Desen Yayınlarından çıkan Asla Neden Diye Sorma çocuklar için yazılmış gibi görünse de, evrensel temalarıyla her yaştan okuru kalbinden vuracak sofistike bir sanat eseri. Renkler, görüntüler ve ayrıntıların istila ettiği bir resimli kitap. Aslında kitabın orijinal adı Türkçe başlığından farklı. Kitabın orijinal adı Rules of Summer. Yaz kuralları.
Asla Neden Diye Sorma, iki genç erkek ya da kardeş arasındaki kurallar ile ilgili basit bir hikâye gibi, ama bu ilk bakış yanıltıyor. Mizah, gerçeküstü fantezi, insanlar arasındaki yıkıcı yollarla etkileşim, Shaun Tan’ın tipik düşündürücü tarzında sunulmuş. Hayal özel bir dünya. Bu kitap bunu çok iyi anlatıyor. Neredeyse sözsüz olan bu anlatı, her sayfasındaki eşsiz resimler sayesinde, çok tanıdık. Her resim başka bir tanıdık duygusal ana götürüyor.
Bu görsel şölendeki her resim için söylenecek çok şey var. Hepsi kişisel yoruma açık. Her kural bir macera, kendi başına bir hikâye. Her resim ayrı bir yazı konusu olabilir. Genellikle çok garip ya da keyfi kurallar. Bazılarını anlamak imkânsız gibi görünüyor. Asla kuralları çiğneme. Özellikle de ne olduklarını anlamıyorsan…
Shaun Tan bir ağabey ile büyüdüğünden hikâyedeki ilişkinin bir kardeş ilişkisi olma ihtimali yüksek. Bu hikâyeyi metaforik düzeyde okuyabilir, kendi ilişkileriniz için de yorumlayabilirsiniz. Hikâye boyunca gerçek dostluğun, arkadaşlığın, kardeşliğin derinliğinin sorgulanmasına şahit oluyoruz. Tek taraflı ilişki, şiddet, yabancılaşma ve sonunda uzlaşma. Sona doğru bir kurtarıcı, bu dostluğun gerçek derinliğini doğruluyor. Dostluğun ne kadar eşit, harika ve açıklanamaz bir bağ olduğunu görüyoruz. Dostluklar zorlu koşullarda test ediliyor. Hayal kırıklıklarına, ihanetlere, kavgalara nasıl kalıcı sevgi ile cevap verildiğini görüyoruz. Asla Neden Diye Sorma’da bir dizi yaşam kuralının nasıl duygusal, renkli, canlı bir deneyimle öğrenildiğiyle karşılaşıyoruz.
Hikâyenin kahramanları soluk sanayi kentinde yazın tadını çıkarmak isteyen iki kardeş. Genç bir çocuk, onun karmaşık dünyayı anlama çabaları. Talihsiz çocuk farkında olmadan her kurala aykırı davranıyor. Bu durum da saçma yansımalara sebep oluyor. Eğer bir çocuksanız, her şey olabilir. Başınıza her şey gelebilir. En azından beklentileriniz deneyimlerinize dayalı değil, mantık yok.
Küçük kardeş de yaz boyunca bir dizi kural deneyimliyor. Gelin bir sergi havasında kitapta gezintiye çıkalım, bu kuralları gizemli, derin ve sıra dışı resimlerden öğrenelim.
Eski fabrikaların arasında bir yerleşim alanı görüyoruz. İpte asılı bir kırmızı çorap. En büyük tehlike ise küçük kardeşin çenesini kapatmaması. Şeytani görünümlü dev tavşan tetikte bekliyor. Uzakta duran karga bir gözlemci. Her resimde göreceğimiz bu karga kitabın ortak bir görüşü gibi. Rahatsız edici, açıklamak zor. Çocukların kalp atışlarını duyar gibi oluyorsunuz. Sakın çamaşır ipine kırmızı çorap bırakayım deme.
Kalabalık toplantılarda, partilerde hissedilen kişisel kaygı ve sosyal hayatta hata yapma endişesi bu resimde çok güzel betimlenmiş. Durgun görünen, hepsi resmi giyimli şahinler her an saldıracak gibi bakıyor. Hangimiz bu kaygıyı yaşamadık ki. Sakın bir davette son zeytini yeme.
Yine rüya gibi, hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir sayfa. Masmavi gökyüzünün altında, su deposunun üstüne çıkmış balık yakalamaya çalışan iki kardeş. Ama küçük kardeşin deneyimsizliği ve kavanozunu düşürmesiyle bitecek, ortak bir yaz eğlencesi. Sen, sen ol, elindeki kavanozu düşürme.
Büyük bir karmaşa. Shaun Tan’in kitaplarında sıkça rastladığımız efsanevi, masalsı yaratıklar oturma odalarını işgal etmiş. Abi sıkıntılı, çünkü yine kardeşinin suçu olduğunu düşünüyor. Geceleri kapını asla açık bırakma.
Küçük kardeşi bir salyangozu ezerken görüyoruz. Bu davranışı doğa affetmiyor ve bir kasırga ile intikamını almak için yola çıkıyor. Kasırga doğanın bir çığlığı. Doğanın dengesini bozma. Doğa bir gün mutlaka intikamını alır ve doğanın intikamı acımasızdır. Sakın salyangozları ezme.
Ağabey robotumsu arkadaşını yapmış, törene katılmış, saatine bakıyor. Küçük kardeş acemilikle teneke oyuncağı yapmaya çalışıyor. Ama nafile, yine zamanında yetişemedi. İmrenerek ağabeyine bakıyor. Törenlere asla geç kalma.
Ellerinde çatal-bıçak tutan yaratıklar birer koruma görevlisi sanki. Derme çatma kostümlerle iki kardeş dev çileği korumalar arasından kaçırmaya çalışıyor. Küçük kardeş yine dikkatsiz, korumaya selam vereceğim derken abinin kostümünün kırılmasına sebep oluyor. Bahçelerden meyve kaçıran çocukların bekçiye yakalanması durumu. Asla mükemmel bir planı bozma.
Elinde bayrağı, rahat sandalyesinde oturan ağabeyi hakem olarak görüyoruz. Belki de yeni bir arkadaş edinmek için, oyunda kardeşine haksızlık yapıyor, yeni arkadaşı kayırıyor. Küçük kardeşin sonuçsuz kalacak itirazları. Hiçbir zaman hakemle tartışma.
Sıradan bir günün sonunda televizyon izleyerek rahatlamaya çalışan ağabey ve misafir dev kedi. Rahatsız edici olan misafirin küçük kardeşi yerinden etmesi ve onu dışarıda bırakması. Kardeş dışarıdan onları mutsuz bir ifadeyle izliyor. Asıl dehşete düşüren görüntü ise ağabeyin gölgesinin de kedi görüntüsüne dönüşmesi. Anahtarını asla bir yabancıya verme.
Küçük kardeş gri, kasvetli şehrin içindeki gizli, ışıltılı bahçeye girmek için dizlerinin üstünde ağabeyine yalvarıyor. Ama nafile. Küçük kardeşin yaşadığı onca şeye rağmen kayıtsız davranmaya devam etmesi ağabeyi rahatsız ediyor. Artık ağabeyin bu duruma bir dur demesi gerekir. Şifreyi asla unutma.
Sonunda bir kavga patlak veriyor. Hikâyenin en dramatik doruk noktası. Bir dövüş sahnesi. Önceki tüm maceralarda bulunan varlıklar şaşkın, sessiz bu çatışmayı izliyor. Abi kardeşten ne istiyor bilmiyoruz. Belki de hiçbir sebep yok. Belki de bir patlama anı. Asla neden diye sorma.
Kargalar kitap boyunca ne iyi ne de kötü. Sadece gözlemci. Bu sayfada her şey bir anda değişiyor. Kitap
boyunca sessiz sadece gözlemci rolündeki kargalar burada devreye giriyor. Sadece fırsattan faydalanıyor. Dövüş sahnesinin sonunda ağabeyi bir taçla ödüllendiriyor. Taç gücün simgesi. Sakın kavgada yenilme!
Gücü eline alan abi büyük bir zayıflık gösteriyor. Kardeşini uzak bir yere kilitliyor.
Kardeş umutsuzca kilitli olduğu yerin penceresinden bakıyor. Hiçbir zaman özür bekleme!
Hikâyenin kırılma noktası. Ağabey kardeşini kilitlediği o yerden kurtarıyor. Tel makasını hiçbir zaman yanından ayırma!
Belki de yazın son gününü kaçırmamak için. Eve dönüş yolunu unutma! Yazın son gününü sakın kaçırma. İşte bu kadar.
Hikâyenin sonundaki sayfa kitabın en önemli parçası. Bu sayfa aynı zamanda kitaptaki tek gerçekçi sayfa. Çocuklar oturma odalarında oturuyorlar. Arkalarındaki duvarda tanıdık çizimler. Bu sayfa yine düşüncelerimizin çarpışmasına sebep oluyor. Belki de çocuklar kendi çizimleri aracılığıyla maceralarını oluşturdular. Yoksa deneyimlerini mi belgelediler. Tam olarak bilemiyoruz.
Bu normal bir anlatı değil. Her kural bozulabilir ve şaşırtıcı sonuçlar doğurabilir. Bazen biraz korkutucu, bazen komik, bazen de tamamen tuhaf olabilir.
Okuyucuları bu karara davet ediyoruz, gerçekte ne oluyor ve neden!
Demet E. Tabakçı – edebiyathaber.net (31 Ağustos 2015)