Polisiye okumayı ve bizden yazarları keşfetmeyi seviyorum. En sevdiklerimi sıraladım, ilk sırayı kadın yazarlar paylaştı.
Bu kitaplarda beni etkileyen, akıcı ve merak uyandırıcı olmalarının yanında ilginç ve beni haylazca güldüren başkarakterleri.
Esmehan Aykol’un Kati Hirşel’i, İstanbul’a yerleşmiş bir Alman kadın, kafası biraz Türk biraz Alman gibi işliyor. Esprili, okurken eğlendiren bir karakter. İlk macerası Kitapçı Dükkânı. Tünel’deki sadece polisiye satan kitabevinde okurlarıyla ve oralarda yaşanan olaylarla ilgileniyor. Kati, bu kitapta İstanbul’a gelen bir Alman yönetmenin cinayetinin peşine düşüyor. Okuduğu kitaplardan öğrendiklerini uygulayarak ilk kez bir cinayeti çözmeye çalışıyor.
İkinci macerası Kelepir Ev. Bu kez Kuledibi’nde işlenen bir cinayetin katil zanlısı. Kendini aklamak ve gerçek katili bulmak için pratik zekâsını ve mizah gücünü kullanarak araştırmaya girişiyor.
Şüpheli Bir Ölüm, Kati’nin üçüncü amatör dedektiflik tecrübesine yer veriyor. Zengin bir ailenin gelini ölü bulununca işe el atıyor. Can dostu Fofo’yla birlikte katilin peşine düşünce karşılaşmadıkları zanlı kalmıyor.
Tango İstanbul, İstanbul’un bütün entrikalarına ışık tutuyor. Gazeteciler, siyasetçiler ve onların karmaşık dünyası başrolde. Kati, biriktirdiği tecrübeyi aklıyla birleştiriyor.
Kati Hirşel’in yeni macerasını sabırsızlıkla bekliyorum. Yine eğlenerek okuyacağımdan eminim. Sevin Okyay ne güzel söylemiş: “Yazarın, okuyucu ile arasına sıfır mesafe koyan üslubu, karakterini de iyice benimsememizi sağlıyor”.
Esra Türkekul, yeni bir polisiye yazarı. İlk ve şimdilik tek kitabı Kapalıçarşı Cinayeti. Başkarakteri Berna; boşanmış, annesinin evine dönmüş, ilaçlarla idare eden, kendini yemeye vermiş bir kadın. Arada turist rehberliği yapıyor.
Kapalıçarşı’da müşterilerini gezdirirken turistlerden biri kayboluyor ve hanlardan birinde ölü bulunuyor. Berna, polislerle mecburen görüşüyor, kendini onlar için çeviri yaparken buluyor. Önce hiç hoşlanmasa da sonraları kaptırıyor. Kendini idare etmeye çalışırken ortama uyum sağlama derdine de düşüyor. Kendisiyle alay ederken görüştüğü insanlarla da zekice dalgasını geçiyor.
Sevin Okyay’ın sözleriyle özetlersem: “Kapalıçarşı Cinayeti, özellikle bir ilk kitap için çok başarılı”.
Kati ve Berna, sıradışı davranışları, mizah anlayışları ve kendime benzettiğim bazı halleriyle beni etkilediler. Roman karakterlerini gerçekmiş gibi algılama eğilimim sayesinde onları özlüyorum. Umarım ikisine de tez zamanda kavuşurum. Acaba tanışsalardı ne olurdu? Berna, Kati’nin dükkânını keşfedip içeri dalsaydı…
Gaye Dinçel – edebiyathaber.net (4 Eylül 2014)