1. Edebiyatın hangi türünde yazarsanız yazın; samimi olun. Metnin kurmaca olması, samimiyetten uzak durulmasını gerektirmez. Edebiyat tarihinin bütün büyük yapıtları, kurmacayı bile çok samimi bir dille yansıtmışlardır. Edebiyatın günümüzdeki en büyük açmazıdır samimiyetsizlik.
2. Sadece kendiniz için yazın. Yazma sürecinde okuru, kitapçı rafını, kapak tasarımını, tanıtım yazılarını asla düşünmeyin, gözünüzde canlandırmayın. Yazdığınız metni kimin nasıl bulacağı değil, sizin nasıl bulduğunuz önemlidir. İçinize siniyorsa, tamam demektir.
3. Sürekli okuyun ama okuduklarınızı sürekli unutun. Beyin onları süzüp işine yarayacakları altın bir kutuda biriktirir ve zamanı geldiğinde yüzeye çıkartır. Bilincinize değil, bilinçaltınıza güvenin. Yüzlerce kitabın konusunu, kahramanlarının özelliklerini, hatta bazı diyalogları ezbere anlatabiliyorsanız, beyninize çok fazla posa yüklemişsiniz demektir.
4. Dönem dönem kendi içinize kapanacak, yazdıklarınızın dünyasına girip kendinizi o dünyaya kaptıracaksınız elbette. Ama ne yapıp edip sokaklardan uzak kalmamaya çalışın. Hayat sokaktadır! Metnin gerçekliği ile sokağın gerçekliği arasındaki bağı kopartırsanız, yazdığınız her şey mekanikleşir.
5. Şair yaşamı, romancı yaşamı, sanatçı yaşamı gibi kavramlara asla yüz vermeyin. Gündelik hayat içinde sürdürmeniz gereken yüzlerce rolden sadece birisidir sanatçı olmak. Dünyanın en önemli şairi de olsanız, simitçiye göre müşteri, otobüs şoförüne göre yolcu, çocuğunuza göre babasınız. Rolleri karıştırırsanız, hayat bedelini ödetir; ağır ödetir!
6. Asla bir yapıta çok vurucu, akılda kalıcı, sarsıcı bir cümleyle başlamaya çalışmayın. Sanıldığı gibi ilk cümle çok önemli değildir. Roman evlilik gibidir. İlk gecenin mükemmel olması bir evliliğin çok mutlu geçeceği anlamına gelmez. Okur parçaya değil bütüne bakar.
edebiyathaber.net