I
1955 doğumlu olan Murathan Mungan, içinde bulunduğumuz günlerden yaklaşık yirmi yıl önce kendisine ve okurlarına kırkıncı yaş hediyesi olarak Murathan’95’i yayımlamıştı.
Sonrasında, aradan bir on yıl daha geçmiş ve bu sefer de yazarın ellinci yaşı hediyesi olarak Elli Parça yayımlanmıştı.
Her iki kitap da yalnızca bir kez basılmış özel seçkilerdi. Bu nedenle kitaplar bugün, içeriklerinden bağımsız olarak birer koleksiyon nesnelerine dönüşmüş durumdalar.
II
Murathan Mungan’ı takip eden okurları, yazarın altmışıncı yaşı için de bir “hediye kitap” beklentisine çoktan girdiler. Mungan’ın gündeminde böyle bir kitap projesi var mı bilemiyorum ama yazarın altmışıncı yaşı şerefine yayımlandığını varsayabileceğimiz bir kitap, “Harita Metod Defteri” yakın zamanda raflardaki yerini aldı.
Mungan, “Niyet” adını verdiği giriş yazısında Harita Metod Defteri’nin ortaya çıkış sürecini şu cümlelerle anlatıyor:
“Bu kitapta yer alan bazı metinlerde anlattıklarımın o sıralar yazmakta olduğum Paranın Cinleri içinde yer alacağını düşünüyordum. Oysa hiçbir hayat tek bir kitaba sığmaz; kitap bitmişti ve geride daha anlatmadığım pek çok şeyin kaldığını görüyordum. Sanırım Paranın Cinleri’ni takip eden ikinci bir kitap yazmak düşüncesi böyle doğdu.” (s. 13)
Okuyanlar bilirler, Paranın Cinleri, 1997 yılında yayımlanır ve Mungan’ın çocukluğunu merkeze alarak anılarını anlattığı on kısa bölümden oluşur. Kitabın tamamı 95 sayfadır ve kitabı oluşturan on anlatının altısı daha önce çeşitli yerlerde yayımlanmıştır.
Harita Metod Defteri ise Paranın Cinleri’ne giremeyen metinlerin üzerine onlarca parçanın eklenmesiyle oluşturulmuş bir kitap.
Kitap 45 bölümden ve 414 sayfadan oluşmakta.
III
Harita Metod Defteri’ni çok boyutlu bir kitap olarak niteleyebiliriz.
Murathan Mungan çok farklı alanlara yayılmış elliden fazla kitaba sahip bir yazar. Seçkilerle beraber yetmiş civarında kitaba imzasını attığını söyleyebiliriz. Bu denli çok yazmasına rağmen Mungan için “ketum” bir yazardır diyebiliriz. Mahremiyetine son derece önem veren Mungan, geçmişinin ve özel hayatının bir kısmını Paranın Cinleri ve Harita Metod Defteri aracılığıyla okurlarıyla paylaşır. Bu açıdan bakıldığında, sözünü ettiğim iki kitap sayesinde biz okurlar, sevdiği bir yazarın geçmişine dair kapsamlı bir yolculuğa çıkarız.
Harita Metod Defteri’nin magazinel boyutunu bir kenara bıraktığımızdaysa, kitabı, edebiyatımızın en özgün kalemlerinden birisinin eserlerinin anahtarı olarak değerlendirebiliriz. Bu çerçevede, kitapları okuyan birisiyle okumayanın Murathan Mungan’ın diğer kitaplarını algılayışları aynı olmayacaktır. Farklı şehirlerde sürdürülen, farklı kültürel kodlara sahip ailelerin içinde olduğu, doğuyla batının çarpıştığı, modernizmle feodalitenin yan yana yaşandığı oldukça sancılı bir yaşam anlatılır bu kitaplarda. Bu yaşanılanlardan çıkarılanlar Mungan külliyatına da ışık tutar.
Harita Metod Defteri’nin bir diğer boyutunu da 20. yüzyılın ikinci yarısına dair gözlemler oluşturur. Bu gözlemler sayesinde, uzun yıllar öncesinin Türkiye’sine dair bilmediğimiz birçok detayı öğrenme şansına kavuşuruz.
Bugün, kültürler mozaiği olarak adlandırıp turistik bir kent olduğunu varsaydığımız Mardin’in göçlerle, sürgünlerle dolu geçmişine, devletin gözünde olağan şüpheli olarak algılanan insanların yaşamlarına, bu yaşam alanında kimliğini oluşturmaya çalışan çocuk ve genç Murathan’ın gözünden bakabiliriz bu kitaplar sayesinde. Bu bakış açısı yalnızca Mardin’le sınırlı değildir. İş, güvenlik, akraba ziyaretleri gibi nedenlerle hikâye zaman zaman Ankara, Tokat, İstanbul, Urfa gibi şehirlere de kayar ve benzer bir bakış açısıyla yapılan değerlendirmeler önemli bir yazarın süzgecinden geçerek bizlere ulaşır.
Kendi adıma kitabın bu boyutunu önemsiyorum. Bizimki gibi toplumsal hafızası zayıf, yazılı kültürle arası hoş olmayan toplumlar için bu tür kitapların hazine değeri taşıdığına inanıyorum.
Harita Metod Defteri’ni, okurlarını kendi geçmişlerini hatırlamaya yönlendiren bir kitap olarak da niteleyebilirim.
Murathan Mungan, yaşadıklarını aktarıp kenara çekilmeyi seçmemiş. Kitapta anlattığı anılarından çeşitli sonuçlar çıkarmış ve yaşanmışlıklarının, benliğine olan etkileri üzerinde uzun uzun düşünmüş.
Bu düşünme biçiminin benzer tecrübeleri yaşasın ya da yaşamasın kitabı okuyan hemen herkesi etkileyeceğine eminim. Yukarıda kitabı okuyanların Mungan’ın diğer kitaplarına olan bakışlarının değişeceğini vurgulamıştım. Bu bakış açısıyla, geçmişlerini didiklemeyi sevenlerin, kendi geçmişlerine farklı bir gözle bakma fırsatı bulabileceklerine inanıyorum.
Harita Metod Defteri’ni okurlarına sunduğu edebi lezzet açısından da değerlendirebiliriz.
Murathan Mungan, eserlerinde çıtayı her zaman yüksek tutar. Bir Murathan Mungan kitabını elinize aldığınızda has bir edebiyatçının cümlelerini okuyacağınızı bilirsiniz. Yazar, dilini ve anlatım biçimini kitaplarının içeriğine göre şekillendirdiği için Mungan külliyatındaki kimi kitapları kendinize daha yakın bulabilirsiniz. Kendi adıma Şairin Romanı’nı ve Cenk Hikâyelerini yazarın başyapıtları olarak değerlendiririm. Kurmaca bir yapıt olmamasına rağmen Harita Metod Defteri’nden aldığım edebi lezzetin adını saydığım bu iki kitaptan aldığım tatla çok yakın olduğunu söyleyebilirim.
IV
Yazımı okuyanlar, Harita Metod Defteri’nin doğrusal bir çizgide ilerlemeyen klasik bir otobiyografi olmadığını anlamışlardır. Yazar, “Bütünüyle özyaşamöyküsel malzemeyle çatılmış olan Paranın Cinleri gibi, Harita Metod Defteri de, içinde yaşanmış bazı olayların, anların, onların bende bıraktığı izlerin, izlenimlerin yer aldığı, hafızamın gerçeklere sadakatine yaslanan, tamamı anılardan oluşan bir anlatı kitabıdır.” (s. 13) diyerek kitabının en güzel tanımını daha başlangıçta yapar.
Bu tanım ışığında Harita Metod Defteri’ne başlayan her okurun Murathan Mungan’la birlikte aslında kendi geçmişine seyahat edeceğine ve bugününe farklı bir gözle bakacağına inanıyorum.
Onur Uludoğan – edebiyathaber.net (31 Aralık 2015)