“İnsanlığa en uzak olduğum yan, acıya sahip çıkışım. Başkalarının acısını kastediyorum. Mesela Luc’un elinin acısını. Acı çeken insanı sahipleniyorum ve biri yaklaşırsa hırlıyorum. Annemden öğrenmiştim bunu, artık benden de güçlü.”
Bu cümlelerin sahibi bir köpek. Adı Kral. Adını Vico koymuş. Vico, çok çok eskiden zengin bir iş adamıymış. Sevgilisinin adı Vica, yıllar yıllar önce tanışmışlar. Şimdi çok yoksul ve yaşlı bir çift onlar. Vico ve Vica, Kral ve onlar gibi yoksul bir grup insan bir süredir bir çöplükte yaşıyorlar. Kendi çaplarında mutlu bir grup insan. Ama artık dünyada hiçbir şey bedelsiz değil; mutluluk da. Hiç kimsenin bedelini ödemeden hiçbir şeye sahip olamayacağı bir dünya var artık. Bu Kral’ın hikayesi, yani bizim.
Kral, John Berger külliyatının en özel kitaplarından biri. Bir sokak köpeğinin ağzından, yoksulların ve sokakta yaşayanların anlatıldığı bir sokak hikayesi.
“Güçlülerin, yanlarına fazla yaklaşan bir zayıfa duydukları nefret insanlara özgü bir şey; hayvanlarda görülmez. İnsanlar arasında saygı duyulması gereken bir mesafe vardır; bu mesafe ihlal edildiğinde gocunan zayıf değil, güçlü olur; gocunma duygusu da nefret yaratır.”
Hikaye Kral’ın gözünden Kral’ın sözcükleri ile anlatılır. Şehir merkezine 12 km, denize 4 km mesafede, kentin ve medeniyetin attığı çöpler, hurdalar, eski eşya parçaları ile dolu bir arazi olan Saint Valéry’de bir grup yoksul insan yaşamaktadır. Çöpler gibi toplumdan atılmış bir grup insan. Bir gün buraya çok büyük bir stadyum yapılmasına karar verilir. Böyle bir yatırım için çöplerin araziden temizlenmesi gerekmektedir, tabii içinde yaşayan bu insanların da. Çöplükte yaşayan insanlarla barınakları yıkmaya gelenler arasındaki mücadele sürecinde Kral’ın aklına Vico’nun bir sözü gelir: “Biz onların hatasıyız.”
Görünürde amacı daha yaşanılır bir kent olarak ifade edilen “kentsel dönüşüm” masalının nasıl bir aldatmaca olduğu, şehrin istenmeyen insanlarının, hayvanlarının ve ağaçlarının, tıpkı Saint Valéry’deki gibi, şehrin uzak bölgelerine atıldığı görüntülerin çoğalması ile anlaşıldı. Kentsel dönüşüm, kentin güzelleştirilmesinden ziyade inşaat sektörü patronlarına biraz daha alan açmak, kapitalizmin kaymağını yiyenlerin istekleri doğrultusunda kenti şekillendirmek olarak hayatlarımızdaki yerini aldı. Doğadan her gün biraz daha uzaklaşan kentler; gökdelenler, avmler, bir yerden bir yere gitmek için saatlarce beklediğimiz yollar, köprüler ve kalabalıkların kıskacında debeleniyor. Kent, içindekilerle birlikte, acı çekiyor.
Kral, kentsel dönüşüm masalına itiraz eden bir roman. John Berger, insanları yalnızlaştıran, mutsuz ve hasta eden kent kültürüne ve her şeyi ticari bir mala dönüştüren kapitalizme eleştiri getirirken, bir sokak köpeğinin ağzından bir anlatımı tercih etmekle anlatımı çok daha öte bir yere taşımış. Romanın bazı yerlerinde Kral’ın gerçekten bir köpek mi insan mı olduğu konusunda şüpheye düşüyoruz. Berger bir söyleşisinde bu tercihini şöyle açıklıyor:
“Sokakta, çöplüklerde yaşamaya zorlananların çoğu köpek edinir. Koruma, arkadaş ve kışın biraz sıcaklıktır köpek. Evsizler yalnızdır; özel hayatları, dolayısıyla sıcak ilişkileri yoktur. Köpekle tuhaf şekilde sıcak ilişki kurulabilir. Dışlanmışların hayatında köpeğin varlığının birçok nedeni var. King aklıma geldiğinde, onu mümkün olduğunca köpeğin bakış açısından yazmaya çalıştım. Koku duygusu örneğin. Bazen insanlar hakkında sadece hayvanların yapabileceği şekilde yorumlar yaptı. Evet o bir köpek. Aynı zamanda onun sokaklarda yaşayan bir evsiz olduğunu düşündüm. Köpek taklidi yapan, köpeğe dönüştüğünü hisseden ya da köpek olduğuna inanan bir evsiz. King hangisi, bilmiyorum. Bana da bu nokta belirsizmiş gibi geliyor. Okuyucu istediğini seçebilir.”*
Berger, birçok yazı ve kitabında sesini duymadıklarımızın sesi olmayı seçmiş bir yazar. Eserlerinde en çok eleştiri getirdiği ve mücadele ettiği konular: dünyadaki adaletsizlik, doğa ve emek sömürüsü. Sayıları binlerce olan ama seslerini duyamadığımız yoksulların, işçilerin, iktidarlar ve toplum tarafından ötekileştirilen farklı grupların haklarını savunur. Kral’da da, kapitalizmin toplum dışına attığı sokakta yaşayan insanların ve yoksulların sesi olmuş. Sokak hayvanları da konuşamadıkları için insanoğlunun her türlü ayrımcılığına en çok maruz kalan grup diyebiliriz. Kral’da bir sokak köpeğinin anlatıcı olarak tercih edilmesinin bu bağlamda anlatımı çok güçlendirdiğini düşünüyorum.
Hangisi barbarlığa daha yakın; insani değerlerini yitirerek bir çöplükte yaşama mücadelesi vermek mi, vaatlerde bulunup özgürlükten dem vururken dünya üzerindeki her şeyi gasp eden medeniyet mi?
John Berger’i maalesef bu yılın başında kaybettik. Son 20 yılını Fransa’da bir dağ köyünde geçirmişti. Köylülerle birlikte toprağı ekip biçerek… Geride bıraktığı onlarca eser kadar, son nefesine kadar sürdürdüğü üretkenliği ile de sanat ve yazın dünyasında unutulmayacak bir isim olacak. Berger Türkiye dostu yazarlardan biriydi. Kitaplarında Türkiye’ye dair değinmeleri sık sık kullanırdı. Kral’da da çöpteki barınaklardan birinin duvarına Konya işi halıyı kondurmuş. Kitabın sonunda yer alan teşekkür listesinde de Latife Tekin’in ismini görüyoruz. Kral’ı kendi ismini kapağa koymadan yayımlamak istemiş, bu doğrultuda Fransa ve İspanya’da kapakta Berger’in ismi yer almamış, ancak kitabın yayımlandığı diğer ülkelerde yayınevleri bu sunumu tercih etmemişler.
Bir köpek konuştuğu için keyifli bir kitap okuyacağını düşünen okurları uyarmalıyım. Kral, dil ve anlatımının sadeliğine rağmen kolay okunan bir kitap değil. Roman bir günde geçiyor, ancak zengin ve yoksul arasında hızını yitirmeden büyüyen dengesizliği temel alan bir sistem eleştirisini ne bir güne ne de kısa bir romana sığdırmak mümkün. Berger ise bunu başarı ile gerçekleştirmiş, haliyle kitapta geçen neredeyse her cümle üzerine sayfalarca yazılabilir. Kral, pek de yüz yüze gelmek istemediğimiz gerçeklerle yüzleşmemizi amaçlayan bir roman, bu yüzden okura keyif vermekten çok rahatını bozmayı başarıyor.
Dünya her ne kadar ticari, kar amaçlı, tüketim odaklı düşünen zihniyetlerin hükmü altında görünse de, kendimiz ve çevremizdeki yaşamı bizim tercihlerimiz dönüştürebilir, değiştirebilir. Doğa tüm cevapları en basit hali ile sürekli söylemeye çalışıyor; dinlemek ilk adım için yeterli diye düşünüyorum…
Şule Tüzül – edebiyathaber.net (19 Nisan 2017)
* http://kulturservisi.com/p/john-berger-turkiyenin-farki-tukenmeyen-trajedi