyor: Gerçek sonsuz hayat olarak ölüm, iki boynuzlu Zülkarneyn’in bulmak için yola koyulduğu fakat başarılı olamadığı ölümsüzlük arayışı. İç duvarlardaki boynuzların hepsi yılanlar gibi kıvrılıyor. Ortadaki kafatasının içinden çıkan boynuz bile yılana benzer bir karaktere sahip. Bu düşsel devinim, kafataslarının rigor mortis’inin (ölüm soğukluğuna) aksine, yaşamı vurguluyor.

Dilek Ağacı, vurucu bir görüntüye sahip. Uzaktan bakıldığında dönüyormuş hissi veren, sarmala benzer bir metal kütle, sanki bir şey bir şafta dolanıyor. Heykel kırmızı rengiyle, bir kâsenin içinde yanan, alevleri yukarıya doğru titreyerek yanan bir ateş gibi parlıyor. Heykelin adı, çalışmanın konusunun bir ağaç olduğunu söylüyor. Dilek ağacı birçok kültürde bulunan ve değiştirilmiş biçimlerini Noel ağacı veya mayıs direği olarak da bilinen bir ağaç. Anadolu’da ise dileklerin bir ağaca emanet edildiği bu ritüele “nahıl” deniyor.

Anıtsal bir duvar rölyefi şeklinde olan Yüzleşme, Anadolu ve Mezopotamya halklarının kaderini yansıtıyor. Ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı bir şehir olan Halepçe’de yaşanan ve binlerce insanın hayatını kaybettiği katliamın anısı, sanatçıyı bu ansiklopedik eseri yaratmaya itti. Güneştekin çeşitli etnik grupların karşılaşmaları ve çıkar çatışmaları ile dolu bu karmaşık şiddet ve yerinden etme tarihini kronolojik bir süreç biçiminde yansıtmak yerine, birbirine paralel dikey çizgiler yarattı. Enstalasyonu oluşturan panellerin her biri İslamiyet, Yahudilik ve Hristiyanlığın sembolleri ile donatılmış. Bu sütunların arkasına kontak baskılardan daha büyük olmayan fotoğraflar iliştirilmiş. Bu fotoğraflar bireysel hayatlara ve güçlülerin büyük anlatılarında kendisine nadiren yer bulanlara tanıklık ediyor.

Belleğin Alfabesi sunduğu seçkiyle bugüne kadar insanlığı şekillendiren kelime kültürünün kurucularına bakmanın zorunlu olduğunu ve kültürel mirasa saygı duyulması gerektiğini gösteriyor. Kültürel mirasın taşlanarak –mecazi olarak– yok edilmemesi için ahlaki bir çağrıyı temsil ediyor. Ayrıca sanatçının çocukluğunda anadilinden dinlediği şiirlerin, masalların ve şarkıların ritimlerinin sanatının yapısını ve biçimini nasıl etkilediğini gösteriyor.

Emin Mammadov
Haydar Aliyev Vakfı’nın sanat danışmanlığını yapmakta olan Emin Mammadov 2012’de Azerbaycan şeref sanatçısı unvanını aldı. 1999’da Bakü’deki en etkili sanat galerilerinde biri olan QGallery’i kurdu. 2009’da Galerie Berlin’i kurdu ve Berlin’in kültürel yaşamını sayısız sergi ve etkinlikle zenginleştirdi. 2018’de QGallery Berlin’i açtı. Azerbaycan’ın 2013 yılında ilk kez katıldığı Venedik Bienali’nde Azerbaycan Ulusal Pavyonunun küratörlüğünü üstlendi. 2016  2018 yılları arasında Londra’da Soho Revue Gallery’de Paris’te Minimes’te, Moskova’da Moskova Modern Sanat Müzesi’nde (MMOMA), Tiflis’te Modern Sanat Müzesi’nde, Berlin’de Galerie Berlin’de ve Haydar Aliyev Kültür Merkezi’nde gerçekleşen “Live Life” adlı uluslararası serginin küratörlüğünü üstlendi. Azerbaycan’da ve Avrupa’da çok sayıda serginin küratörlüğünü üstlenen Mammadov, son olarak 58. Venedik Bienali Azerbaycan Ulusal Pavyonunun küratörlüğünü üstlendi.

DAAX Corporation
Uluslararası platformlarla önemli ve prestijli projeler yürüten DAAX Corporation 2009 yılında Birleşik Arap Emirlikleri’nde kuruldu. Sanatı mimari ile birleştiren projelere imza atan firma, projelerinin teknolojik ve geometrik yapısı, dayanıklılığı, kullanışlılığı ve ihtiyacı karşılayan dizaynları ile sektördeki yerini sağlamlaştırdı. Dubai merkezli firmanın sahibi Hassan Gozal özellikle Azerbaycan’ın sembolü haline gelmiş ünlü mimar Zaha Hadid’in eşsiz projesi Haydar Aliyev Kültür Merkezi’nin Bakü’deki inşasından sonra, şimdi de yine bir başka benzersiz Zaha Hadid Projesi olan Irak Merkez Bankası projesini Bağdat’ta hayata geçiriyor. Gozal’ın inşaat projelerinin yanı sıra uluslararası petrol ürünleri ticareti ve lojistiği ile, sigortacılık, sağlık ve yenilenebilir enerji sektörlerinde de faaliyetleri bulunuyor. Sanatı yaşatan mimari eserler yaratma misyonuyla projeler üreten DAAX Corporation, ünlü mimar Zaha Hadid’in konsept tasarımını yaptığı Bakü’deki Haydar Aliyev Kültür Merkezi projesiyle 2011 yılında Wallpaper Dergisi’nden dizayn ödülü almıştı.

Heydar Aliyev Center
2012 yılında tamamlanan mimarlık dünyasının şaheserlerinden biri olarak kabul edilen Haydar Aliyev Merkezi, modern Bakü’nün mimari simgesidir. Dünya çapında tanınan ve prestijli Pritzker Mimarlık Ödülü sahibi mimar Zaha Hadid tarafından tasarlanmıştır. Yapının genel şekli, yerden gökyüzüne doğru dalga şeklinde bir yükselişi andırır, ardından yere yavaş yavaş iner. Post-modern mimarinin bir görünümü olarak, aynı zamanda sonsuz bir döngünün tasviridir. Merkezin tasarımında tek bir düz çizgi kullanılmamıştır ve bu çizgiler geçmişi şimdiki zamanla birbirine bağlar. Haydar Aliyev Kültür Merkezi’nde bugüne kadar Andy Warhol, Tony Cragg, Richard Deacon ve George Condo gibi çok sayıda prestijli sanatçının kişisel sergileri düzenlendi. Haydar Aliyev Kültür Merkezi’nde son dönemde açılan sergiler arasında Şubat 2019 tarihinde “Upon request. The Russian Avant-Garde Collection of the Regional Museums, 1900-1930. Part 3” adlı sergi yer aldı. Kazimir Malevich, Wassily Kandinsky, Alexander Rodchenko, Vladimir Tatlin, Alexandra Exter, Marc Chagall, Victor Bart, Alexei Grischenko, Alexei Morgunov, Sergei Romanovich, Pavel Mansurov gibi avangard sanata katkılarıyla bilinen klasik sanatçıların eserleri sergilendi.

Marlborough Gallery
Marlborough Gallery 1946’da Londra’da Frank Lloyd ve Harry Fischer tarafından kuruldu. İlk yıllarında Monet, Pissaro, Sisley, Renoir, Van Gogh gibi klasik ressamların eserlerini sergiledi. 1950’lerin sonlarında ve 1960’ların başlarında, Marlborough dışavurumculuk ve modern Alman geleneğini takip eden bir dizi sergi açtı. 1960’lı yıllardan başlayarak Kandinsky, Kurt Schwitters, Francis Bacon, Henry Moore, Jackson Pollock, Egon Schiele, Picasso, Mark Rothko, Fernando Botero ve Manolo Valdés gibi önemli sanatçıları temsil etmeye başladı. 1970’li ve 1980’li yıllarda Frank Auerbach, Lynn Chadwick, Lucian Freud, Barbara Hepworth, RB Kitaj, Ben Nicholson, Victor Pasmore, John Piper, Graham Sutherland, Jacques Lipchitz, René Magritte, Max Beckmann, Max Bill ve Henri Matisse sergileri açtı. Marlborough Gallery’nin son dönem sanatçıları arasında, Abakanowicz, Armstrong, Bruskin, Calatrava, Chihuly, Teh-Chun, Desiderio, Estes, Genovés, Grooms, Hannock, Hershberg, Jacklin, Newsome, Doner, Otterness, Pepper, Pomodoro, Robbins, Caballero, Sánchez, Siegel ve Smith yer almaktadır. Galeri 1990’lı yıllarda Çin çağdaş sanatından işler sergilemeye başladı.

Yorum yapın