Kediler, kelimeler, şiir ve sanat | Emek Erez

Mayıs 20, 2015

Kediler, kelimeler, şiir ve sanat | Emek Erez

emek-erezSanatın ne olduğu, nasıl tanımlandığı önemli tartışma konularındandır. İşte bu tartışmaların, kime göre, neye göre olduğunu, bir şeyin sanat olarak tanımlanmasına kimin karar verdiğini, sanat karşısında tavrımızı belirleyen ipuçlarını, farklı bakış açılarıyla değerlendiren bir kitap; Miguel Tamen’in “Sanat Neye Benzer” adlı kitabı. Kitap, Metis Yayınları tarafından, Nedim Çatlı çevirisi ile basıldı. Sanata dair bazen ciddi, bazen çok derin, bazen de esprili bir şekilde yaklaşan kitap, daha önce gördüğümüz sanat ile ilgili metinlerden birçok bakımdan ayrı bir yerde duruyor.

Miguel Tamen’in kitabı, yaygın sanat tartışmalarına farklı bakış açıları getirmekle birlikte, çıkış noktası olarak da diğerlerinden ayrılıyor. Çünkü Tamen’in çıkış noktasını Lewis Carroll’ın yazdığı; “Alice Harikalar Diyarında” ve “Aynanın İçinden” kitapları oluşturuyor. Yazar öncelikle kitabın “Alice” kitapları hakkında olmadığının altını çiziyor ve ekliyor; “ Bu kitabı yedi yaşındakiler okumayacaklarına göre, kitabın derdini anlatış şekli, yetişkin okur kitlesinin bu meseleler hakkında düşünme biçimlerinde de değişikliğe gitmeleri için bir yakarış olarak adlandırılabilir.” Sanırım yazarın yapmaya çalıştığı sanat hakkında konuşmakla, yaşamdaki herhangi bir şey hakkında konuşmanın, hiyerarşik anlamda çok farkının olmadığını göstermeyi denemek. Çünkü yaygın sanat görüşü ve felsefesinin böyle bir algısı olduğunu söyleyebiliriz. Sanat hakkında konuşmak için yetkinlik, birikim, sanatın herhangi bir dalında otorite olmak gibi bir üst durum aranır. Ancak aslında buna gerek yoktur çünkü yazarın ısrarlıca belirttiği gibi; sanat pek çok insan etkinliği ile yakından ilişkili bir edimdir. Bu nedenle Tamen “Alice” kitapları ile de sanat konuşulabilir diyor. Bu kitaplar kuşkusuz direkt sanatla ilgili değiller ama belki de onları okuyanların sanatsal görme biçimlerinin oluşmasında büyük etkileri vardır, kim bilir.

Yazara göre bazı kitapların dili, özelliklede şiir kitapları bize yabancı bir dilde yazılmış hissi verir. Aslında oldukça sıradan olan anlatım öyle olmasa bile bizde sanki altında anlamadığımız bir şey varmış gibi bir duygu oluşturur. Aynı şey müzik, resim ve diğer sanat dalları içinde geçerlidir. Oysa Tamen’e göre; “şiir dili ya da sanat dili diye bir şey yoktur.” Şiir hakkında bir şey bilmek ya da onu anlamlandırmak dilsel ifade edilişiyle ilgili değil onunla kurduğumuz ilişkinin yakınlığı ve uzaklığı ile ilgilidir. Tamen’in bir örnekle vurguladığı gibi, ağaçları gördüğümüz zaman, ağacı gören bir yerli ile aynı olamayız. Çünkü bir yerli için ağaç bize göre daha bilindiktir ya da o ağaca bizden daha çok temas etmiştir. Bu biraz şuna da benzer sıradan konuşma içerisinde bir sürü kelime kullanırız ama kelimeler üzerinde durup düşündüğümüzde bir yabancılık hissederiz. Çünkü bir şeyi öylesine yapmak ile gerçekten yapmak arasında fark vardır. Yazarın ifadesiyle; “neyi yabancı addettiğimiz, neyi bildik addettiğimize göre değişir.” Bir şiir içinde aynı durum söz konusudur, okuduğumuz bir şiiri yazarın bizim için yazdığını, bizim duygularınıza tercüman olduğunu düşündüğümüz zamanlar olur. Burada yaşadığımız belki de yazarın yerli örneğindeki gibi bir durumdur. Yerli ağaçlara daha aşinadır, onlar hakkında bizden daha çok fikir sahibidir yani onun için ağaç bilindiktir, tıpkı bir şiirin bizim duygularımızda karşılık bulduğunda, bizim sanat-neye-benzer--alice-kitaplarina-yogun-gondermelerle-Front-1tarafımızdan bilindik olması gibi. Yani yazarın iddiası sanat, şiir, resim sanatın herhangi bir dalı konusunda yabancılık çekmemiz, sanatın bir üst dili olduğundan değil, onun bizde karşılık bulmaması ve bizim tarafımızdan ona aşina olunmaması ile ilgilidir.

Kitabın, sanat ve özellikle şiirle ilgili değindiği bir diğer konu kelimeler. Tamen’e göre; sanatsal bir üretim karşısında “hoş” “harika” gibi kelimeler kullandığımızda bu kelimeler aslında belirsizliği ve aşina olmayışı ifade eder. Bu nedenle de, bir şiiri anlamak, bir yavru kediyi anlamaya benzer. Yavru kediler biz ne söylersek söyleyelim, mırlama ile karşılık verirler. Kedilerin bu davranışı ile Alice’in yavru kedilere “canım” ve “miniğim” demesi arasında bir bağlantı vardır diyor Tamen, bu karşımızdakini yabancı algılayışımızla ilgilidir. Bu nedenle şiir dilinden söz etmeyi biraz hayvan dilinden söz etmeye de benzetiyor. “Bütün sanat böyledir, mırlaması ne dediğinin anlaşılmasını çok zorlaştırır.” Kısacası, insanın sanat karşısındaki durumu bir kedinin mırlaması karşısındaki durumuyla benzerlik içerebilir. İnsan sanat karşısında yabancı kalır böylece, oysa yine yazarın belirttiği gibi; “Doğa, geçmiş, sayılar, başka zihinler, şiirler ve yavru kediler ayrı açıklamalar gerektirmezler.” Sanat karşısında insan mırlayan bir yavru kedinin karşısındaki gibi bir his yaşıyorsa bu o kişinin sanata dair yetkinsizliği değildir, sadece bize karşılık vermemiş ya da bizde karşılığını bulmamış bir belirsizlik halidir. Karşımızda mırlayan onu “hoş” diye belirsiz bir şekilde ifade ettiğimiz şiir, resim ancak onu dert ettiğimiz ve onu anlamaya çalıştığımız anda bize yardım edebilir.

Sanat delilik midir? Veya bir sanat ürünü neden “tuhaf” olarak adlandırılır? Bir anlamda deliliktir sanat, çünkü Tamen’e göre; “şiirlerin ne anlama geldiklerini tahmin etmemize izin verecek bir kuralları yoktur.” Delilik üzerine düşündüğümüzde felsefi anlamda deliliğin “akıl dışılık” üzerinden kurgulandığını görürüz. Yani deli olan bir anlamda tuhaf, farklı, diğerleri gibi olmayandır, bu durum ne yaparsak yapalım bize hep aynı mırlamayla gelen kedinin davranış biçimi gibidir. Kediyi belirleyemediğimiz gibi şiiri de belirleyemeyiz ve yazarın anlatmaya çalıştığı böyle bir şeydir. Deli nasıl kuralsızsa sanatın da belirlenmiş bir kuralı olmayabilir. Tuhaflık ise yine yabancı olmak ile ilgilidir, yazarın sıklıkla üzerinde durduğu “aşina olmak ya da olmamak” bir sanatsal üretim karşısında, “tuhaf” olduğunu düşünmemizde de etkili olur. Ayrıca sanatsal üretimin tuhaf olduğunu düşünmek Tamen’e göre; onu umursamamak ya da öylesine kelimelerle geçiştirmek anlamına da gelebilir. Tıpkı Alice’in rüyadan uyandığında kurduğu şu cümle gibi; “tuhaf bir rüya.” Yazara göre buradaki çıkarım rüyanın içeriğinin Alice’in hiç umurunda olmadığıdır. Bizde sanatı, bir kişiyi ya da bir inancı tuhaf rüyalar olarak görebiliriz ve bu süreçte artık onları umursamaz da oluruz. Ona yabancı kalırız ve onu karşımızda belirsizleştiririz.

Tamen’in; “Sanat Neye Benzer” kitabı eğlenceli, farklı anlatımı ve bakış açısıyla ilginç bir okuma deneyimi sunuyor. Kitabı okurken aklımdan Edip Cansever’in şu dizeleri geçmişti; “Biz aykırıya, ayrıntıya, ayrıksıya, azınlığa tutkunuz.” Sanırım Tamen, bu dizlerde ifade edildiği gibi ayrıntıya ve aykırıya düşkün bir yazar bu nedenle benzer niteliklerden hoşlanan okurun dikkatinden kaçmayacaktır diye düşünüyorum.

Emek Erez – edebiyathaber.net (20 Mayıs 2015)

Yorum yapın