Franz Kafka’nın “Babaya Mektup” adlı kitabı, Regaip Minareci çevirisiyle İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Çağımızın en büyük yazarlarından Franz Kafka’nın 1919 yılında babası Hermann Kafka’ya yazdığı mektup, 20. yüzyıl edebiyat tarihinin büyük itiraflarından biri sayılıyor.
Kafka, suçlayıcı bir tonla hafif bir ironinin birbirine karıştığı mektubunda babası tarafından kabul görme talebini dile getirir. Aslında babasıyla arasındaki yabancılaşma ve iletişimsizliği, yapıtlarının çoğunda kendine mesele edindiği daha geniş kapsamlı varoluşsal bir açmazın parçası olarak görüyordu. Yazar, evliliğe ve yetişkin bir erkek olmaya hazırlanan Georg Bendemann adlı karakterin babası tarafından ölüme mahkûm edildiği Yargı adlı öyküsünde olduğu gibi, evlenememesinden ve yetişkin olamamasından babasını sorumlu tutuyordu.
Başarılı bir işadamı olan Hermann Kafka’nın oğluyla ilişkisinde, işlerini devam ettirecek tek erkek evladına yönelik geleneksel beklentisi belirleyici olmuştu. Bu, yeni oluşmuş ataerkil Yahudi orta sınıfının yaşadığı tipik baba-oğul çatışmasının yaygın bir örneğiydi aslında.
Yazarın yapıtlarına ve esin dolu dünyasına adım atmak için mükemmel bir giriş metni olan Babaya Mektup, Regaip Minareci’nin özenli çevirisiyle dilimize kazandırıldı.
Franz Kafka (1883-1924): Çek asıllı Avusturyalı yazar, Prag’da dünyaya geldi. Çağımızın en büyük yazarlarından biridir. Yapıtlarını edebiyat tarihinin belirli bir akımına dahil etmek zordur. Taşralı Çek bir babayla, burjuva bir Alman Yahudisi annenin çocuğuydu. Prag Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi gördü. İki kez nişanlanıp bir türlü evlenemediği Felice Bauer’le ilişkisiden geriye kalan beş yüzü aşkın mektup, ölümünden çok sonra, 1967’de Briefe an Felice (Felice’ye Mektuplar) adıyla yayımlandı. Yapıtlarını Çekçeye çevirmek isteyen Milena Jesenka’ya yazdığı mektuplar ise yine ölümünden sonra Briefe an Milena (Milena’ya Mektuplar) başlığıyla okurla buluştu. Die Verwandlung (Dönüşüm), Das Schloss (Şato), Der Prozess (Dava) ve Amerika önemli yapıtları arasındadır. Öykü ve romanlarında çağımız insanının korkularını, yalnızlığını, kendine yabancılaşmasını ve çevresiyle iletişimsizliğini ele aldı. 1924’te vereme yenik düşerek yaşama veda etti.
edebiyathaber.net (29 Ağustos 2016)