13. yüzyılda ve 14. yüzyılın başlarında yaşadığı iddia edilen efsanevi İsviçreli kahramanın adıdır William Tell. İsviçre’de Uri kantonundaki Bürglen kentinde yaşadığı iddia edilir ve üstün okçuluk yeteneğiyle tanınır. Gerçek bir karakter olup olmadığı ise hâlâ tartışmalıdır.
Efsaneye göre, William Tell’in 14. yüzyıl başında İsviçre’yi Avusturya boyunduruğundan kurtarmaya yardım ettiği rivayet edilir. İsviçre’yi İmparator I. Albert adına yöneten Vali Gessler, düklük şapkasını Altdrof meydanında bir direğe astırır ve gelen herkesin bu şapkaya selam vermesini emreder. Tell, Gessler’ın şapkasını selamlamadığı için tutuklanır. Tell’in okçuluktaki ününden haberdar olan Vali, Tell’in oğlunun başına konulacak bir elmayı okla vuramaması halinde ikisini de idama çarptıracağını söyler. Tell, bu güç işi başarır ve oğlunu yaralamadan başının üstündeki elmayı ikiye böler. Fakat atışı yapmadan önce eline iki ok aldığını gören dük, bunun sebebini sorunca, Tell, ikinci oku oğlunun ölmesi halinde dükü öldürmek için kullanacağını söyler. Bunun üzerine, dük tarafından hapse mahkûm edilir ve bir kaleye gönderilir. Gemi ile nakledilirken çıkan bir fırtınadan istifade ederek kaçar ve Gessler’i bir okla öldürür.
Bu olayın, İsviçrelilerin Avusturya’ya karşı giriştikleri ayaklanmanın başlangıcı olduğu iddia edilir. Tell’in hayat hikâyesi birçok şaire ve besteciye ilham kaynağı olmuştur ki bunlardan biri de toplamda 38 operasıyla bu alanda 19. yüzyılın önde gelen ve çok kazanan bestecilerinden biri olan Gioachino Rossini’dir. Rossini, henüz 37 yaşındayken yazdığı onuncu operası olan “William Tell” ile sahneden çekilmiş ve Paris’te ölene kadar, 38 yıl başka opera bestelememiştir. 1824’te Paris’e yerleşen besteci, yalnızca Sultan II. Mehmet, Musa Mısır’da gibi İtalyanca bazı eski operalarının Fransızca versiyonlarını sahnelemiş; iki yılda bir opera besteleme koşulu ve 15.000 Frank maaşla Kralın Baş Bestecisi ve Fransa Şarkı Genel Müfettişi gibi unvanlarla yaşamını rahatça sürdürmüştür. La Conte Ory Operası’ndan (1828) sonra Kral X. Charles’ın zoruyla Fransızca yeni bir opera bestelemek için libretto aramış, ünlü Alman yazar F. Schiller’in “William Tell” adlı dramından hazırladıkları metin üzerinde bir dostunun Paris yakınındaki villasında altı ay çalıştıktan sonra operayı tamamlamış; eser ilk kez 3 Ağustos 1829’da Paris Academie salonunda sahnelenmiştir. İtalyan opera bestecisi Bellini, “William Tell”i Rossini’nin en başarılı eseri ilan etmiş, hatta kendi operalarından bile üstün olduğunu söylemiş; Wagner kendi teorilerini bu eserde Rossini’nin daha önceden ortaya koyduğunu açıklamış; Mendelssohn, Verdi ve Berlioz övgüler yağdırmışlardır.
Operanın ünlü uvertürü (opera, bale ve konçertonun açılışındaki parça) dört bağlı bölümden oluşan ve dramın genel karakterini çok güzel anlatan pastoral bir senfonik şiir gibidir. Konser salonlarında sıkça çalınan ve üflemeli çalgılara da solo olanağı sağlayan “William Tell” Uvertürü’nün birazdan da kulağımızın pasını silerek dinleyeceğimiz dörtnala gidiş kısmıyla inanılmaz meşhur olan son bölme canlı ve çabuk tempoda, önce hafif başlar. Trompetlerin zafer sinyaliyle beliren İsviçreli askerlerin nefes kesici tempodaki ünlü marşı, tüm çalgılarda, özgürlüğe kavuşmayı simgeleyen bir bayram havasında kutlanır ve orkestranın virtüözlüğünü olanak sağlayarak muhteşem bir finalle biz dinleyicilerin tüylerini her defasında diken diken ederek son bulur.
edebiyathaber.net (30 Ekim 2013)