Eskimiş bir edebiyat örneği | Mehmet Özçataloğlu

Şubat 26, 2015

Eskimiş bir edebiyat örneği | Mehmet Özçataloğlu

mehmet-ozcataogluGeçenlerde elime bir kitap aldım. Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Nedeni ise fantastik edebiyatın, çağdaş çocuk/gençlik edebiyatının çocukların başını döndürdüğü bir dönemde olay örgüsünün 1900’lü yılların başında geçiyor olması. Bir dönem romanı ya da bir savaş romanı olsa kabul edebilirim belki ama alelade bir kitapta bu konunun/dönemin seçilmesini yadırgadım. Bu arada sözünü ettiğim kitap Arslan Sayman’ın “Kirazlı Köşkün Çocukları”.

Konusuna değinecek olursak: Şermin, İzmir’de, çok sevdiği Nergisli Ev’de anne ve babasıyla mutlu bir hayat süren evin küçük kızıdır. 13 yaşına girdiği yıl ise rakamın(!) da etkisi var mıdır bilinmez hayatları değişir. Aldıkları bir haberle her şeylerini geride bırakırlar ve İstanbul’a büyük dedeleri Deli Necip Paşa’nın yaptırdığı Kirazlı Köşk’e taşınırlar. Yeni bir kent, yeni bir ev, yeni bir düzen. Tüm bu yenilikler Şermin’i zorlayacaktır tabi. Bir de köşkün bahçesindeki atölyeye yaklaşmasının bile yasaklanması. O yaştaki bir kızı caydırmaz aksine meraklandırır. Zaten öyle de oluyor. Şermin, en yakın arkadaşı Muhibbe’yle birlikte köşkteki sırları tek tek ortaya çıkarmayı kafasına koyuyor. Ayakbağı küçük kuzeni Ragıp canını sıksa da Şermin’i kimse durduramayacaktır. Ne annesi Bedriye Hanım ne de Muhibbe’nin babası İzzet Efendi. İsimleri özellikle belirtiyorum ki günümüz çocuklarına ne kadar sıcak ve yakın gelecektir birlikte düşünelim.

Aslan Sayman’ın daha önce “Piri Reis’le Açık Denizde” adlı kitabını okumuştum ve orada bir tarihi anlatmasına rağmen modern bir roman ortaya koyduğunu görmüştüm. Yine dil ve anlatım kendine özgü duruluğa sahip. Fakat konu ve kurgu bugünü kucaklamıyor.

Bu noktada Mine Soysal’ın deyişlerine dönüyorum. “Çocuklar da yetişkinler gibi basit olanı değil ustaca anlatılanı sever,” demişti geçenlerde. Bu çok doğru bir ifade. Özellikle günümüz çocukları bizim kuşağımızdan çok çok farklı. Dolayısıyla benim çocukluğumun kitaplarının içeriğini andıran bu kitap en hafif deyimiyle söylemek isterim ki günümüz için eksik kalır. Ben Kemalettin Tuğcularla büyüdüm, bugün kaç çocuğa Kemalettin Tuğcu okutabilirsiniz ya da okutsanız da sevdirebilirsiniz!

Tabii yazılan bütün kitaplar fantastik edebiyat çemberi içinde yer alamaz. Fakat fantastik edebiyat böylesi bir ivme kazanmışken ve yine Mine Soysal’ın deyişiyle, “Fantastik edebiyat insana her şeyi hayal edebilme ve her şeye muktedir olabilme gücünü veriyorken” 80’li yılların çocuk kitaplarını andıran bir örnek bugünün çocukları için doyurucu olmayacaktır.

“Kirazlı Köşk’ün Çocukları” kendi içerisinde iyi bir kitap olsa da günümüz çocuk/gençlik edebiyatı örnekleri ile kıyaslandığında eskimiş bir edebiyat örneği olarak aralarına girebilir. Buna benzer bir örneğe geçtiğimiz aylarda da rastlamıştım aslında. Yine Kırmızı Kedi’den yayımlanmış bir kitaptı. “Benim Adım Nili.” İkisini bir arada düşününce yayınevinin geçmişteki çocuk kitaplarına benzer kitapları günümüz çocuklarına sunmak gibi bir yayın politikası mı var acaba, diye düşünmeden edemedim. Eğer varsa da vazgeçmeliler. Çünkü bugünün başparmak çocuklarına yönelik kitaplar değil bunlar.

Sözümün özü “Kirazlı Köşkün Çocukları” bugünün çocuklarını kucaklamayacaktır. Şermin ve Muhibbe sadece isimleriyle bile Efe’den, Arda’dan, Derinden, Duru’dan ayrı düşeceğinden onlarla iyi bir ilişki kuramayacaktır!

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (26 Şubat 2015)

Yorum yapın