9. Türkiye Yayıncılık Kurultayı Online 25 Haziran Perşembe günü açılış konuşmalarıyla başladı.
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, açılış konuşmasında şunları söyledi:
“Çok değerli meslektaşlarım, değerli katılımcılar sevgili yayın emekçileri ve okurlar, sizleri Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.
9. Yayıncılık Kurultayımıza hoş geldiniz…
Değerli Konuklar,
Dünyanın bu büyük salgınla mücadele ettiği bu günlerde her iki yılda bir düzenlediğimiz ve artık gelenekselleşmiş yayıncılık kurultaylarımızın dokuzuncusunu online olarak yapacağız.
Edebiyatın ve kitabın iyileştirici gücünün bir kez daha kanıtlandığı şu salgın günlerinde çok büyük bir kültür dünyası olan yayıncılığın bir üyesi olmaktan onur duyuyoruz. Bugün burada belki de yayıncılık dünyasında bir ilki gerçekleştireceğiz. İki gün boyunca; kitaplarını okuduğumuz, yayınlamaktan dolayı mutlu olduğumuz büyük ailemizin büyük yazarları, uluslararası yayın endüstrisinin önde gelen isimleri davetimizi kırmayıp bizi onurlandırdılar. Onlara ülkemin yayıncıları, yazarları, okurları adına çok teşekkür ediyorum.
İnsanlığın gelişmesine, bilgilenme ve aydınlanmamızı sağlama anlamında en büyük katkıyı yapmış kitaplar, bizleri başka başka hayal dünyalarına taşırken bizlerden dostluklarını da esirgemezler. Bu salgın günlerinde en büyük yol arkadaşlığını da tüm dünyada kitapların yaptığını gördük. Hatta birçok yayıncı, içeriklerini bu pandemi sırasında bedelsiz destek amacıyla paylaşarak büyük fedakarlıklar gösterdi.
Ancak yine bu dönemde yayıncılığın en önemli temeli olan telif hakları ihlallerinin de had safhaya vardığını, kötücül bir fikri hak düşmanlığının da yayıldığına üzülerek şahit olduk. Kitapların ve içeriklerimizin çok büyük kolektif emeklerin ürünü olduğunu asla unutmadan yaratıcılığın gelişmesi ve yaygınlaşması için telif haklarını işte tam da bugünlerde savunmak zorundayız.
Bu topraklarda olduğu gibi dünyanın bütün ülkelerinde çocuklarımızı erdemli insan olarak yetiştirirken tüm öğretilerde, ahlak kurallarında çalmanın kötülüğünü öğretirken; korsan kitap korsan dijital pdf içerik paylaşımlarının, telif hakları ihlallerinin de bir çeşit hırsızlık olduğunu da kavratma zorunluğumuz bir görev olarak toplumumuzun önünde duruyor.
İnsan hakları evrensel beyannamesiyle güvence altına alınmış yayınlama ve ifade özgürlüğünü de savunmak ve hayata geçirmek, yayıncıların en önemli görevleri arasındadır. İnsanlığın ve dünyanın büyük yazarlarının bu uğurda verdikleri anlamlı mücadeleleri unutmadan devralınan bu görevin sorumluluğunu üstlenmeliyiz.
Pandemi sürecinde dijital iletişimin hem kişiler hem de kurumlar açısından evrim geçirdiği; çalışma, üretme, okura ulaşma ve tanıtım biçimlerimizin tümden değişmesi gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımız şu günlerde belki de büyük bir değişim/dönüşüm söz konusu olacaktır. Belki bizleri, dünyayı zor günler beklemektedir. Ancak bugün en etkin endüstrilerden, etki gücü oldukça yüksek yayıncılık endüstrimiz bu zor günleri tarihte olduğu gibi atlatacak çözümleri mutlaka bulmasını bilecektir.
İki gün boyunca 12 yabancı konuğumuz ve yurtiçinden katılacak 47 konuşmacımızla birlikte tüm konuşmaları dinlediğimizde ufkumuzu açacak, bizi heyecanlandıracak, yeniden düşünmeye ve birlikte yeniden inşa etmeye teşvik edecek fikirler duyacağız. Kurultayımızın ülkemizde yayıncısıyla, yazarıyla, çevirmeniyle, çizeriyle, telif ajansıyla, dağıtımcısıyla, kitapçısıyla, kütüphanecisiyle, okuruyla kültürel çeşitliliğimize zarar vermeden sorunlarımızı konuşarak, birlikte düşünerek birlikte çözümler bulduğumuz bir mecra olması dileğiyle herkesi saygıyla selamlıyorum.”
Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) Başkanı Hugo Setzer’in açılış konuşması şöyle:
“İyi günler hanımefendiler, beyefendiler.
Sevgili arkadaşım Kenan Kocatürk ve Türkiye Yayıncılar Birliği’ndeki harikulade insanlara bugün sizlerle olmam için beni davet ettikleri için teşekkür ederim. 9. Türkiye Yayıncılık Kurultayı’nda konuşmak benim için bir onurdur fakat gönül isterdi ki orada sizinle olayım ve önceki ziyaretimden edindiğim arkadaşlarımın yüzünü görüp yeni arkadaşlar edinme fırsatım olsun. Olumsuzun üzerinde çok durabilirim ama bu doğru olmaz. Mevcut şartlar içinde İstanbul’a gelmem mümkün olamayacağı için, bu sanal toplantı bugün sizlerle konuşmamı sağlıyor.
Geçtiğimiz aylar içinde birçok üyemizle konuştum ve birçoğumuz gibi ben de elbette yüz yüze görüşmenin yerini tutmasa da sanal toplantıların da bizi birbirimize yakınlaştırabileceğini keşfettim. Salgının etkisi büyük oldu. Sektörümüzün neredeyse her dalına vuran ekonomik darbenin birçok yazar, yayıncı ve kitapçıyı hayatta kalma çabasıyla baş başa bırakacağı gerçeğinden kaçamayız. En çok ihtiyacı olanlara yardım etmek için sektör çapında birlikte çalışmalıyız. Sektör içi teşviklerin yanında birçok ülkede hükümet desteğine de ihtiyacımız olacak.
IPA geçtiğimiz aylarda birçok üyesine desteğini sundu ve gelecekte ihtiyaç duyan üyelerimiz için de aynısını yapmaya hazırız. Ayrıca içinde bulunduğumuz olağanüstü şartların, telif hukuku ve yayınlama özgürlüğü gibi sektörümüzün hayati organlarını zedelemek için kullanılma çabasına karşı tetikte olmalıyız. Telif hukuku ve sağladığı esneklik sayesinde, içerikleri ücretsiz erişime açmak için yayıncılar harikulade yöntemler uyguladılar.
Kamu kütüphanelerinin ve kitabevlerinin geçici süre kapalı olmasını fırsat bilip sektörümüzün mali temellerini yeniden tanımlamak isteyenler kötü niyetlidir. Aynı şey yayınlama özgürlüğümüz için de geçerli. Dünyayı, salgın sürecini ve nasıl baş edileceğini, her bir ülkenin yaptıklarında işe yarayıp yaramayanları algılama yetimiz; bunu yapabilme yetimiz gazetecilerin, yazarların, gazetelerin, kitap yayıncılarının ve bilimsel dergi yayıncılarının önemsedikleri her ne ise onu yayımlamakta özgür olmalarından geçiyor. Bu, demokratik toplumlarda ilerleyebilmemiz için tek yoldur ve dünyada birçok rejimin bu özgürlüğe ket vurması acı verici.
Bu ülke yayınlama özgürlüğü için bir umut kaynağı. Sizler, Türkiye’deki yayıncı meslektaşlarımız dünyadaki yayıncılar için bir ilham kaynağısınız.
Bu ayın başında 2020 Voltaire Ödülü’nün kazananını açıkladık. Finalistler arasında Türkiye’den bir yayıncı, Avesta da vardı. Dikkate şayan işleri için kendilerine teşekkür ederim. Ödül son derece ilham verici bir Vietnamlı yayıncıya, Liberal Yayınevi’ne verildi. Vietnam’daki tek lisanssız, samizdat veya gerilla yayıncı onlar. Barışçıl gösteriler ve demokrasi hakkında kitaplar yayımlıyorlar. Gizlenerek yaşıyorlar ve sürekli yer değiştiriyorlar. Fakat yayıncılığa devam ediyorlar. Risk alıyorlar. Boşuna değil. Vietnamlı okurlar da kitaplarını alıp okumakla risk alıyorlar. En zor zamanlarda bile, bu cesur kişiler değişimin mümkün olduğuna dair umut veriyorlar.
İşimize odaklanmak olayın bütününü görmemizin önüne geçebilir. Salgın yüzünden kaybedilen hayatlar, geçtiğimiz birkaç ayı karanlık zamanlara çevirdi. Hayat tarzımızdaki sert değişiklikler nedeniyle birçok kişi bocaladı. Karantina koşulları tecrite dönüştü. Bazı toplumlardaki eşitsizlikler açığa çıktı. Hükümetlerin ve uluslararası toplumun bu sorunla baş etme kapasitesi daha önce hiç olmadığı kadar test edildi.
Gelecek belirsiz gözüküyor ve bu durum birçoğumuzun kaygılanmasına sebep oluyor. Fakat her zorluğun karanlık anlarında, gelecek için ekseriyetle umutlu olmamıza yönlendiren birçok güzel hikâye de vardır. Olumlu düşünmemiz için bizi şevklendiren hikayeler.
Kendi sektörümüzün içinden; kitaplar tecritle başa çıkmanın bir yolu olarak tekrar keşfedildiler. İnsanlar daha çok okumaya başladılar.
İngiliz filozof Alain de Botton diyor ki: ‘Kitaplar bizi kendimize ve başkalarına anlatır ve bizim daha az garip, daha az izole ve daha az yalnız hissetmemizi sağlarlar. Kitaplara dönmemizin vaktidir. Ne zaman istersek bizi bekleyen arkadaşlarımızdır ve gerçekten neyin önemli olduğuna dair bize karşı her zaman dürüsttürler.’
Yayınevleri, kitabevleri ve yazarlar, okura ulaşmak için yeni yollar buldular. Öğretmenlerin öğrencilere uzaktan kitap okuyabilmeleri için bazı haklardan feragat edildi. Kitap kulüpleri çevrimiçine geçti ve kitapları hakkında konuşmak üzere yazarları sohbete davet edebildiler. Okurlar yerellerindeki kitabevlerini desteklemeye çalışırken, kitabevleri de bisiklet ve kaykaylarla kitapları teslim etmeye çalıştılar. Yayıncılar bilimsel araştırma ve eğitim kaynaklarını ücretsiz erişime açtılar. Zincirin her halkası, mali olarak zorlanıyor olsa bile, en zor zamanda topluma faydalı olmak için bir adım attı.
Yayın dünyasında olmaktan her zaman onur duydum, ama bu duygum son birkaç ayda daha da arttı. Günlük hayatın çeşit çeşit yönüne değer katıyoruz. Sektördekiler zaten biliyordu fakat böylece sektörün dışındakiler de, incelenip seçilmiş araştırmanın neden zaruri olduğunu ve test edilmiş, özenle bir araya getirilmiş eğitim kaynakları ve ders kitaplarının öğrencilere eğitim yolculuklarında nasıl yardım ettiğini keşfetmiş oldu. Evlerine tıkılı kalan insanlar kitaplar aracılığıyla yeni yerler geziyor ve yeni insanlarla tanışıyorlar. Ayrıca, sektörümüz daha hızlı modernleşmek durumunda kaldı. Dijital okuma ve arz, birçok yayıncının dijitale geçmesini hızlandırdı ve kitabevlerinin çevrimiçi dükkanlar açmalarına ve “büyük A” ile rekabet etmelerine sebep oldu.
Bu olumlu trend ve gelişmeleri yakalamalıyız. Bu, çeşitlilikle güzel yayıncılık ekosistemimizin geleceği buna bağlı.
Hanımefendiler, beyefendiler,
Sektörümüzün becerisi ve yenilikçi ruhu bu karanlık zamanlarda bile parlıyor ve sürekli uyum sağlayabilmesi aşikâr. İnsanlar muhteşem hikayeler okumak istiyorlar. Etraflarındaki değişen dünyayı öğrenmek, anlamak istiyorlar.
Nobel Barış ödülü sahibi Güney Afrikalı piskopos Desmond Tutu ‘Umut, tüm karanlığa rağmen ışığın var olduğunu görebilmektir.’ demişti.
Hep birlikte, bu krizin getirdiği zorlukların üstesinden gelip bize sunduğu fırsatları yakalayacağımıza dair hiç şüphem yok.
Teşekkür ederim.”
Lübnanlı dünyaca ünlü yazar Amin Maalouf’un yaptığı açılış konuşması şöyle:
“Türkiye Yayıncılar Birliği’ne, beni 9. Türkiye Yayıncılık Kurultayı Online’a davet etme inceliği gösterdikleri için teşekkür ederim. Sizlere yetkin, verimli, ilgi çekici ve cesaret uyandıran bir kurultay dilerim. Kaygı verici bir dönemden geçiyoruz. Aynı zamanda bizleri her şeye daha açıklıkla, dikkatle, özenle bakmaya iten bir dönem bu. Dünya değişiyor. Hatta bazen bana dünya bir kaza geçirmiş gibi geliyor. Bizler de kaza geçirdiğimizde, hayatın kazadan önceki gibi olmadığını söyleriz. Kişisel bağlamda, iş hayatımızda, gelecek planlarımızda kaza pek çok şeyi değiştirebilir. Hayatımızda daha önce görmediğimiz ve muhtemelen bir daha da göremeyeceğimiz kadar şaşırtıcı olan şey ise, bu kazayı aynı anda bütün insanlığın geçirmiş olması. Hepimiz, artık hayatın eskisi gibi devam etmeyeceği kanısındayız. Ancak bu, illaki hayatın daha kötüye gideceği anlamına gelmiyor. Bazı açılardan iyiye de gidebilir. Muhtemelen, gerçekten sakınılması gereken önemli şeylerin daha çok bilincinde olacağız.Muhtemelen, dünyanın hali, gelişimi üzerine düşünmeyi daha da önemseyeceğiz. Sorgusuz sualsiz kabul ettiğimiz şeyleri, bugün aynı şekilde kabul edemeyeceğimizi, artık her birini ciddi ciddi, derinlemesine düşünmemiz gerektiğini hissediyoruz. Eskisinden de çok. Bu açıdan bakıldığında, dünyanın geçirdiği bu kaza hayırlara vesile olabilecekmiş gibi geliyor bana. Dolayısıyla bu kaza, bizlere daha çok umut aşılamalı; bizi kültüre, düşünceye itmeli; biz yazarları ve yayıncıları, yararlı olmak yükümlülüğü taşıdığımız halkların ilerlemesine adamalı.”
edebiyathaber.net (26 Haziran 2020)