Bazen meselesidir. Yalnızlık. Değerler. Dürüstlük. Aşk. Yaşlılık. Özgürlük. Bazen öykü, bir meseleyi öyle koyu ve güçlü bir tonda verir ki, artık görmezden gelemezsiniz. Ölümsüz bir öykü, o meselenin tarihinde kalıcı bir yere gelebilir. Kadire Bozkurt’un “İki Ben” öyküsünde cinsiyet çıkmazını bu güçte görebilirsiniz (Küçük Dertler, Alakarga yayınları). Alman usta Heinrich Böll, savaşın insanı ve insanlığı nasıl deştiğini “Yolcu Sparta’ya Varırsan Eğer”’deki öykülerinde en perdesiz haliyle anlatır (Can Yayınları).
Bazen kişisidir. Gerçek veya hayal ürünü, öyküde öyle bir kişi, öyle bir söz söyler ki, sonsuza kalır. Yazar, kişinin haresi içinde hayatı, bir dönemi, dünya sorunlarını, unuttuğumuz sevinçleri tatlı bir yoğunlukla verebilir. Memduh Şevket Esendal’ın “Mendil Altında” öyküsündeki Sicil Müdürü Cavit Bey (Mendil Altında, Bilgi yayınları), Haldun Taner’in “Küçük Harfli Mutluluklar” öyküsündeki Nizamettin Bolayır gibi. (Yalıda Sabah, Yapı Kredi Yayınları).
Bazen attığı tokattır. Yazar, uyandırmak için öyle bir tokat atar ki, okurun yanağında izi kalır. Öykücü, fazladan kelimelerle sulandırmadan sıkı bir tokat atmayı bilir. Hakan Şenocak, “Ci Ci” öyküsünde okuru son cümleye kadar taşır ve tokadını atar (Karanfilsiz, Dedalus Yayınları). Bir tokat, insanı değiştirebilir.
Bazen metnidir. Öykü metni sadece anlamı aktaran bir alan değildir, eserin yüzüdür. Sözcüklerin yarattığı armoni ve şiir, anlamın koyuluğu ve duruluğuyla birleştiğinde estetik bir esere dönüşebilir. Gül Ersoy’un “Ben Luigi Pralatini” öyküsünde karşınıza böyle bir metin çıkar (Sahilden Bostancı, Sel Yayınları). Öykü metni, bu yüzden katıksız bir özen ister.
Bazen edebi zekadır. Şiiri kalbimizle, düzyazıyı zihnimizle, öyküyü her ikisiyle okuruz. Okurun nasıl algıladığını bilerek, eserini en etkili ve en derin izi bırakacak şekilde sunabilme yeteneği edebi zekadır. Öykü için çok önemli olmasına rağmen, edebi zekanın bendeki en iyi örneği Alessandro Baricco’dur. Baricco, zihnin ve duyguların birleştiği noktaları bulur, algımızın adımlarını bir satranç ustası gibi hesaplar, her kelimeyi ince bir teraziyle tartıp metne cımbızla yerleştirir. Okyanus Deniz ve İpek romanları (Can Yayınları), Baricco’nun en iyi örneklerindendir.
Bazen de yazarın kendisidir. Kimi yazarlar varlıklarıyla birer eserdir. Abidin Dino öyledir. Tezer Özlü’nün öykülerinde, Tezer Özlü’yü saygıyla okursunuz.
Liste tabii ki uzayabilir. Ustalara sorsak, eserlerini tekrar tekrar okusak, bakışımız muhakkak derinleşecektir.
Bu listenin birleştiği noktalar sabır ve özendir. Ustalar, okurun karşısına pijamayla çıkmıyorlar.
Okura sunulmadan önce, hangi yönüyle olursa olsun, eserin anlamlı bir değere ulaşması önemlidir. Okura saygı bunu gerektirir.
Oğuz Dinç – edebiyathaber.net (26 Ocak 2017)