Bir insan sevmezdir Chuck Palahniuk, her romanında mutlaka insanlara ve insanlığa dair olan kinini bir şekilde ortaya koyar, bundan vazgeçemez. Öfkesini sever, onu her romanında bir kez daha besler ve büyütür. Söylenemeyenleri olanca açıklığıyla mide bulandıracak bir gerçeklikle anlatır. Kendince haklı nedenleri de vardır; insanın insana yaptığını, insanın kendine yaptığını hiç bir canlı birbirine yapmaz gibi gelir. Bir sürü cümle vardır birbirini çürütür durur; “insan insanın kurdudur”, “insan insanın yurdudur” hepsi zaman zaman doğrudur. Herkes kendi kıyametini yeryüzünde yaşasa dahi dünyanın sonuna dair meraklarını aklının bir köşesinde dolaştırır durur. Peki ya bir erkek, kadınları baştan çıkararak dünyayı ele geçirmeye ve kendi idealini yaratmaya çalışırsa ne olur?
Chuck Palahniuk‘un Ayrıntı Yayınları tarafından çevrilip, yayınlanan son romanı olan Bir Haz Markası: Beautiful You kendince bir yöntemle dünyanın iktidarını ele geçirmeye çalışan bir adamın ve onun sırrını keşfeden bir kadının romanı. Bu sefer dünyanın klitorisine dokunuyor Palahniuk, zevkten omurgasını kırıyor ve okuyucusuna sınırsız bir haz rüyası kurdurtuyor.
Hukuk fakültesini bitiren, “kendine ait bir hayal arayan”, toplumsal cinsiyet üzerine kafa patlatan, feminizme değer veren, kadınların dünyayı değiştirme güçlerine dair bir ideası olan, taşradan göç ettiği büyük şehirde küçücük bir dairede iki farklı dünyadan kadınla yaşayan ve bir hukuk bürosunda stajerlik yapan bir kadındır Penny, genelde kahve ve önemli toplantılara sandalye taşır. Kurduğu dünyayı kendi elleriyle kurduğuna ve hayatının kendisinin istediği gibi olduğuna inanır ama inandığı hiçbir şey aslında onun gerçeği değildir. Bir gün bir toplantıya sandalye yetiştirmeye çalışırken düşer, elindeki kahveler dökülür ve olaylar gelişir…
Bütün kadınsal, erkeksel ve evrensel klişeleri kullanıyor Palahniuk Bir Haz Markası’nda… İdeal görüntüdeki, ideal kariyerdeki, aklı başında ve normal olan bütün kadınların korkarak arzulayacağı güç ve kudretteki erkeği yaratıyor Maxvell’le. Bütün kadınların elde etmek isteyecekleri, güç ve başarının sembolü iş adamı Maxvell’in magazin gazetelerinde boy gösterdiği, adını yan yana yazdırdığı kadınların da gücün ve başarının sembolü haline gelmeleri adeta imkânsız. Bütün kadınların düşmek isteyecekleri bir tuzak Maxvell, bütün ebebynlerin kız çocuklarına bütün duyduklarına ve magazin sayfalarında okuduklarına rağmen bile isteye evlen onunla diyecekleri erkek. Kadınların bütün zaaflarını bilen ve onlara hitap eden bir sembol olmasına rağmen Maxvell, kendi trajik hikâyesinin acısını bütün dünyadan çıkarmaya adeta yemin etmiş bir insan sadece.
Chuck Palahniuk’un kitaplarının olmazsa olmazlarından biride kapitalizm eleştirileridir. Bir Haz Markası’nda kurduğu dünyada insanların çılgınca alışveriş yapmalarıyla ve daha fazlasını arzulamalarıyla eğleniyor Palahniuk. Pazarın insanı nasıl yönlendirdiğine, çarkın nasıl döndüğüne dair ipuçları veriyor. Kurduğu hazdan çıldırmış dünyada kadınları yanına alan ve kadınlar için ideali üreten bir markanın dünyayı ele geçirmesinin oldukça kolay olduğunu feministleri hayli kızdıracak bir dille anlatıyor.
Hayatına giren kadınları bir tür prototip olarak gören Maxvell onları kendi laboratuvarına konuk ediyor. Böylesi bir adamın dediklerine karşı koyamayan kadınlar kendilerini sadece 136 gün süren bir ilişkinin içerisinde hayatları boyunca bir daha yakalayamayacakları bir hazzın doruk noktasında buluyorlar. Kalp ritimleri hızlanıyor, nefesleri kesiliyor, tansiyonları fırlıyor öyle ki Maxvell onları öldürüp yeniden hayata döndürüyor.
İnsan bedeninin sırlarını öğrenmek için bir dağın ardında yaşayan yalnız bir kadının yanına gidiyor Maxvell; hazzın, bedenin, zevkin bütün sınırlarını, antik dünyanın seks sırlarını bu hayli çirkin kadından öğreniyor. Kadın elbette Maxvell’in bütün bu sırları “dünyayı incitmek” için kullanabileceğini aklına bile getirmiyor… Maxvell öğrendiği sırlar ve birlikte olduğu düzinelerce her mevkiden, her konumdan, her yaştan, her renkten, dilden ve dinden kadınlardan topladığı bilgilerle kadınların bedenlerini ele geçiriyor. Onları cinsel hazzın doruk noktasına ulaştıracak ürünler üretiyor, ürünleri piyasaya “Beatiful You” markası ve “Aşktan İyi” sloganıyla çıkarıyor. Sanırsınız ki Maxvell bir erkek değil ve erkeklerin kökünü kazımak için böyle bir işin içerisine giriyor. İnsan ister istemez hikâyenin kahramanının bir kadın olduğunda olayların nasıl gelişebileceğini düşünüyor… Sosyal dokuyu alt üst ediyor Maxvell, kadınların iki zevkini ve zaafını yan yana getirip onları köleleştiriyor “alışveriş ve seks” ve bütün piyasaları elinin altına alıyor. Maxvell dünyayı kadınlara sattığı seks oyuncakları ve elinde bulunan bir kumandayla yönetmeyi başarıyor. Tersine bir cinsel devrim yaşatıyor, cinsel hazzı sadece kadınlar için satın alınabilir hala getiriyor, aşktan daha iyi diyor; oyuncaklar kırılabilir, pilleri bitebilir ama kalbiniz kırılmaz. Sonu gelmeyen ve nasıl baş edileceği tahmin edilemeyen bir uyarılma bağımlılığına kaptırıyor dünyayı insanlık kalp ve duygular tarafından değil hayvani itkiler ve kadınlar tarafından hunharca sona doğru sürükleniyor. Maxvell her şeyi olan ve herkesin sahibi bir adam haline dönüşüyor.
Penny Maxvell’e göre vasat bir kadın, o nedenle sevilebilir. Gelecekten beklentileriyle kendi gönlünü kırabilen biri o. Düştüğü tuzaktan, kapıldığı hazdan ve insanları özelliklede hem cinslerini sürüklediği korkunç sondan deneklerden biri olduğu için bir hayli pişman. Hali hazırda bozuk olduğu bilinen amma velakin çığırından çıkan düzeni değiştirmek için Maxvell’e karşı durmayı kafasına koyuyor Penny. Dokunaklı yüceliklerin peşinde kendi hayatından vazgeçiyor. Hazzın satın alınamaz bir şey olduğuna kadınları ikna etmek için uğraşıyor, bir yandan erkeklerin nefretini kazandığı için hayatta kalmaya çaba sarfediyor. Dağın ardına bilge kadının yanına doğru yola çıkıyor…
Palahniuk, Bir Haz Markası’yla ahlakı yerle bir ediyor, bir kez daha insanların güvenli dünyalarını yıkıyor. Aslına bakarsanız hazzın satın alınamaz olduğu bilgisinin yanlış olduğunu düşünmemize de neden oluyor. Günlük hayatta kullandığımız yaşamsal ürünlerin dışında her şey bir şekilde bizi yöneten hazlarımız. Sigara, çikolata, alış veriş, iyi bir tatil, içki… Dünyanın ekonomisi bu hazların pazarlanması ve daha çoğunun arzulanmasıyla dönüyor. Orta ve üst sınıf insanlar bu hazlarına erişebilmek için daha çok çalışıp daha çok para kazanmanın derdine düşüyor. Çok çalışmanın da bir haz olduğunu iddia edebiliyor. Reklamlar, sokaklar, TV kanalları satın almak, zaman geçirmek ve eğlenmek üzerine kurulu. Peki hayat tatmin olmak demek midir diye sormanıza neden oluyor. Alım gücü olmayan az kazanan ve küçük yaşayan insanların neden daha mutlu, sakin ve uzun yaşadıklarının nedenlerinden biri daha ortaya dökülüyor. Başlı başına sadece yaşamak bir hazken bunca şeyi arzulayıp heybede böyle yüklerle yaşamaya yaşamak mı diyoruz biz şimdi? Ben de bilmiyorum.
Adalet Çavdar – edebiyathaber.net (8 Temmuz 2015)