Türkiye’de mizah dergileri bir süredir peşi sıra gelen kapanma haberleriyle gündeme geliyor. Ekonomik sıkıntılar, gençlerin değişen mizah anlayışı ve internetin yaygınlaşması dergilerin kapanmasındaki en önemli nedenler arasında gösteriliyor. Peki bu durum hep böyle miydi? Türkiye’deki mizah dergilerinin tarihsel seyri nasıl ilerledi? Gırgır nasıl bu kadar popüler hale geldi? LeMan 90’lı yıllarda kendi mizah dilini ve popülaritesini nasıl oluşturdu? Geçtiğimiz haftalarda Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Levent Cantek ve Levent Gönenç‘in çeşitli başlıklar altında sırlanan makalelerinden oluşan Muhalefet Defteri: Türkiye’de Mizah Dergileri ve Karikatür isimli kitabı ana merkezine bu soruları alıyor.
Muhalefet Defteri Cantek ve Gönenç’in daha önce çeşitli mecralarda yayınlanmış makalelerinden oluşuyor. Yazarlar, Türkiye’de mizah dergilerinin tarihsel serüveninden, karikatürlerin nasıl bir stereotip oluşturduğuna, mizah dergilerinin sol ve muhalefet ile olan ilişkisine ve karikatürlerin toplum üzerindeki etkilerine varana kadar farklı başlıklar altında Türkiye’deki mizah dergileri üzerine kapsamlı çalışmalar yapmışlar. Cantek ve Gönenç’in makalelerindeki ağırlık noktası ise mizah ve muhalefet ilişkisi olmuş.
Mizah ve muhalefet
Yazarlar Türkiye’deki mizah dergilerinin hikayesini en baştan başlatıp günümüzde kadar getiriyorlar. Bu hikayeyi kurarken de sadece mizah dergilerinin içeriklerine odaklanmıyorlar. Bu dergilerin yayınladığı dönemlerdeki siyasi ve toplumsal olaylarla birlikte bir tarihsel okuma yapıyorlar. Kendi ifadeleriyle:
“Türkiye’de mizah dergileri toplumsal dönüşümlerin izlenebileceği verimli mecralardır. Bu dergiler popüler olanı sayfalarına taşımakta, önemli gelişmeleri adlandırmakta ya da çelişki ve karşıtlıkları görünürleştirmektedir. Bir topluma bakarken, o toplumun geçmişini ve bugün nerede durduğunu anlamak adına bu veriler önemlidir.”
Yazarlarında altını çizdiği gibi, mizah dergileri popüler ve günceli olan sayfalarına taşıdıkları için bir anlamda tarihe de not düşmüş oluyorlar. Bununla beraber yazarlar mizah dergileri üzerinden tarihsel bir okuma yaparken aynı zamanda o dergilerin muhalefet etme biçimlerine de odaklanıyorlar. Cantek ve Gönenç, genel bir yargı olarak mizah dergilerinin muhalefetle ilişkilendirildiğini lakin bu durumun her zaman böyle olmadığını vurguluyorlar. Örnek olarak Türkiye’nin en uzun soluklu mizah dergisi Akbaba’yı örnek veriyorlar. Akbaba’nın tek parti döneminde CHP’yi desteklerini, CHP iktidar düştükten sonra Demokrat Parti’ye yakınlık gösterdiklerini belirtiyorlar. Bu durumunda da esas olarak derginin yayın politikasındaki pragmatizmden kaynakladığının altını çiziyorlar.
Yazarlar bu anlamda sadece Akbaba’yı merkeze almıyorlar. 1940’lı yıllarda yayınlanmaya başlanan Aziz Nesin ve Sabahattin Ali’nin çıkardığı Markopaşa, 1970’li yıllarda çıkan ve zaman içerisinde Türkiye’nin en popüler karikatür dergisi haline gelen Gırgır, 90’lı yıllarda kendi dilini ve kültürünü oluşturan LeMan ve 2000’li yıllarda yayınlanmaya başlayan Penguen ve Uykusuz gibi dergileri sol ile olan ilişkileri ve muhalifliği nasıl ele aldıklarını detaylı bir şekilde incelemişler. Dergilerin içerik analizlerini Türkiye’nin o tarihlerdeki siyasi ve kültürel atmosferiyle birlikte ele almışlar. Böyle bir tarihsel okuma da bu dergilerin politik ve ideolojik olarak nerede durduklarını net bir şekilde ortaya koymuş oluyor.
Yazarlar, geçmişten bugüne mizah dergilerinin siyaset ve güncel politika ile ilgili olduklarını lakin muhalefet etme biçimlerinin zaman içerisinde farklılık gösterdiğini belirtiyorlar. Kitap boyunca yazarlar, mizah dergilerinin, siyasi baskı ve ticari kaygılar sebebiyle açıktan muhalif etmekten kaçındıklarını çoğu zaman iktidarın dümen suyuna gittiklerini, zaman zaman da doğrudan muhaliflik ettiklerini saptamışlar. Bununla beraber Levent Cantek bir röportajında muhalifliğin sadece hükümet eleştirisi olarak adlandırıldığını bunun aksine muhalifliğin daha geniş kapsamda tanımlanması gerektiğini belirtiyor:
“Hükümete, rejime karşı eleştirellik anlaşılıyor. Mizah dergilerinde otoriteyle, ebeveynlerle, öğretmenlerle veya evde babayla uğraşılır örneğin. Hayata, geleneğe karşı geliştirilmiş bir eleştirellik pek akla gelmez. Mizah dergileri bence asıl olarak o yönleriyle ilginç ve önemliler. Yani, apolitik oldukları iddia edilirken bu yönleri hiç akla getirilmiyordu, haksızlık ediliyordu demek istiyorum. Geniş bir tanımla bakmak lazım muhalefete.”
Yukarıda da belirtildiği gibi, mizah dergileri güncel ve popüler olanı sayfalarını taşıdıkları için bir nevi tarihe not düşmüş oluyor. Böylelikle mizah dergilerini içerikleri farklı tarihsel okumaya elverişli hale geliyorlar. Böyle bir tarihsel okumayla da dergilerin değişen siyasi iklime karşı nasıl tavır takındıkları, baskı ve darbe dönemlerinde nasıl bir yayın politikası belirlediklerini görmüş oluyoruz. Mizah dergilerinde politikacılarının nasıl çizildikleri bile o dönemin siyasi atmosferini göstermesi açısından önemli ipuçları barındırmakta. Sadece politikacı tiplemeleri üzerinden değil, ‘sıradan’ insanın nasıl çizildiği, öğretmen, yazar gibi farklı meslek grupların hangi kalıplarla gösterildiği ya da mekanların, mimari yapıların nasıl resmedildiği de çok önemli tarihsel veriler sunmakta. Levent Cantek ve Levent Gönenç de Muhalefet Defteri’nde böyle farklı okumalar yapmaya çalışmış, mizah dergilerinin yayınladığı dönemdeki siyasi ve kültürel atmosferi ortaya koymaya çalışmışlar.
Mizah dergileriyle alakalı literatür yeni yeni oluştuğu söylenebilir. Özellikle akademinin bu konuda bir hayli geri kaldığı yaygın bir görüş. Levent Cantek ve Levent Gönenç uzun yıllardır tutkuyla bu konu üzerine eğiliyorlar. Makaleler, yazılar üretiyorlar. Dergileri, çizerleri, tiplemeleri detaylı bir şekilde inceliyorlar. Bununla beraber Levent Cantek’in senaryosunu yazdığı Berat Pekmezci’nin çizdiği ve 2015 yılında tamamlanan bir grafik roman üçlemesi de olduğunu da hatırlatalım. Kendilerinin bu çalışmaları, hem önemli bir boşluğu kapatmış oluyor hem de mizah dergileri üzerine çalışmak isteyenlere ilham veriyor. Muhalefet Defteri, mizah dergilerinin bu topraklardaki serüvenini merak edenlerin, Türkiye’nin zaman içerisinde geçirmiş olduğu siyasi ve toplumsal dönüşümleri farklı bir şekilde okumak isteyenlerin asla kaçırmaması gereken titizlikle hazırlanmış bir çalışma.
Can Öktemer – edebiyathaber.net (26 Temmuz 2017)