Hava buz gibi soğuk. Ayaz tüm keskinliği ile yakıp geçiyor. Ama üşümüyoruz. Üşüyemiyoruz. Çünkü çocuklarımızın yanarak yaşamlarını yitirdiği bir zamanda üşümeye hakkımız yok. Onları saran alevler sadece onları yakmadı, hepimizi yaktı. İçimiz cayır cayır yanmakta. Ve bu yazdıklarım temsili değil, inanın. Van depremini anımsıyoruz değil mi? Orada çocuklar üşümesin diyerek tribünden atkılar, bereler atılmıştı sahaya, çocuklara ulaştırılsın diye. Sonrasında da her hafta maçların 65. dakikasında “çocuklar üşüyorsa biz ısınamayız” diyerek üstlerini soyunmuştu tribündeki vicdan sahibi taraftarlar. Biz böyle bir toplumuz işte. Ülkenin herhangi bir yerine düşen ateş sadece düştüğü yeri değil, hepimizi yakar.
Hep edebiyatın sıcaklığına sığınalım, sarılalım deriz ama bu defa başka. Soğuğa, soğutmaya ihtiyacımız var. Çocuklarımızın da kendi yollarını, kendilerini bulmaya ihtiyaçları…
Bazen diyorum çekip gitsem bir adada yaşasam. Günlük koşuşturmadan uzak, yaşanan olumsuzluklardan uzak, sakin, dingin bir yaşam. Anakentlerin tüm stresinden uzak bir yaşam. Güzel olmaz mıydı? Olurdu bence. Hele “Marabu Adası” gibi bir yere de düşersek!
Marabu Adası, Antonio Iturbe’nin yazdığı, Alex Omist’in resimlediği, Fatmagül Ezici’nin de İspanyolca aslından dilimize çevirdiği bir kitap. Final Kültür Sanat Yayınları çocuklarla buluşturdu. Susu, Maui ve ailesi, Bay Zin ve diğerleri bu adada kendi hallerinde, kendileri gibi bir yaşam sürüyorlardı. Sonra bir gün adaya bir çekim ekibi geldi. Alımlı mankenler, set arkası çalışanları, yönetmen… Mankenlerin güzelliği ve yaptıkları iş Susu’nun kafasını karıştırmıştır biraz. Bu sakin adada yaşadıklarının değerini sorgular olmuştur. Onlar gibi olmaya ve onlar gibi davranmaya heveslenmiştir. Bay Zin, olanların farkındadır ve bu konuda Susu’ya gereken uyarıyı da yapmıştır. Bu arada Maui Yeni Zelanda yerlilerindendir ve bu adada geleneklerini yaşamaya ve yaşatmaya devam eder. Bu durum adanın misafirleri tarafından yadırganıp alay konusu yapılsa da Maui kendisini bozmaz. Kitabın sonunda kendisini alaya alanlar da bu yaptıklarından dolayı pişman olacaklardır zaten. Maui olmasa kim bilir başlarına neler gelirdi.
Kitap, çocukların, kendileri gibi olmaları konusunda dikkatlerini çekiyor. Kuyrukçuluk olarak da tabir edebileceğim özenti davranışların ne denli yanlış olduğunu gösteriyor.
Marabu Adası, yazı karakterleriyle de resimleriyle de rengârenk bir kitap. Yaşadığımız renksiz günlerde çocuklar için iyi bir tercih olacaktır. Okusunlar bakalım… Susu mu olmak yoksa Maui gibi kendileri mi kalmak isteyecekler? Kararı kendileri versinler, hiç kimsenin etkisi altında kalmadan!
Kış bütün sertliğiyle kapıda. Bu mevsimde böylesi soğuklar normal de yaşadıklarımız işte… Yaşadıklarımız anlamsız, can acıtıcı… Ve tüm bu acıların içerisinde amacımız, çocukların daha iyi bir dünyada yaşamasını sağlamak. Daha iyi bir eğitim, daha sağlıklı bir çevre, daha güzel bir gelecek… Bunun için de durmaksızın okusunlar, aydınlansınlar istiyorum. Aydın çocuklara, gençlere çok ihtiyacımız var çünkü. Ben şimdi Marabu Adası’na gidiyorum. Dönersem görüşürüz!
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (5 Aralık 2016)