İlkyazın kendinden şüphe ettirdiği bir gündeyim. Okul yolu kalabalık. Arabayı her zamanki yerine park ettim içinde oturuyorum. Çıkış saatini bekliyorum okulun. Az sonra oğlum gelecek. Benimle birlikte güvenli bir şekilde eve dönmüş olacak. Altı yıldır durum bu. Okula götür, okuldan getir. Bu denli güvensiziz artık çevreye. Kafamı çevirip soluma bakıyorum. Bir iş makinesi çalışıyor yıkıntıların üzerinde. Alelade başımı tekrar önüme çevirsem de hızlı bir şekilde yeniden bakıyorum diğer yöne. Birkaç saniye düşünüyorum bu iş makinesinin üzerinde çalıştığı yıkıntının yerinde ne vardı diye. Daha birkaç gün önce koca bir bina vardı orada, anımsıyorum. Şimdi yerinde yeller esecek kısa bir süre. Ama çok kısa bir süre. Çünkü biliyorum ki yerine yeni bir bina dikilecek. Peki, sadece bir bina mı yıkıldı orada? Direnme gücünü yitirdi bina ve yıkıldı öyle mi? Şimdi de süpürüyorlar tozunu? Hayır, değil. Yıkılan, süpürülen sadece bir bina değil. Orada beslenen umutlar, yaşama merhaba deyişler, yeniden başlamalar, yaşanan sevinçler, bazen de kederler… Dökülen gözyaşları… Büyütülen çocuklar, büyütülürken okunan masallar… Daha neler neler… Duvarlarda yankılanan sesler de yok artık. Molozların üzerinde çalışan iş makinesini izlerken bunları düşündüm bir anda. Masallarda takılı kaldım. Acaba hangi masallar okundu bu evde? Ya da masal okundu mu? Annemden dinlediğim masalları anımsamaya çalıştım sonra. Çok uzun yıllar öncesinin masalları. Bir de bugünün masallarını düşündüm. Çocuklarıma okuduğum masal kitaplarını. Evet, sözü getireceğim masal kitaplarını.
Şermin Çarkacı imzalı üç kitap. Elma Çocuk tarafından yayımlanan Tilki Masalları. “Cesaret Sandığı”, “Uyuyor musun?”, “Garip Bir Kuyruk” kitapların adları. Üç kitapta da aynı tilki ailesini görüyoruz. Ulu, kocaman, koskocaman dağın eteğine gizlenmiş derin bir mağarada yaşıyor tilki ailesi. Ve üç küçük tilkiye sahipler.
Cesaret Sandığı’nda, utangaç, korkak ve çabuk pes eden küçük tilkilerle tanışıyoruz. Bu küçük tilkiler eteklerinde yaşadıkları bu dağın tepesini çok merak etseler de cesaret edip gidip göremiyorlardı. Bir gün anne tilki, yavru tilkileri karşısına alıp derin bir çekmiş ve “orada bir bilge kurt yaşarmış. Ben hiç görmedim ama çok akıllı ve iyi kalpliymiş. Yanında bir sandık taşırmış. Sandığın içinde bütün çocukları bir kahraman kadar cesur, bir kaplan gibi korkusuz yapacak sihir saklıymış. Bu sandığın adı cesaret sandığıymış” demiş. Anne tilkinin sözleri üzerine yavru tilkiler düşmüşler yollara. Masal bu ya yolda başlarına türlü çeşitli işler gelmiş. Sonunda bilge kurda ulaşmışlar. Ulaşmışlar da cesaret sandığını bulmuşlar mı? Siz bunu düşünedurun biz yavru tilkilerle yeni bir masalın içine düşelim. “Uyuyor musun?” Bir diğer kitabımız. Üç yavru tilki, anne ve babalarını gözleri kapalı görünce uyuduklarını düşünürler. Oysa böyle bir şey yoktur. Onlar sadece hayal kuruyorlardır. Küçük yavru tilkiler de birtakım sırlara erişmek için başlarlar hayal kurmaya. Bir keyifli masal da bu kitapta bekliyor çocukları. Üçüncü ve son masal kitabımız ise Garip Bir Kuyruk. Kitabın adı içerikle ilgili bazı şeyleri tahmin ettiriyor zaten. Bu kitapta çalıların arasından görünen ilginç kuyruğun peşindedir yavru tilkiler. Kuyruğa değil de tilkilerin peşine takılan bir soruya dikkat çekmek isterim. “Arkadaş olmak için birbirimize benzememiz mi gerekir?” Şermin Çarkacı bu kitapta da farklılıklara dikkat çekerek anlatmış masalını.
Çocukların ve yetişkinlerin oyuncu annesi Şermin Çarkacı, uykudan önce masal uydurmakta zorlanan ebeveynleri düşünerek üç kitapla birden çıkagelmiş. Oya Diker de yazarın anlattıklarını resimlemiş.
Hayat masallardaki gibi hareketli ve sonu da yine masallardaki gibi mutlu olsa keşke. Ama gerçekler masallar gibi değildir. O halde masal diyarlarına ulaşabileceğimiz günleri dileyelim hepimiz için. Şimdi masal zamanı. Buyurmaz mısınız?
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (29 Mayıs 2017)