Haldun Taner, 1977’nin Milliyet Çocuk Dergisi’nde “Mitoloji neye yarar, diye soranlara şöyle cevap verebiliriz: Mitoloji bizi geçmişin zengin bir hayal dünyası ile bağlar, çoğu sanat ve edebiyat eserlerine esin kaynağı olan bir alanı yakınımıza getirir. Mitoloji bilsek, örneğin her günkü dilimizde de bu renkler ve canlı deyimlerden, simgelerden yararlanabiliriz,” demiş.
Değerlerimizden bir hayli uzaklaştığımız günümüzde daha fazla ilgi göstermeliyiz o zaman. Bu konuda yazılan kitapları daha çok ön plana çıkarmalıyız. Ki tamamen tüketime odaklı yaşadığımız bugünden geçmişe bir köprü oluşturabilelim.
Sözünü ettiğim köprülerden birini Tudem etiketiyle önümde buldum bir kere daha. Mavisel Yener’in 2003 yılı Tudem Edebiyat Ödülleri Roman Yarışması’nda birincilik ödülünü kazandığı “Mavi Zamanlar” adlı kitabı özel bir tekrar basımla okuyucuyla buluştu. İçeriği kadar ciltli kapağı, farklı tasarımı ve özenli baskısıyla şık bir kitap olmuş Mavi Zamanlar. Yayınevinin “Tudem Modern Klasikler” adıyla başlattığı dizinin ilk dört kitabından birisi. Modern Klasikler tanımlamasını fazlasıyla hak ediyor çünkü dünya mirası Allianoi’nin sular altında kaldığı süreci anlatan bir roman. Böylesi önemli bir olayı/süreci 100 yıl sonra okumak, araştırmak isteyenler sadece bilimsel kaynaklardan, süreli yayınlardan yararlanmanın yanı sıra romanlaştırılmış halini de görebilecekler. Bu kitap sayesinde Allianoi’nin çığlığı nesilden nesile taşınacaktır.
Sekizinci sınıfa geçen Birce, yedinci sınıf ders kitaplarını verip onların yerine tatilde okuyabileceği kitaplar alır. Bu kitaplardan birinin adı ilgisini çok çeker, Gizli Geçitleri Bulmanın Yolları. Birce, bu kitapla birlikte kendini büyük bir maceranın içinde bulur. Katıldığı bir yarışmada dereceye giren Birce, Allianoi Arkeolojik Kazı Alanı’nda bir haftalık tatil kazanır. Bu tatilde Birce ve arkadaşları Allianoi Antik Kenti’nin izini bulurlar. Fakat bu keşif o kadar da kolay olmayacaktır. Çünkü bu antik kentte bulunan kristal, dünyanın su dengelerinin dört merkezinden biridir. Mısır devleti için çalışan casuslar bu dengeleri değiştirmek için harekete geçerler. Birce ve arkadaşları ise oyunu bozmak için mücadele verirler. Bakalım sonuç ne olacak? Kitabın sonundaki yıllar sonra gerçekleşen sürpriz buluşma ise gerçekten şaşırtıcı.
Arkadaşlık, tarih, gizem, kültür, arkeoloji temalarının işlendiği kitapta tüm bunlarla birlikte naif, hoş, dikkatli bir Türkçe kullanımı görmek, okumak da başka bir mutluluk nedeni. Ayrıca kitabın neresinin kurgu neresinin gerçek olduğunu çözebilmek olanaksız. Böyle de güzel örülmüş anlatılanlar.
Modern Klasikler’den bir diğer eser de John Boyne’un “Çizgili Pijamalı Çocuk”u. İlk olarak 2007 yılında yayımlanmış kitap. Çocuk kitabı olarak nitelendirilse de aslında çok daha fazlası. Her yaştan okurun ilgisini çekecek, çekmesi gereken bir kitap Çizgili Pijamalı Çocuk.
John Boyne İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sında yaşayan bir çocuğun hikâyesini anlatıyor bizlere. Ve tek tümceyle ifade etmem gerekirse, günlerce bu kitabın etkisinden kurtulmak mümkün olmayacak! Tıpkı Piyanist’te olduğu gibi, Hayat Güzeldir’de olduğu gibi.
Bruno, Almanya’nın Berlin kentinde on iki yaşındaki ablası, annesi ve Nazi subayı olan babasıyla birlikte yaşayan dokuz yaşında bir çocuktur. Bir gün Fury (Führer), evlerine akşam yemeğine gelir. Annesi ve babasının heyecanına anlam veremese de Fury’nin önemli biri olduğunu düşünür. Ve yemekten sonra babasının terfi ettiğini, bu yüzden Out-with (Auschwitz) denen bir yere taşınacaklarını öğrenir. Küçük bir çocuğun yüreğinde nasıl bir etkisi olur bu zorunlu yer değiştirmelerin tahmin etmek zor değil. Bu terfi karşısında Bruno’nun büyükannesinin tepkisi de çok etkilendiğim bölümlerden biri oldu. “Seni bu üniforma içinde görmek, gözlerimi söküp atma isteği uyandırıyor.”
Sonrasında Out-with günleri başlar. Bruno keşif gezilerinden birinde tel örgünün diğer tarafında bir çocuk görür. Adı Schmuel olan bu çocukla tanışıp sohbet etmeye başlar ve bunu hemen her gün devam ettirecekleri bir arkadaşlıkları oluşur. Günler günleri kovalarken Schmuel sayesinde Bruno da Out-with’e alışmaya başlamıştır. Fakat bu defa da annesi Berlin’e dönmek istiyordur ve bunu babasına söyler. Böylece tekrar taşınma hazırlıkları başlar. Bruno dönmek için o kadar hevesli olmasa da durumu değiştiremeyecektir. Kitabın final bölümü ise okuyucuyu yerden yere vuruyor. Dönemin yaşattıkları zaten hafızalarımızda ve sözü geçen her an içimizi acıtıyor. Fakat söz konusu olan dokuz yaşındaki bir çocuk olunca… Açıkçası böyle bir son beklemiyordum kitapta. Yazar en üst noktada darbeyi vuruyor ve bitiriyor kitabı.
Konusu itibariyle klasik eser olmayı hak eden bir kitap da “Çizgili Pijamalı Çocuk.”
Bu dizinin diğer iki kitabı da Miyase Sertbarut’un “Sisin Sakladıkları” ve Michael Morpurgo’nun “Savaş Atı” adlı kitapları. O kitaplardan belki başka yazıda söz ederim ama siz kütüphanenizin ‘klasikler’ rafında bu kitaplara mutlaka yer açın.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (9 Ocak 2017)