Sevim Ak, edebiyatımızda otuzuncu yılını kutluyor bugünlerde. Dile kolay tam otuz yıl! Bu da demek oluyor ki üç devir Sevim Ak kitaplarıyla büyümüş, dördüncü devir büyümekte. Açıkçası ben ilk devire dâhil olmam gerekirken, sanırım yönlendirme yetersizliğinden üçüncü devirle birlikte tanıştım kitaplarıyla. Neyse ki tanıştım. Geç de olsa (ki aslında düşüncem hiçbir zaman geç olmayacağı yönünde) kitaplarıyla buluşabilmek, o hazzı alabilmek mutluluk verici. Zaman zaman düşünürüm Sevim Ak’ı bu denli özel kılan nedir, diye. Anlatımının güzelliği ya da kitaplarında işlediği konular mı? Olabilir. Ama yeterli olmaz bu kadarı. Sorunun yanıtı bir Yekta Kopan yazısında düşmüştü önüme: “Sevim Ak’ın bizlere anlatmaya çalıştığı meselenin kilit cümlesi, çocukların dünyasında yetişkin olmak. Biz yetişkinler, çocuklara ait bir dünyanın geçici figürleriyiz aslında. Sevim Ak, her kitabında usul usul bunu gösteriyor bize.”
Bir söyleşisinde şunları dile getirmiş yazar: “Çocukluk müthiş bir deneyim. Felsefenin temel sorunlarının içtenlikle sorulduğu, dünyanın seslerinin kendine özgü duyarlıkla dinlendiği, anlamlandırmaya çalışıldığı, şaşırmanın bolca yaşandığı masumiyet çağı. Çocuklukta yaşanan travmalar, zenginlikler, ilişkide olunan insan portreleri büyüme sürecini etkiliyor, şekillendiriyor. Savaşların, göçlerin, ekonomik krizlerin, küreselleşmenin, doğadan kopuşun yarattığı sorunlardan çocukluk da nasibini alıyor. Geçmişte steril ve büyüklerin dünyasından ayrı bir eğitilme alanı gibi görülmüşken, şimdi yetişkinler ve çocuklar sorunları birlikte göğüslüyor.”
Bu düşünceleri ışığında çocuklar için yazan Sevim Ak’ı hâlâ tanımayan var mı ki? Henüz tanışmayanlar için kısaca yazardan da söz edeyim. Oyun oynamaya benzettiği yazma tutkusu öğrencilik yıllarına uzanan Sevim Ak’ın ilk öyküsü 1985 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nin Pazar ekinde yayımlanır. İlk kitabı Uçurtmam Bulut Şimdi yayımlandığı yıl Akademi Kitabevi Çocuk Edebiyatı Öykü Ödülü’nü kazanır. Sonrasında Horoz Adam ve Korsan adlı kitabı Uluslararası Çocuk ve Gençlik Kitapları Kurulu’nun “Engelli Çocuk ve Gençlere Dair Göze Çarpan Kitaplar” kataloğuna seçilir. Geride kalan otuz yılda otuzdan fazla kitap yazmıştır çocuklar için. Bazı kitapları Almanca, Arapça, Korece ve Felemenkçe’ye çevrilmiştir. 2009’da Astrid Lindgren Anam Ödülü’ne, 2012’deyse Hans Christian Andersen Ödülü gibi çocuk edebiyatının Nobel’i kabul edilen iki prestijli ödüle aday gösterilmiştir. Hâlâ tanışmayan varsa kitaplarıyla bu bilgilendirmenin ardından sanırım daha fazla zaman kaybetmeyecektir.
Yazarın edebiyattaki otuzuncu yılına istinaden Can Çocuk Yayınları, ilk kitabı “Uçurtmam Bulut Şimdi”yi özel bir baskı ile okurlarıyla buluşturdu. Fakat bununla bitmedi, Sevim Ak da “Melo” adlı kitabıyla selamladı okurlarını.
Balık Tarlası Sokağı insanları, çocukların balıklarla konuştuğu zamanları anlatır. Melo da bu zamanın öykülerini işiterek büyümüştür. Büyümüştür de Melo çok çekingendir. İletişim kurmakta zorlanır. Bir gün, o da hikâyelerde anlatıldığı gibi bir balıkla göz göze gelmeyi başarmıştır. Balığa Pıtır adını vermiştir. Öyle çok anlatacak şeyi vardır ki Pıtır’a. Alınganlıkları, hayal kırıklıkları… Ancak Pıtır’la dostluğu uzun sürmez. Denizde yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Deniz yeşil olmuştur. Ama neden? Çevrede bir tek ağaç yokken! Oysaki mavi olmalıydı. Kimse de bunun farkında değildir. Derken Melo, yıllar önce savaştan kaçıp mahalleye göç etmiş Tisu Teyze’yle tanışır. Aranan cesaret sohbetlerde, geçmişin öykülerinde ve bir tutam yaratıcılıkta gizlidir.
Sevim Ak, yitirilen çevre bilinci ve katılımla kazanılan özgüven üzerine, yine diğer kitaplarından bildiğimiz tatta bir öykü anlatıyor.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (19 Haziran 2017)