Kitaplar kapaklarından nasıl “okunur”?

Ocak 1, 1970

Kitaplar kapaklarından nasıl “okunur”?

Bir kitabı sadece kapağına göz gezdirip yargılamamız pek beklenen bir şey değil elbette, ama bu yazının bağlamında ise bu konuya odaklanacağız. 

En baştan başlarsak, “kitap” dediğimde bildiğimiz kitabı kastediyorum; tam anlamıyla bir kağıt-ve-mürekkep durumu, hani kolunuzun altında tutabileceğiniz, ya da, sanırım şu eski tablolarda ve dönem filmlerinde gördüğümüz 18’inci yüzyıl çocuklarının kullandığı kemer gibi şeylerle taşıyabileceğiniz. Ve “kapak” dediğimde de benzer bir durum geçerli: yani demek istediğim başlığın ve yazar isminin ve bunun gibi güzel şeylerin bulunduğu kitabın ön yüzü. İşte kitap kapağı bu, en azından bu yazıya göre. Şu sembolik kullanımlı özdeyişe katılmadığımı söylemiyorum – var ya şu “İnsanları deri renklerine ya da kafalarına giymek istedikleri şeylere göre yargılama!..” meselesi. Bunun tamamen yanındayım, hatta “Taco arabasını tabelasına ve tuhaf müşterilerine bakıp yargılama…” cümlesini de destekliyorum. Söylemeye çalıştığım özdeyişin yanlış olduğu değil, daha çok onun nasıl da pek çok şey için geçerli olduğu, ama kitaplar hariç.

Bir kitabı öncelikle kapağıyla değerlendirmeyip de ne yapacağız? Boyutuna mı bakacağız? Ağırlığı mı? Kokusuna ya da rengine?

Hoşunuza gitsin ya da gitmesin, bir kitabın kapağı onun ilk bölümüdür. Kusursuz bir dünyada bu söz konusu olmayabilirdi (zaten bu kusursuz bir dünya olsaydı meramımı anlatmak için edilgen cümle yapılarına, parantez içi sözlere, ve taco mukayeselerine bel bağlamak zorunda kalmıyor olurdum – idare ediverin… Kabul edelim ki dünyamız geniş, tarifsiz ve kusurlu.) Bununla birlikte kitapların niteliklerini belirlemede kapaklara kalmış durumdayız. Kimsenin önüne gelen her kitabın sinopsisini okumaya (ilk bölümlerini okumaktan bahsetmiyorum bile) vakti yok. Öyleyse ya kapaklar bize bir fikir verecek ya da tamamiyle Oprah’a güveneceğiz…

Benim oyum kapaklardan yana… Bu zamana dek gayet iyi iş çıkardılar.

En son ne zaman gözleriniz bir aşk romanını post-modern bir şiir koleksiyonu sanıp yanıldı? Hiç yanlışlıkla Murakami olduğunu düşünüp Louis L’Amour kitabı satın aldınız mı?

Kapaklar size bir kitabın ne olduğunu söylemezler, ama onun nasıl bir kitap olduğuna dair fikir verirler. Size bir duygu geçirirler ve bence kitaplar kurgularıyla olduğu kadar duygularıyla da ya var ya yokturlar.

Peki, bu duyguyu nasıl yakalayacağız? Öncelikle, başlık sanatı da diğer sanatlar gibi önemli. İyi yapıldığı zaman, temsil ettiği şeye dair derin bir anlayış sunuyor ve bunu teknik hünerle vurguluyor: renk paleti, kontrast, boyutlandırma, aralıklandırma ve yazı tipi. (Hey, yazı tipi uykunuzu getirmesin!) Bu bizi biraz tekniğin tavşan deliğine doğru sürüklüyor olabilir, ki yazının amacı bu değil, ama aynı zamanda yazının neyle ilgili olabileceğine dair iyi bir başlangıç da sunuyor.

Değineceğim bütünüyle bunlar olacak, tabii bu arada birkaç kapağı örnekleyip aydınlatacağım ve onların yaratıcılarının zekalarını seçip ayıracağım, bazı ünlü kapakların tarihini nakledeceğim, yazarların ve yayınevlerinin birtakım tercihlerine dokunduracağım ve bağımsız yazarlara bunun gibi felaketlerden kaçınmaları için tüyolar vereceğim. Ama burada, öncelikle önyargılarımı ortaya dökmek istiyorum… Böylece size kendi fikirlerim hakkında bir fikir vermiş olurum.

İşte aşağıdaki mükümmel bir örnek. Bu kapak Nutting’in bir öğretmenin öğrencileriyle girdiği cinsel ilişkilerin kaydını tutan tartışmalı kitabı hakkında bilmeniz gereken her şeyi zeki bir imayla sunuyor. Tasarım ilk bakışta abartılı görünüyor, ta ki durup üzerine düşünmeye başlayana kadar.

17846944

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Elizabeth Perez’in ‘Fahrenheit 451’ için yaptığı tasarım konseptinde araç ve kinaye birlikte devreye giriyor. Güzel ve daha önce kitabı okumamış gözler için çarpıcı bir tasarım. Hikayeyi bilenler için ise, fikir dahiyane.

tumblr_mjbiftf1l61qbg80vo1_1280

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum yapın