Bayram Bozyel’in, bilgi çağının son çeyreğindeki değişim sancılarını konu alan Türbülans: Değişim Sınavındaki Kürtler ve Türkler adlı kitabı birkaç hafta önce İletişim Yayınları’ndan çıktı.
Bozyel’in, kitabının giriş bölümünde doğa harikası olarak nitelendirdiği Van Denizi havzasında başlatıyor Türbülans hikâyesini. 2008’de Van Denizi’nin kuzeybatı yakasında, dört mevsim başı karlı Süphan Dağı’nın eşsiz manzarası eşliğinde başlayan ve 2012 yılının Kasım ayında gerçekleşen HAK-PAR’ın 5. Kongresinde son bulan dört yıllık yoğun siyasal yaşanmışlıklarını konu edinen kitabını nefes nefese okudum. Dört yılı baştan sona gözden geçirince, yaşanmış bu hızlı değişime şaşırdığımı söylemek abartılı olmaz.
Bozyel, kitabının ilk sayfalarında, yazma serüveninin başladığı bu eşsiz yaşam havzasında geçen Siyabend û Xecê destanını anımsatır. Bu hatırlatma, Kürt dengbêjlerinin sesinden ince bir sızı olarak yokladı içimi; çocukluk günlerime götürdü beni. Toprak damlı evlerde, isli çıraların ışığında, mağlarda şavkı titreyen kaçak tütün dumanlarının altında, kaçak çayların eşliğinde, dengbêjlerin iç titreten sesinden dinlerdik bu eşsiz Kürt destanlarını. Destana ait sahnelerin heyecanı ile inip kalkan, yer yer çağlayan gibi gürleyen seslerinden, nefeslerinden yunmuştuk ruhlarımızı elektriğin, telefonun, televizyonun, bilgisayarın henüz ulaşmadığı 1970’lerin Kürdistan’ın serhed bölgesinde. Siyabend’in ok ve yayından, muhteşem atından, gürzünden, kemendinden başlayıp aşkına, mertliğine, yiğitliğine kadar her şeyi yan yana koyup günümüzle kıyasladım. Gördüm ki insanlık okun ve yayın, kılıç ve kalkanın üzerine atom çekirdeğinden üretilen silahlar, jetler, güdümlü füzeler, uydular, mobil iletişim ağlarını koymuş. İnsanlık, biriktirdiklerinin üzerine baş döndürücü bir hızla yeni değerler ekliyor. Bilimsel teknolojik devrim bu birikime inanılmaz bir hız, bir güç katıyor. Artık çağlara sığmayan değişimler yıllara sığıyor. Öyle ki, dünyayı boydan boya izlemek, gezmek, gözlemlemek insanın yalnız birkaç gününü alır.
İnsanlık serüveninin bu muazzam dinamizminin tayin edici süreçlerinde bulunan insanların anılarını yazması bu açıdan oldukça önemli. Ayrıca biliniyor ki anı, edebiyatın en önemli yazın türlerinden biri; önemi de yaşanmış olaylar üzerine kurulmuş olmasından geliyor. Gerek tarihe düşülen önemli notlar ve gerekse yaşanılan tarihsel kesitte yaşananlara ilişkin yazarın öznel değerlendirmeleri, insanlığın geleceğine ilişkin önemli bir birikim oluşturuyor.
Bayram Bozyel, gerek dünyada gerek orta doğuda ve gerekse ülkemizde değişim süreçlerinin büyük bir hızla ilerlediği 2008-2012 yılları arasında önemli bir Kürt siyasal hareketi olan Hak ve Özgürlükler Partisi’nin (HAK-PAR) genel başkanlığını yaptı. Yani, Bozyel bu önemli tarihsel kesitte, değişim dinamizminin dorukta olduğu yıllarda, hem değişimi Kürt halkının özgürlüğü ve Türkiye demokrasisi bağlamında olumlu yönde etkileyen hem de bu değişim sürecinden derinden etkilenen bir kurumun başındaydı. O yıllarda Türkiye’de iktidarda bulunan hükümet yüz yıllık cumhuriyet rejiminin kodlarını sarsmanın, inkâr, asimilasyon ve imha üzerine kurulan devletin resmi siyasetinden dönmenin önemli sinyallerini veriyordu. ABD’de bir siyahi başkan seçilmiş, Güney Kürdistan’daki Kürt federal devleti önemli ölçüde kurumsal bir yapıya doğru yol almış, diktatörlüklerle yönetilmekte olan Ortadoğu ülkelerinde adına “Arap Baharı” denilen toplumsal olaylar başlamıştı. Çağın gerekleri açısından açığa çıkan büyük enerji gereksiniminin tetiklediği dünyayı yeniden biçimlendirme ihtiyacı, siyaseten taşları yerinden oynatmıştı. O sebeple, kendisinin bu döneme denk düşen anıları yakın tarihimiz açısından büyük önem taşır.
İnsanlık âlemini değişime zorlayan dinamiklerin tetiklediği değişim dinamizmi, Kürt ve Türk toplumlarını da derinden etkiliyor. Değişimin gergefindeki bu halkların güçlü kültürel kalıplara sahip olmaları da değişimi zorlaştırıyor, sancıları artırıyor elbet. İşte bu sancılar siyasal yürüyüşü de zorlaştırıyor, yolculuğu meşakkatli hale getiriyor. Bu engebeli yolda düşmeler, kalkmalar, tökezlemeler, zikzaklar kaçınılmaz… Ayrıca, büyük bir değişim potansiyelini biriktirmiş olan çağımızın meşakkatli yolculukları sonunda hedefin mesafesi ve nitelikleri de değişebilir. Bu gerçeğin ayırdında olan Bozyel, “Her zaman yolculuğun kendisi varış noktasından daha önemli oldu benim için,” belirlemesinde bulunuyor.
Belirtmeliyim ki, Bozyel’in daha önceki kitaplarını da okumuşum. (Düşlerimi Süsleyen Şehir, 2008, Deng Yayınları; Diyarbakır 5 No.lu, 2013, İletişim Yayınları). Tüm kitaplarındaki açık mesajları, yalın ve akıcı dili, özgün ve dolu içerikleri ve önemli belirlemeleri dikkatimi çekti. Bu üç eserinden anlıyoruz ki, Bozyel’in yazın serüveni siyasal serüveni ile koşut ilerliyor. Hatta diyebilirim ki, yazın serüveni siyasal yürüyüşü içinde biçimleniyor. Bozyel, Türbülans kitabında bu olumlu yazın tarzını daha da ileriye taşımış. Bir kere çok iyi bir sıra içinde ilerlemiş konular. Kürt ve Türk toplumlarının tanıklığını içeren bu dört yılda yaşananları çok iyi işlemiş ve bu sancılı sürecin adeta röntgen filmini çekmiş. Yer yer zaman, mekân ve olayın dışındaki insanı da yazının içine çekecek önemli betimlemelerde bulunmuş. Edebi yönü güçlü olan bu betimlemeler, yazının siyasal içeriğine yeni renkler ve tatlar katmış. Kitabın bazı bölümlerinde, iç dünyasını devindiren yaşanmışlıkların olanca duygusunu okura aktarmayı başarmış yazar. Bu durum, yazarın yazın tarzı bakımından da önemli bir başarıyı ifade ediyor. Kısacası, Kürt ve Türk toplumunun bu meşakkatli değişim yolculuğunun ağır türbülans halini daha derinden kavramak isteyenlerin tam da aradığı bir kitapla karşı karşıyayız.
Mazhar Kara – edebiyathaber.net (10 Şubat 2016)