Şiirin yarıştırılmasına öteden beri hep karşı oldum.
Bu benim şahsi düşüncem, katılırsınız ya da katılmazsınız.
Özellikle de paralı bir ödülü, şiirin ruhuna ve duygu dünyasına hiç yakıştıramıyorum. Bu yüzden de kapitalizmin lekeli araçlarıyla şiiri yan yana getirmenin kaçınılmaz bir çürümeye neden olacağını söyleyip duruyorum. Çünkü kapitalist kuşatmanın şiiri fazlasıyla inciteceğini düşünüyorum. Şiirin yaratım süreci ve daha sonraki varlık nedeni bu kire bir kere bulaştı mı, damarlarına kadar yürür o zehir.
Buna rağmen, genç şairlerin dosyalarına verilen ödülü daha mantıklı ve yararlı buluyorum. Çünkü yarışmayı düzenleyen kurum, ödül olarak kazanan dosyanın kitaplaştırılmasını üstleniyor. Şiir yayımlayan yayınevlerinin yüksek paralar karşılığında kitap bastıklarını bildiğim için, bu gibi yarışmaların o gençlere yol açıcılık anlamında doğru bir yönlendirme ve kolaylık sağladığı bir gerçek.
Ülkemizde şiir/şair adına onlarca ödül dağıtılıyor.
Bunlardan biri de Cemal Süreya Şiir Ödülü.
Ödül, 1991’den beri verilmektedir.
2001’den sonra 3 yıl ara verilen ödüller, 2004’den beri Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği tarafından devam ettirilmektedir.
Geçtiğimiz yıl içerisinde dernek tarafından seçici kurulu açıklanan ve duyurusu yapılan 2014 Cemal Süreya Şiir Ödülü sonuçları yeni yıla bomba gibi düştü. Bir baktık ki bu süreç içerisinde meğer seçici kurulun tamamı istifa etmiş.
Seçici kurulsuz kalan Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği Yönetim Kurulu bunun üzerine kendi aralarında “Öne Çıkan 10 Şiir Kitabı” adı altında bir seçme yapmış ve törenle her birine plaket verilmesini kararlaştırmış.
Hani diyelim ki bir tanesi istifa etti, bu kişisel tavrıydı der önemsemezdik. Ama hepsinin birden istifa etmesi orada derin bir sorunun kokusunu yayıyor bize. Zaten çok geçmeden Cemal Süreya Şiir Ödülü Seçici Kurulu’ndan istifa eden Enver Ercan, Facebook üzerinden sorunun adını koydu:
“Ama asıl madrabazlığı açıklayayım: Seyyit Nezir’in bizzat telefon açarak ‘ödülü sana vermek istiyoruz’ dediği kişiler vardır. Ve bu kişilerin bu listede adları yoktur. Yani ödül vermek için ikna edilecek kişi(ler)den yüz bulamayınca ‘Öne Çıkan 10 Kitap’a plaket vermek’ masalına sığınmışlardır. Ben de merak ediyorum şimdi: Bu ‘Öne Çıkan 10 Şiir Kitabı’nın sahipleri, durum aynen böyleyken o plaketi almayı içlerine sindirebilecekler mi?”
Enver Ercan’ın açıklaması üzerine 10 kitap sahibi içinden şimdilik, Nezih-Er Yayıncılık / Ahmet Günbaş (Ahmet Uysal adına), Veysel Çolak, Turgut Toygar, Metin Kaya, Müesser Yeniay, Islık Yayınları (Ülkü Tamer adına), Ahmet Ada ve Tuğrul Keskin adı şaibeye karışmış bu plâketi reddettiklerini açıkladılar.
Gelgelelim kokuşmuşluğun hangi boyutlara ulaştığını gözler önüne seren asıl açıklamaya. Islık Yayınları kendi sayfası üzerinden şöyle seslendi edebiyat dostlarına:
“Sevgili dostlar bir süre önce Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği Onursal Başkanı Zuhal Hanım tarafından telefonla aranıp bu ödüle Ülkü Tamer’in kitaplarını göndererek katılmamız istendi. Biz, bu tip ödül ve yarışmalarda kitap gönderme yetkimizin olmadığını, bu kararların şairin kendisi tarafından verileceğini söyleyip kitap gönderemeyeceğimizi belirttik. Bunun üzerine dernek yönetimi Ülkü Tamer’le görüşüp aynı olumsuz yanıtı aldı. Yönetim bu kez sayın Refik Durbaş’la görüştü. Ondan da olumsuz yanıt aldı. Bunun üzerine mail yoluyla yine yazdık; böyle değerlendirmelerde asla olmayacağımızı bildirdik. Bu kez de yayınevimizden eseri çıkan Tozan Alkan’ın kitabını göndermemiz istendi. Bunu da reddettik. Bir kez daha bu kararın şair tarafından bize iletilmesi gerektiğini belirtilerek bu ödül içinde olmayacağımızı, onayımız alınmadan atılacak adımlarda çok net ve sert açıklamalar yapacağımızı bildirdik.”
Bir dakika düşünelim şimdi!
Yukarıda Enver Ercan’ın söylediklerini aşağıda Islık Yayınları bizzat onaylamış olmuyor mu?
Ödül verecek olan bir kurum yayınevlerinden isim belirterek kitap istiyor. Üstelik yayınevinin karşı çıkmasına rağmen. Akıllara ziyan bir durum. Yarışmaların eşitlik kuralına uymayan, sadece dostlar alışverişte görsün mantığı içerisinde ödül vererek, yani ahbap çavuş ilişkisiyle içeriği boşaltılmış bir yapı ile karşı karşıyayız.
Aslında bu uzun zamandır ödüller üzerinden dillendirilen bir çürümenin geldiği son noktadır. Patlama diğerlerine oranla daha büyük olmuştur. Çünkü taraflardan biri kartları ortaya açık olarak koydu. Bütün kirli çamaşırlar gözümüzün önünde artık.
Peki, burada kimin kemikleri sızlıyor en çok? Bunun cevabını hepimiz biliyoruz aslında…
Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği’nin yönetiminde olan diğer şahısların seçici kurulla olan diyaloglarına burada değinmeyeceğim. Ama sosyal medya üzerinden bu konuyla ilgili bir paylaşımımdan dolayı yönetim kurulunda olduğunu öğrendiğim İbrahim Hacıbektaşoğlu’nun iki yorumunu buraya almak zorunda kalıyorum. Bunu kişisel bir dürtüyle ya da hırsla yaptığımı sanmayın. Facebook’ta, bu yazdığım yazının benzeri küçücük bir değerlendirmeyi, kaygılarımı dile getirerek paylaştım. Cemal Süreya’nın adını taşıyan dernekte en üst yönetici konumunda bulunan bir ismin düzeyini yakından tanımanızı istiyorum sadece. Üstelik bu kişi onun adına ödül verebilme yetkisini de kendinde görebiliyor ne yazık ki!
Noktasına, virgülüne, yazım yanlışlarına ve yazı karakterine hiç dokunmadan… (Benim adımı yanlış yazmasından geçtim, usta şairin adını önemsemeyecek kadar özensiz biri üstelik.)
“BEN CEMAL SÜREYA KSD. YÖNETİM KRL . ÜYESİYİM…YAPTIĞNIZ/ YAZDIĞINIZ ÇİRKİN, ÇİRKİN OLDUĞU KADAR DA AŞAĞILIK İFADELERLE CEMAL SÜRAYA ADINI KİRLETEMEYECEKSİNİZ, SADECE HABERİNİZ OLSUN.YAZIKLAR VE YUH OLSUN SİZE VE SİZİN GİBİLERE !”
“ÖMER TURHAN, SİZ BİR KÖYLÜSÜNÜZ; FEODAL KÜLTÜRÜN BİR MÜEZZİNİSİNİZ..İÇİNİZ İFTİRA İSTEĞİYLE DOLUP TAŞIYOR. BİLMEDEN, SORMADAN, ARAŞTIRMADAN …İFTİRA ATARSINIZ, EN İYİ BİLDİĞŞİNİZ”
Böylesine saldırgan ve küfürbaz birinin Cemal Süreya Sanat Derneği gibi bir kurumda olması içler acısı gerçekten. Sonra internet ortamında yayımlanan birkaç şiirine göz gezdirdim de Süreya adına bir kez daha üzüntü duydum.
Cemal Süreya adının böylesi bir lekeye karışması şiirimiz adına da utanç verici bir durumdur. “Öne Çıkan 10 Kitap” safsatası nasıl bir düşünce sisteminin sonucunda gelişti onu da anlamış değilim. Geriye kalan ve plaket verilmesi düşünülen kitap sahiplerinin bu durum karşısında tutunacakları tavrı ben de Enver Ercan gibi özellikle merak ediyorum. Bu lekeli ceketi sırtlarında mı taşıyacaklar, yoksa usta şairinin adına yakışır karşı duruş mu sergileyecekler? Hep birlikte göreceğiz…
Şiirimiz çok zorlu bir sınavdan geçiyor.
Onu bütün bu kirlilikten uzak tutmanın yolu, ödül şartnamelerini yeniden düzenlemekle sağlanabilir ancak. Parasal kaygılardan arındırılmış bir ödül seçeneğini ivedilikle yaşama geçirmek gerekir. Sanata ve sanatçının özüne inebilecek, gençleri daha çok kucaklayacak şekilde yapılandırılması kaçınılmaz gibi duruyor.
Çünkü şiirin kazanacağına dair umudum sonsuzdur…
Not: Edebiyat Haber taraflardan gelecek nitelikli açıklamaları yayımlamayı taahhüt eder.
Ömer Turan – edebiyathaber.net (7 Ocak 2015)