Müjde Alganer’in “Var Olmak Yasaktır” adlı romanı Goa Yayınevi tarafından yayımlandı.
Tanıtım metninden:
“Var Olmak Yasaktır” cüretli bir içsesler romanı… Büyük şehirde kendini var etmek isteyen taşralının, yabancının, kendini keşfetmeye çalışan kadının ve erkeğin her şeye ve herkese rağmen yaşadıklarının içtenlikli sesleri…
“Rutin” denilen canavarı yaşattığımız her yeni gün, özünde yaratıcı ve yenilik sever ruhlarımıza jilet atarız. Yaptığımız seçimler zamanla tuzaklara dönüşürken, aldığımız onca yara bereye rağmen özenerek diktiğimiz iskambilden kuleler, özgür bir nefesin apansız üfleyişi ile aniden yıkılmaya hazırdır oysa… Yeni deneyimler ve yasak hazlar kapı aralığından şeytanca göz kırparken, diğer yandan da kulelerimiz yıkılmasın isteriz. Oysa püsküllü bir şeytan, bizim azimle yarattığımıza meydan okumaya ant etmiştir.
Yıkıntıların arasından bazen “Zümrüd-ü Anka” gibi doğar, bazen de aynı kâğıttan kuleleri yine ve yeniden dikmek için çırpınır, hatta yırtınırız.
Bütün bu kavganın ortasındaki var olma arayışının bizi götürdüğü yer neresidir? Cevap hayli acımasızdır… Kaçınılmaz olarak yaş aldığımız ve geri dönüşsüz olana doğru gittiğimiz bir hiçliktir varılacak nihai hedef!
Yine de her gün yeni hikâyeler duymak isteriz.Çünkü hikâyeler bizi çoğaltır ve bize bizden aynalar sunar… Kadın da erkek de aynadaki suretini görmek ister böylece hevesle. Rolü ne olursa olsun!
Arka kapaktan:
Farklı sosyokültürel seviyedeki kadın ve erkeğin evlilik içi ve dışı etkileşimleri üzerinden, geçmişleri, bugünleri, cinsellikleri ve maddeyle ilişkileri. Yasaklı alanlar, önyargılar ve toplumun dayattıkları üzerinden kendini tanımlamaya çalışan bireyin içsel çatışması, var olma sıkıntısı.
Var olmaya çalışanlar: Okulunu bitirmek için vücudunu satan masör, deneyimin dibine vuran ünlü gurme, evlilik yorgunu karizmatik banka müdürü, Rus işletmeci kadın, hayatını iyiliğe adamış edebiyat öğretmeni, yakışıklı doğulu fotoğrafçı, hayat hırslısı emlakçı, sorumluluktan bıkkın dergici, kızını Kanada’da okutan sanatçı ruhlu aracı…
Onların ortak hikâyelerini akıcı bir dilin rehberliğinde okurken, gizli dünyalarını kapı aralığından seyrettiğiniz hissine kapılacaksınız…
“… çoktan gözden çıkardığın ama atmaya kıyamadığın, tekrar giyme umudu ile sakladığın, sırası gelmeyen kıyafetler olur ya dolapta. İlişkiler de zamanla buna dönüşür.”
“… yok sakalın batar, yok o pozisyon olmaz, yok şimdi sırası mıdır. Hevesin kaçar zaten. Oysa bazen sondan başlayabilirsin. Sonra tekrar başa sararsın ve tekrar sona… Yok, ama ezber bozmak yasak!”
“… zaman içinde ne olmuşsa olmuş ve ben, artık ben olarak var olmadığım bir yerdeyim. Bu yerden, kendi olmayı becerenlere imrenerek bakıyorum… ”
edebiyathaber.net (9 Haziran 2016)