995 km, isimsiz kahramanın soğukkanlı bir biçimde dini vecibelerini yerine getirirken, yazarın ne anlatacağı hakkında bilgi sahibi olmayan okur açısından kitabın bu minvalde evirileceği düşüncesi uyandırır ilk sayfalarda. Öyle ki, belirsiz/gölgesiz kahraman abdestini alır, namazını kılar, duasını eder, inançdaşlarıyla selamlaşırken olağan gelir.
Hatırlatır, uyarır, eleştirir karşılaştıklarını, çünkü yoksunluktan beslenen bir kişilik bütünlüğüne sahiptir. Kendini karşındakinin gözüne sokan bir tutumu vardır. Bütün bu günlük rutinlerden sonra asıl hazırlığına soyunur, krokisi verilen planı koşulsuz şartsız ve harfi harfine uygular. Din ve iman kendinin kamufle aracıdır onun için. Görünmeyen bir el bu eylemi gerçekleştirmesinde kolaylaştırıcı rolüne soyunur, onun özgüvenini perçinler. Belinde silahı, arkasında sırtı yere gelmeyecek bir güç duruyorsa gözü karadır. Eylemden bir sonraki adım, daha önce işlenen cinayetlerin bir benzeri olan olayın izini kaybettirmek için, katilin süratle olay yerinden uzaklaşmasıdır. Bunu yaparken aynı günün içinde farklı bir şehirde karşı kutuptaki örgütün kamusal alanında kendini göstermek ve kendini akılda bıraktırması planın doğrulayıcısı olarak tıkır tıkır işler.
O karanlık dönemi yaşayan kuşakların kendini yabancı görmediği bu can sıkıcı mevzu romanda derli toplu, bütün unsurlarıyla Mungan tarafından eksiksiz bir şekilde ortaya konulmuştur. Yazarın bununla bir bellek oluşturma çabası içinde olduğu aşikârdır. Bir daha bu tür şeyler yaşanmasın, tarih tekerrür etmesin diyedir bütün çabası. Baştan sona eğildiği meseleyle ilgili yazarın sadece hikâyeyi yazmakla yetinmediği, o döneminin atmosferinin ve dilini de bulmaya çalıştığını, yazarın kitapla ilgili konuşurken, bunu kendindeki edebiyatın sınırlarını keşfetme anlamında düşündüğünü ve vurguladığını ve kendine meydan okuduğunu ifade belirtelim.
Ülkenin tepesine çullanan bu kara bulutu görünür kılmak ve bir nebze de olsa dağılmasına vesile olmak, cesaret kadar yetenek gerektiren yazınsal bir çaba olduğunu belirtmekte beis görmüyoruz. Siyaset mekanizması bu sorunu çözme konusunda etkili olamadığına göre, edebiyat bunu hafızada canlı tutar, unutturmaz. Yaratılan dünyayla karanlığa bakmamızı ve oradan uzaklaşmamızı salık verir.
Yolculuk başlarken hikâyeden öteye, geri dönüş başlar. Cinayeti işleyen kahraman yer yer gönül rahatlığıyla yolculuğuna sürdürürken, yolda karşılaştığı en küçük bir tesadüf konusunda işkillenir, tedbiri elden bırakmaz. Sorgular, sorar. Ona dair geçmişin karanlık perdesi aralanır. Karanlıktan doğan, ondan beslenen ve onu seri cinayetler işleyen bir katile dönüştüren mekanizmayı, dinamikleri, çelişkileri, yoksunlukları görürüz. Yolculuk hesaplaşmadır nasıl olsa, en çok da kişinin kendisiyle.
Romanın ilerleyişinde görülür ki ‘Cihadın Askerleri’ adlı örgüt taşeronlaşmıştır. Devlete, devlet içindeki gizli odaklara yanaşarak ve kendini kullandırtarak itibar kazanmaya ve kendini meşrulaştırmaya çalışır. İmajını canlandırırken baş vurduğu yegane silahı korkudur. Karanlık darıltıldıkça, devlet denen organizasyonun içindeki şebekeler, yapılanmalar, kişiler deşifre oldukça gücü elinde bulunduranların, şiddetin ve keyfiliğin her türlüsünü göstermekte geri durmadığını görürüz.
Mungan, 995 km’de, birlikte yaşadığımız yerde atmosferi bulanıklaştıran, çirkinleştiren, hayatı yaşanmaz kılan sisli perdenin dağılmasını, şeffaflığı, insana yaraşır rengimizle yaşama katılmamızın umudunu savunur, romanının dili budur. Aslında siyaset mekanizmasının çözümden uzaklaştığı, sorunları katmerleştiği yerde edebiyatı devreye sokarak çok okura/insana başka bir pencereden seslenme gereksinimi duymuştur. Mungan, edebiyatseverlere geniş bir pencere sunmuştur. Edebiyat, vicdan yaratır çünkü. Okurun yüreğine güçlü empati tohumları eker. Siyasetse, bir avuç çıkarcının değirmenine su taşımaktan başka ne anlama gelir ki? Mevcut siyaset mekanizması kötülük yaratmıyor mu? Kutuplaşma yaratarak insanları düşmanlaştırmıyor mu? Milliyetçilik, dincilik gibi suni gündemler yaratarak toplumun farklı kesimleri arasında, onları asıl sorunlarından uzaklaştırarak gerilim yaratıp oradan beslenmiyor muydu? Kendini böyle böyle uzun ömürlü kılmıyor muydu?
Bir cinayetle başlayan ve bir cinayetle biten roman baştan sona soğukkanlılığını koruyarak okuru bir tuzağın içine çekmekten sakınır. Kitabın soğukluğu/mesafesi okura geçer ve ona yerini terk etmemesini salık verir. Edebiyatın dönüştürücü gücü burada yatar. Hassas bir dengedir romanın merkezinin durduğu yer. Yaratılan anti kahramanla kurulan özdeşim saf okurun gözünde cezbeden bir kimliğe kayabilirdi. Murathan Mungan zor olanı denemiştir ve bunu başarmıştır da.
Kahramanımız bir süreliğine sisli havaya karıştığında gazeteciler sahneye çıkar, işlenen cinayetin izini sürdüklerinde birbirleriyle konuşurlar, sorular yöneltirler, bölgeyle bağlantısı olan meslektaşlarıyla istişarede bulunurlar. Gazetecilerin durduğu yer bağımsız bir üçüncü gözdür. Her iki tarafın etkisinden uzak, akılla ve vicdanla olayı çözme sorumluluğuyla hareket ederler. Romanın meselesini aktarırken objektif bir zemine çekmiştir yazar bu hamlesiyle. Olay tamamen dışarıda kalan ve dışarıdan bakan muhalif kişilerin gözünden gösterilmeye ve değerlendirilmeye çalışılır.
Bu puslu havada yapılanmaların iç yüzünün ortaya çıkması romanın bir başka boyutudur. Tekin olmayan bir hava hâkimdir, kişiler birbirine güvenmekten uzaktır. Oyunun kuralları en başında oyuna dâhil olanlarca bütün çıplaklığıyla bilinmektedir. Çelişkiler yumağı, birbirini kullanma yaklaşımları, ayak oyunları gırladır. Neredeyse romanın bu bölümünde sahneye çıkan herkesin kirli bir çıkarı ve beklentisi vardır.
Toplumun gözünde saygınlığı olan ve o çevrenin gönlünü kazanmış bir aydını öldürmekle başlayan süreç, avcının bu kez av olmasıyla son bulur. Bu karanlık ve kirli dünyada herkes birer araçtır. Bir kullanım süresi vardır, vakti dolduğunda bir kenara konulur. Tıpkı Hizbullah gibi, tıpkı İŞİD ve karanlık bütün güçler gibi.
Murathan Mungan’ın ‘995 km’ kitabıyla zor ama usta işi yazarlığıyla romanı başarıyla kurguladığını, bıçak ağzı bir zemine oturduğunu ve kotardığını söylersek sanırım abartıya kaçmamış olacağız. Meselesi ve derdi olan roman yazılırken nitelikli edebiyatın berrak izlerini parlatmaya ve göstermeye çalışır düşünceli okurlara Murathan Mungan.
Mungan, edebiyatıyla dilimizde, damağımızda eşsiz bir tat bırakırken, nitelikli edebiyatla zihinlerimizi berraklaştırmayı sürdürüyor. Budur Murathan Mungan’ı edebiyatımızda özel bir yere koyan.
edebiyathaber.net (11 Kasım 2023)