“… Kesiksiz bir eylem olacak yaşamamız- zaman utançlara düşecek hızımızdan. Onu aşmamızdan bin kez. Bütün yağmurlarımızı yağdırdıktan sonra, yıkanmış, arınmış başlangıçlar olacağız.”
Bir ihtar… Çukurundan başını çıkaran köstebeğe ihtar…
Sevgi Soysal, Köstebekname.
Anlatılan bizden. Buzdolabımızdaki sütten, iç çamaşır çekmecemizdeki sütyene, ayakkabı tabanımızdaki çatlaktan, metal işleyen ellerimize, kitaplığımızdaki tozdan, dilimizdeki öfkeye kadar… Bizden. Aynalarla çarpıtılmamış. İğne deliğinden geçirilen iplik kılınmış söz. Ve ince ince ve sabırla ve inançla yapılan dikiş.
Köstebek! Girdi çukuruna. Girsin.
Toprağın altında köklerimize zarar verecek. Versin. Bütün bir yaşamı orada geçecek onun. Hep köklerimize ilişecek, hırpalayacak. İlkelliği, yaşama dair umudun çevrelediği her şeyin üzerinde gölge kalacak. “Siz güneşi doğuramazsınız” diyor köstebeğe. Fakat biz doğuracağız! Güneşi doğurduğumuz yerde esamesi bile okunmayacak bir köstebeğin. Çünkü toprağı işliyoruz biz. Tohumlar ekiyoruz. Kökleniyor tohumlarımız. Çiçekleniyor. Böceklerle, solucanlarla bir yaşam kılıyoruz onlara. Köstebek görmez çiçeği. Görmez güneşi. Bilmez toprağın güneşe, güneşin toprağa hürmetini. Körleşmiştir.
Öyküde anlatılan köstebek kadar değil. Bizim kadar da değil. Bizden fazlası. Köstebekten fazlası. Tarihin seyri sunuluyor. “Bir gün…” lü cümlelerle tarihe bir türkü tutturuluyor.
Öykü deyince Sevgi Soysal, öykü deyince köstebekler, öykü deyince iğne deliğinden geçmiş iplik…
14 Şubat Dünya Öykü Günü.
Bütün köstebeklerin büyük laflar söylemek için çukurlarından çıkaracakları başlarına bir taş; Sevgi Soysal. Bir taş o laflara kof bir alkış sunacak olanlara.
Sevgi Soysal’a selam olsun.
Leyla Erbil’e selam olsun.
Sabahattin Ali’ye selam olsun.
Sait Faik’e, Marquez’e, Saramago’ya,
Yuvalarından sökülmüş bütün çivilere, hedefini bilen bütün taşlara selam olsun!
Merve Üzel – edebiyathaber.net (14 Şubat 2017)