M.S. 4. yüzyılda yaşayan Kyreneli Synesios’un “Kelliğe Övgü” adlı felsefi denemesi beş ünlü kelimizin önsözüyle Türkçede: Tahsin Yücel, Samih Rifat, Aydın Uğur, Enis Batur ve Ekrem Işın. Kitabın ilk baskısı 2003 yılında yapılmıştı. Uzun bir aradan sonra, genişletilmiş baskısı yeniden Sel Yayınları tarafından yayımlandı.
Kitaba önsöz yazan 5 ünlü kelimizden sizin için bir derleme yaptık:
Tahsin Yücel
“…Hasan Bey ise, en azından kendi durumunda, bunu bir yazgı sorunu olarak görür, genç yaşta yitirdiği kömür karası saçların bu dünya için yaratılmadıklarını, yani dökülmek yerine, yukarılarda bir yerlere uçtuklarını, büyük bir olasılıkla şimdi de oralarda bulunduklarını ve dolaylı bir biçimde, kendisine de bir yücelik verdiklerini düşünürdü. Böylece, saçlarını geri getirmeye çabalayanlar gibi, başlarındaki saç kalıntılarını uzatabildikleri kadar uzatıp yandan ortaya, arkadan öne tarayarak ya da bu gariban kalıntıları birkaç kez döndürerek asfaltı kapatmaya çalışanlara alayla karışık bir acımayla bakardı hep…”
Samih Rifat
“…Bugün yeniden istemem saçlarımı. ‘Bir ilaç çıktı, iş bitti’ deseler, ister miyim? İstemem. Çok uzakta kaldılar unuttum. Kelliğe alıştım. Zaten çok bakmam aynaya (Dinlediğim bir baba öğüdü: Aynaya çok bakan erkekten sakın!), saçlı görüntümü de hepten unuttum. Yalnızca bir iki fotoğraf, tek tük, çok eskiden kalma… Kelliğin bir iki yararını da keşfettim zamanla: Yıkanması kolay, traş olması kolay, sıvazlaması keyifli…”
Aydın Uğur
“…Kendi payıma, ‘benim delikanlılığa adım atmamla saçlarımın önemli bir kısmının dökülmesi elele gitmiştir’ diyebilirim. ‘Elbette bu durum bir şaşkınlığa yol açtıysa da daha sonraki yıllar bana bir öztanım dengesi bulma fırsatlarını tanımışlardır; ‘duyarlı yüzey fazlalığı bilinci’ bu fırsatları algılayabilmeme çok yardımcı olmuştur’ diye tamamlasam, sevgili okur, bana inanır mısın?..”
Enis Batur
“…Dostum Alberto Manguel’in bir denemesinde rastladım: Pablo Neruda (ki Salâh Birselce söylersek, kendisi bir şahkeldi), Cortazar okumamanın ağır ve görünmez bir hastalık türü olduğunu, zamanla korkunç sonuçlar doğuracağını yazmış: ‘Hiç şeftali yememiş bir adam gibi, usul usul gamlı bir insana dönüşür, gitgide solar benzi ve büyük bir olasılıkla, ufak ufak kelleşir.’ Doğru değil tabiî bu: Cortazar okumadığı halde lepiska saçlarıyla dolaşan milyarlarca âdemoğlu var yeryüzünde, oysa Pablo ve ben, Tahsin ve Samih ve Aydın, dımdızlak ve damdazlak kalmışız. Ama ne dediğini anlıyorum Neruda’nın: Bazı şeyleri yapmazsak kafamızın içi kel kalır, ki en kötü dökülme budur. Gene de, saçlarım olsun, kalsın isterdim! Vitrinlerde şimşir taraklara bizim gözümüz takılır…”
Ekrem Işın
“…Neolitik çağdan beri tanıdığım Enis Batur, bu gözün sahibidir. Beni bir “kel” olarak tanımlaması, belki de zamanın, bir şair bedenine girerek bana kendimi hatırlatmasıydı. Geçmişe dönüp baktığımda, bu tanıma uygun görüntüme, her insanın zafer kazanmak için kılıçlarını bilediği o yeni yetmelik döneminde kavuştuğumu farkettim. Mağlubiyet, saçlarımın beni terketmesiyle kesinleşmişti…”
Not: Alıntılar için yayınevinden izin alınmıştır.
edebiyathaber.net (25 Nisan 2014)