Türkiye’de nefret suçları üzerine en kapsamlı sözlü tarih çalışması olan “Biz de İnsanız Yavrum Ya! / Nefret Suçları: Vakalar, Tanıklıklar” İletişim Yayınları’ndan çıktı.
Kitap, nefret suçlarının insanların yaşamında yarattığı tahribatı ilk ağızdan sunarak, bu konuda toplumsal ve siyasi farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Gazeteci-yazar Esra Açıkgöz ve akademisyen Hakan Alp’in yönetmenliğinde hazırlanan kitap, nefret suçunu, bu suça maruz kalanların tanıklıkları üzerinden anlatıyor. Türkiye’nin farklı köşelerinde “öteki” olmanın en ağır durumlarını yaşayanların sesine kulak veren “Biz de İnsanız Yavrum Ya” için, farklı kentlerde yaşanan 10 nefret suçu olayı üzerinden, bu olayın mağdur-tanıklarıyla uzun saatler süren görüşmeler yapıldı. CHP Milletvekili Şafak Pavey, Sevag Balıkçı’nın anne-babası Ani-Garbis Balıkçı, trans birey Öykü, Kürt işçi Fevzi Çelik, Türkiye Kurtuluş Kiliseleri Önderi İhsan Özbek, Maraş katliamı tanıklarından Sevim Polat bu isimlerden sadece bir kaçı… Kitapta Yasemin İnceoğlu ve Melek Göregenli’nin nefret suçu kavramı üzerine aydınlatıcı makaleleri de yer alıyor.
Esra Açıkgöz ve Hakan Alp, nefret suçlarının diğer suçlar arasında özel bir konuma sahip olduğunu, mağdur üzerinde sıradan suçlardan daha büyük bir etki yarattığına dikkat çekerek, şunları söylüyor; “Nefret suçları, ‘biz’ kavramının dışında kalanlara, ‘ötekine ölüm’ demek. Mağdurlarının nesne değil de özne olduğu bu belgeselde, farklı din, etnik kimlik, cinsiyet, cinsel yönelim ve ideolojideki kişileri dinlerken, empati güçlerini de yükselteceğini düşünüyoruz. Belki onları dinlerken kendimize bakar, nefretten uzaklaşırız diye…’’
Arka kapaktan:
“Biz de insanız yavrum ya! (…) 72 buçuk millet varsa şu Türkiye’de, biz hiçbirini ayırmayız daha Türkçesi. (…) Bizde ayrım yoktur çocuğum. Ama onlar ayırdı. (…) Bir Roman nasıl yaşar? Sizin nasıl bir yaşantınız varsa biz de aynısıyız. Sen mesela okula gidiyorsan, biz de aynıyız. Askere gidiyorsan, biz de aynısıyız. Hep biriz yani. (…) Kaç kişiysek burada kanımız bir, canımız bir bizim. İşte bunu bilen yok.”
edebiyathaber.net (28 Ocak 2015)