Başlığa bakıp da Tuana diye erkek olur mu demeyin. Olmuş. O bir erkek kedi. Yayınevinde yaşıyor. Onu sokakta bulduklarında dişi bir kedi sandıkları için adını Tuana koymuşlar. Sonrasında durum anlaşılsa da olan olmuş artık. Yaramaz, geçimsiz bir kedi olduğu kadar da sevimli aslında.
Çocuk edebiyatının temel taşlarındandır kedili kitaplar. Yazarların ve yayınevlerinin kedilere olan ilgisinden olsa gerek çok sık karşımıza çıkıyorlar kitaplarda bu sevimli dostlar. Bu defa da Çizmeli Kedi Yayınları arasından Tuana selamlıyor bizi. Nurgül Ateş’in yazdığı iki kitap önümde. “Küçük Mikrop Tuana” ve “Küçük Şair Tuana.”
Daha önce yine yazara ait bir kitabı anlatırken, “Nurgül Ateş’in samimi kalemi yüreklere dokunuyor” demişim. Aynı samimiyeti bu kitaplarda da görebiliyoruz. Fakat bu kitaplarda anlatıcı Tuana. O samimi dil Tuana’dan yansıyor bize.
İlk kitabımız “Küçük Mikrop Tuana.” Kitabın hemen girişinde Colette’in şu sözü bizi karşılıyor ki Tuana en güzel karşılığıdır bunun. “Sıradan kedi diye bir şey yoktur!” Hırçın kedimiz en çok yaş mamayı seviyor. Bir de babacığını. Onu bulan yayınevinin kadın yazarı ise Tuana’nın gözünde Meymenetsiz. Kitap boyunca yayınevi serüvenini ve sokaktaki arkadaşları Süt Makinesi, Tekgöz, Sayko ve Benekli ile yaşadıklarını okuyoruz. Araya bir de Güneş giriyor ki onu da bilenler biliyordur zaten. Bilmeyenler de kitabı okuyunca öğrenecekler. Tuana’nın yayınevinde geçirdiği günleri okurken bir yayınevinde bir gün nasıl geçer, yayınevinde neler yapılır, kimler çalışır gibi konularda da bilgi sahibi oluyoruz. En ince ayrıntısına kadar anlatıyor Tuana. Öyle ki işin magazin boyutuna da tanıklık ediyoruz.
Daha önce kedili kitaplar üzerine yazarken evde kedi beslemekten hoşlanmadığımı ama sokak kedilerine de kıyamadığımı söylemiştim. Okuduğum kedili kitapların sayısı arttıkça evde besleme fikrim değişmese de sokaktakilere karşı bakışım her geçen gün daha bir ılımanlaşıyor. Artık sokakta gördüğüm kedilere daha başka gözle baktığımı fark ediyorum. Diyeyim ve geçeyim diğer kitaba.
“Küçük Şair Tuana” Nurgül Ateş’in kaleminden bir diğer kitap. Bu kitapta hırçın ve sevimli kedi, şiire merak salıyor. Yayınevinde duyduğu dizeleri ezberine alıp kedi dünyasına uyarlıyor ve sokağa çıkıp çöp tenekesi başındaki kedilere okuyor. Şiir okuyan bir kedi. Gözümde canlandırdım da çok keyifli olurdu aslında. Çöpün etrafında toplanan kedilerin ardında dikilip ben de dinlerim böyle bir kedi görsem. Peki, Tuana nasıl oldu da şair olmaya karar verdi? Onu şiire yönlendiren ne oldu? Tabi ki çok sevdiği babacığı. Tuana’nın şiir sevgisinden dolayı kitabın okurları da birçok şairi yâd ediyor kitapta. Çocuklar henüz isimlerini duymadılarsa onlar da tanışmış olacaklar. Kimlerle mi? Attila İlhan’la, Cemal Süreya’yla, Turgut Uyar’la, İlhan Berk’le, Nazım’la… Ve daha birçok isimle. Zaten kitabın yazılış amacı da buymuş açıkçası. Türkçe’nin büyük şairlerini genç okurla tanıştırmak. Bu güzel amaç yolunda çok eğlenceli, keyifli bir roman Küçük Şair Tuana. Ayrıca kitabın sonunda yazar meraklısına notlar da paylaşmış. Bu notlarda, Garipçiler, İkinci Yeniciler de var. Ve şiir üzerine bazı notlar. Diğer kitabın arkasında da yayınevlerine ve yayıncılığa dair bazı notları görebiliyoruz.
Nurgül Ateş’in kalemi Tuana’nın anlatımıyla, Tuana’nın anlatımı da Nurten Deliorman’ın çizimleriyle birleşmiş. Ortaya gülümseyerek okunan kitaplar çıkmış. Kedileri ve kitapları seven okurlar için özellikle tavsiye ediyorum bu kitapları. Kedileri sevmeyenler varsa onlar da okusunlar. Bakış açıları değişecektir mutlaka.
“Bay Sinirli”
Yazarın adıyla bağdaştırdığım bir de dizi kitaplar var. “Bay Sinirli.” Yıllar yılı süregelen bir serüven Bay Sinirli’ninki. Her kitapta farklı bir kimlikle karşımıza çıkıyor. Bu defa da okul yöneticisi olarak karşımızda.
Hasmektep’in müdürü bir rahatsızlık geçirince okulu güvenilir bir arkadaşına emanet eder. Bu güvenilir arkadaş da bizim Bay Sinirli’dir. Bay Sinirli’nin okul yöneticiliği serüvenini iki kitapta okuyoruz. “Beter Bücürlere Karşı” ve “Öğrenci Avı.” Sürpriz bir şekilde okula yönetici olan Bay Sinirli, okula geldiği gibi devrim gibi kararlar almıştır. Yıllardan beri süregelen katı ceza sistemini kaldırmış, yerine uygulanabilir kurallar koymuştur. Tabi okulu yönetmek o denli kolay değildir. Çünkü okulda Beterler ve Bücürler vardır. Birbirine düşman iki grup. Bir şekilde bu grupların barıştırılması okulda huzur ortamının sağlanması gerekmektedir. Bunun için de okulda bilgi yarışması düzenlemeye karar verir. Bilgi yarışmasıyla çocuklar nasıl barıştırılır, diye düşünmeyin. Bay Sinirli bunun yöntemini düşünmüş. Peki, kaynaştırabilmiş mi? Kaynaştırabildiyse nasıl başarmış? Bunu da kitaptan okuyalım. Beterler Bücürlere Karşı eğlenceli bir okul serüveni.
Bir başka eğlenceli okul serüveni de “Öğrenci Avı.” Yine Hasmektep’teyiz ve yine Bay Sinirli yönetimde. Her şey yoluna girmiş, huzur ve düzen sağlanmışken panoya asılan bir soru kafaları karıştırmıştır. Ve bu sorular sürekli yenilenecektir. Perşembeleri soru yenilenecek cuma günleri de kütüphane dersinde yanıtı verilip kazanan açıklanacaktır. Fakat ters olan bu soruları herkesten önce yanıtlayan birinin var olmasıdır. Adını vermeden, kimseye görünmeden yanıtları panoya asan kimdi acaba? Beterlerle Bücürler barıştıklarına göre bu işi de birlikte çözebileceklerdir. O zaman başlasın “Öğrenci Avı.”
Sözü daha fazla uzatmadan Nurgül Ateş’in keyifle okunan eğlenceli diliyle buluşmanızı önereyim ve kitaplarla aranızdan çekileyim!
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (21 Ağustos 2017)