Aradan yarım asırdan bir fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen savaşı, komünizmi, kapitalizmi ülkenin her bir köşesinde ilmek ilmek görebileceğiniz Polonya’da, yeşillikler arasında, hiç bitmesini istemediğim bir roman okudum: Satılan Gülüş. Kelimenin tam anlamıyla “çarpıldım” diyebilirim. Kitabın yazarı bir Alman, adı James Krüss. 1962’de Almanya’da yayımlanan kitap, savaş sonrasında yazılmış bir “umut” romanı.
Timm Metelik, şehrin kenar mahallelerinden birinde babası, üvey annesi, üvey kardeşiyle birlikte yaşayan 9-10 yaşlarında bir çocuktur. Hayatta en değerli olan kişiyi, babasını kaybeder. Babasıyla her pazar yaptıkları gibi bir pazar günü hipodroma gider ve orada Bay Silbi adında bir adamla tanışır. Bay Silbi gülüşünü ona vermesi koşuluyla tutuştuğu bütün bahisleri kazanmasını sağlayacak bir anlaşma önerir. Timm, pek de düşünmeden, yoksul hayatını değiştirmek için bu anlaşmayı kabul eder. Anlaşmanın en önemli koşulu, taraflardan biri bu anlaşmayı herhangi birine söyleyecek olursa karşı tarafa verdiği şeyi geri kazanamayacağı gibi, anlaşma sayesinde sahip olduğu şeyi de kaybedecektir. Timm, anlaşmayı yapar ve gülüşünü Bay Silbi’ye satar. Ancak hayat, bundan sonra Timm için çok daha zor bir hale gelir. Her ne kadar istediği kadar parayı at yarışlarında kazanıp kendisini bir türlü sevmeyen üvey annesini çok mutlu etse de karşısındaki her insanı neşelendiren o eşsiz gülüşünü kaybetmiştir. Bütün gülme çabaları sonuçsuz kalır. Timm gittikçe yalnızlaşır, mutsuzlaşır ve gülüşünü geri kazanmak için kendini türlü türlü maceraların içinde bulur.
James Krüss, 1926’da Almanya’nın Helgoland Ada’sında doğmuştur. Öğretmenlik eğitimi alır. Yazın hayatına yetişkinler için yazmakla başlayan Krüss, Erich Kastner’in önerisiyle çocuklar için yazmaya başlar. Almanya’da tanınmış bir yazar olan Krüss’ün Türkçeye ilk çevrilen kitabıdır Satılan Gülüş. Savaş sonrasında yazılmış bir “umut” romanıdır. Kitap, her şeyin satılabileceği, paranın her şeyi satın alabileceği eleştirisi üzerine kurulmuştur. Timm, gülüşünü geri kazanmanın peşine düştüğünde hiç bilmediği hesapların yapıldığı bir dünyanın içinde bulur kendini. Çok uluslu şirketlerin işleyişlerinden tutun da bireysel çıkarlar için yapılan ince hesaplara kadar her şeye tanık olur Timm. Yazar; çocuklara, okurlarına hayatın da insanlar gibi, iyinin ve kötünün karışımından oluştuğunu Timm aracılığıyla gösterir. Yaşamda güzellikler ne kadar çok ve güzelse kötülüklerin de o kadar çok ve kötü olduğunu söyler. Bütün kötülüklere rağmen kaybetmememiz gereken tek şeyin umut olduğunu bize aşılar. “Özgürlüğün bayraklarını göndere çıkaransa, umuttur.” der.
Roman, bizi her şeyin satılık olabileceği üzerine düşündürürken en az bu mesaj kadar önemli alt mesajlar da verir. Romandan alıntıladığım bazı cümleleri paylaşmak istiyorum:
“Bu yüzden Timm, okulda da, yaşamın anlaşılmaz ve –babası hariç– tüm yetişkinlerin adaletsiz olduğu acıklı sonucuna vardı.”
“En zor meseleler bile, bir kişiyle konuşulduğunda kolay hale gelebilir.”
“Tanımak için gerçek insanı, / Doğru anda gülebiliyor mu, ona bakmalı!”
“Masumiyeti alt edecek silah bulunmadı henüz.”
“Bir şeye inanmadığın sürece o şey yoktur.”
“Bana gülmeyi öğret, ruhumu kurtar.”
“İnce bir sanat anlayışıyla ve büyük bir özenle yaratılan eserler, kaba asker botları tarafından tıpkı bu çocuğun barbarlığıyla yerle bir ediliyor. Oysa savaş bittiğinde aynı barbarlar, yıkılanların yeniden inşa edilmesi için para yardımında bulunmayı asık suratlarla onaylarlar.”
“Gülmek, içsel özgürlüktür!”
Kafamızın içinde adeta bir filme dönüşen romanın, Alman televizyonları tarafından 1980’lerde ve 2000’lerde, İngiltere’de ise 1970’lerin sonunda dizi film uyarlamaları da yapılmıştır.
Romanı bir solukta okumamızı sağlayan muazzam çevirisi içinse çevirmen, yazar Suzan Geridönmez’i kutlamak gerekir. Özellikle sayısız dile çevrilmiş, dünya çapında büyük beğeni toplamış eserleri çevirmek oldukça zor bir iş olduğunu hepimiz biliyoruz. Çevirmen bu yükün altından, nacizane görüşüm, başarıyla kalkıyor. Umarım romanın devamı niteliğini taşıyan “Timm Thalers Puppen oder Die verkaufte Menschenliebe” romanı da aynı duyarlılıkla Türkçeye kazandırılır.
Ülke olarak yavaş yavaş uyanmaya başladığımız şu günlerde, bazı şeyleri biraz daha derinlemesine düşünmemizi sağlayacak olan bu kitabı, 12 yaş üstü bütün çocuklar ve yetişkinler okusun isterim. İnanıyorum ki kitabı okuyan herkes “İnsanın güldüğü yerde Şeytan’ın gücünü yitirdiğini” hissedecek.
Sehel Oto – edebiyathaber.net (24 Temmuz 2013)