Son dönemde popüler edebiyat dergilerini eleştirmek gibi bir moda akımı var. Bir yerden düğmeye basılmışçasına hemen her yayın organında benzer yazılar yayımlanmaya başladı eşzamanlı olarak. Bu yazıda da bir eleştiri okunacak fakat bu yazının yazılış amacı o akıma dâhil olmak değil. Zaten tartışma başladığı andan itibaren bu dergilerin varlığının yararlı olduğunu gerek yazdım gerekse de başka mecralarda dile getirdim.
Sözü edilen dergilerin küçük kardeşi olarak tanıtılan, çocukluk döneminden başlayarak yetişkinlerin de okuyabileceği bir dergi olarak sunulan “Yedi Yetmiş” adlı dergiyi inceledim geçtiğimiz günlerde. Açıkçası duyurusunun yapıldığı günden itibaren heyecanla beklemiştim yolunu. Öyle ya çocuklar için bir edebiyat, kültür dergisi geliyordu. Çocuklara hitaben yayımlanan hiçbir amaca hizmet etmeyen, tamamen ticari kaygılarla raflarda yer alan dergilerin çokluğunu göz önüne alınca heyecanlanmamak da olası değildi. Fakat dergiyi elime alıp da kapaktaki isimleri okuyunca şaşırdım doğrusu. Ülkemiz çocuk edebiyatı böylesi bir zenginliğe kavuşmuşken ağırlıklı olarak yetişkin edebiyatına yönelik yazan isimler de neyin nesiydi bir çocuk dergisinde. Evet, çocuklara yönelik bir ya da iki kitap yayımlamış olabilirler. Fakat bu onları çocuk edebiyatı yazarı yapmaya yetmez ki. Ve yetişkin edebiyatı yazarlarının dışında kalan isimler de daha çok gençlik/ ilk gençlik dönemine yönelik yazan kişiler. Geniş kadronun içinde bir-iki belki de üç ismin çocuk edebiyatına yönelik yazması, bir derginin çocuklara yönelik edebiyat/ kültür dergisi olması için yeterli değildir. Zaten yazılanları okuyunca da seviyenin 7’den başlamadığı görülebiliyor.
Bir dergi eğer 7’den itibaren çocuklara seslenmek istiyorsa daha fazla eğlence sayfası olmalı. “Bunları Biliyor musunuz?”, “Çevremizi Tanıyalım”, “Soğuk Espri” başlığı ile sunulan üç (3) eğlence sayfası var. “Birlikte Boyayalım” ile dört (4) sayfaya çıkıyor. Altmış dört (64) sayfalık bir dergide sadece dört (!) sayfanın eğlence ve aktiviteye ayrılması çocuğu dergiye çekemeyecektir. Bu tür sayfalar mutlaka artırılmalıdır. Bununla birlikte çizgi roman sayfaları da eklenebilir. Görsellik çocuklar için önemlidir.
“Merhaba” yazısında yayın yönetmeni Barış İnce “Yedi Yetmiş evine geliyor. Düşünsene… ‘Şeker Portakalı’nı görünce canı çeken deden sayfayı dişlemiş, düşen takma dişlerini ‘Martı Jonathan’ kapıvermiş. Küçük Prens’e kızan baban, ‘Ben mi kurtaracağım ya gezegeni’ deyip TOKİ’den ev kredisine girmiş, Küçük Kara Balık’ın hançeriyle annen, balığın kılçıklarını temizlemiş… Yedi Yetmiş! Hepinize el sallıyor” diye yazmış. Bu mizahi ve sevecen dili içeriğe de yansıtmak gerekir. Çocuklar adına söylemem gerekirse biz de el sallamak istiyoruz “Yedi Yetmiş” adlı dergiye.
Tabii bu gördüklerimi dile getirirken/yazıya dökerken henüz ilk sayı olduğunu da göz ardı edemem. Bir eleştiri değil bir öneri olarak alınabilir/alınmalı bu söylediklerim. Çocukların gerçekten bir edebiyat-kültür dergisine gereksinimi var çünkü. Böyle bir girişimin düşüncesi bile mutluluk verici. Bu derginin varlığının çocukları işe yaramaz dergilerinden uzaklaştırmasını umut ediyorum. Bu da daha çok çocuk edebiyatı yazarı ile ve dile getirdiğim/ göstermeye çalıştığım eksik sayfaların eklenmesiyle olacaktır.
İlk sayının heyecanı ve acemiliği ile bu sayıyı 17’den 70’e kabul edelim ve ikinci sayıyı gerçek anlamda 7’en 70’e görelim!
Daha çok eğlence, daha çok görsellik ve ille de edebiyat. İşte o zaman gelince tadından yenmeyecektir bu dergi.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (27 Haziran 2016)