İlk kitabı Aşk Bilirkişisi’yle dikkatleri üzerine çeken Deniz Dengiz Şimşek’in ikinci öykü kitabı Tengizek Destanı’nın Okunabilen Kısmı Alakarga Yayınlarından çıkarak okuyucuyla buluştu. Tengizek Destanı’nın Okunabilen Kısmı; Külden, Dumandan ve Ateşten olmak üzere üç bölümden oluşuyor ve kitapta on dokuz öykü bulunuyor.
Hayatın maddeselliği karşısında edebiyat, estetiksel bakışı ve duyguları besler. Hayatın nesneleştirmeye çalıştığı insanın en önemli kaçış noktası da edebiyattır. İşte hayatın acımasız soyutluğu karşısında Şimşek‘in öykü kitabı duyguları estetik bir gözle okuyucuya sunuyor. Şimşek yer yer hınzır bir dil kullanarak dikkatleri üzerine çekiyor.
Şimşek Tengizek Destanı’nın Okunabilen Kısmı’nda hepimizin yakından tanıdığı insanları anlatıyor. Öykülerdeki yaşam bütün ayrıntılarıyla önümüze serilirken karakterlerin kırılma anlarını ustalıkla yakalayıp bize sunan yazar böylece zor bir işi başarıyor. Ülkemizde yaşanan toplumsal çalkantıların arasında insanı anlatmak, insani değerlere daha fazla sahip çıkmak gerektiğini Şimşek’in içimizi burkan, kimi zaman düşündüren öykülerinde daha fazla duyumsuyorsunuz.
Uçurum öyküsü kitapta dikkat çeken öykülerden birisi. Öyküde bir hınzır dil sarmalıyor sizi. Yabancısı olmadığımız, o içimizde var olan uçurumu ironik bir dille anlatıyor Şimşek.
“Çamur içinde yürüyorsunuz: Ses, koku karışımı bir atmosfer çamuru. Ciğerlerinize çekiyorsunuz bu iğrenç havayı. Gecekondularda oturan pazarcılar apartmanlarda oturanlara üç kiloyu beş liraya veriyorlar(…) Taze fasulyeyle kuru fasulye arasında, insanların insanlıkla aralarında olduğu gibi bir uçurum var. Benim maaşımın yarısını apartman aidatı olarak verenler tezgâhtakinden elli kuruş indirim istiyorlar. Yoksa başka yerden alacaklarmış.” (s.20)
Gümüş Tepsi adlı öyküsünde anlatıcı babaannesi ile babası arasındaki ilişkiyi anlatırken çocukluğunun izlerini eski bir sandıkta arıyor. Öykünün sonunda babaannesi anlatıcının gözünde daha da değerlenir. Çocuk aklımızla algılayamadığımız birçok şeyi büyüdüğümüzde keşfederiz. Yazar bu keşfi hüzünlü bir olayla anlatır bize. Manevi değerlerimizi ön plana çıkartan bu öykü bu yönüyle diğer öykülerden ayrılıyor. Öykünün son cümlesi bize öykünün daha bitmediğini bu son sözle içimizde devam ettiğini kanıtlıyor: “Eli perdenin ucundaydı. ‘Ben’ dedim içimden, ‘babama iyi ki benzemiyorum’ ”
Kitapta, Öteki Otobüs adlı öykü kullanılan teknik açısından farklı bir öyküdür. İç konuşmalarla bezenmiş olan bu öyküde Şimşek, hayatın akışı sırasında karşılaştığımız insanları anlatıyor bize.
Kitapta yer alan Tramvay, Bazıları İçin Hiçbir Şeyin Öyküsü, Bir Olmayışın Hikâyesi, Mikrop adlı öykülerde kullanılan farklı teknikler yazarın öyküde yetkinliğini gözler önüne seriyor.
Duygu Aynası öyküsünde ise yazar anlatıcı elindeki gevrekle kaybettiği bir derginin izini sürüyor. Bir heykelin önünde dikilirken bu heykelin öyküsünü yazmayı planlarken kaybettiği dergiyi bir kadının koltuğunun altına sıkışmış olarak görüyor. Öykü; diliyle, anlatımıyla, yerinde kullanılan merak unsurlarıyla hemen dikkatinizi çekip sizi içine alıyor. Özellikle son cümlesi öykü kitabının özeti bir nevi:
“Ben kendime bakmak için tekrar döndüm.
Nereye gitmiştim az önce buradaydım.”
Kitap bittiğinde aynı hissi siz de yaşıyorsunuz. Gittiğiniz farklı dünyalardan az önce neredeydim hissiyle uyanıyorsunuz. Kendimizi bulduğumuz, yer yer yabancılaştığımız hayatları bize anlatan Tengizek Destanı’nın Okunabilen Kısmı mutlaka okunması gereken bir kitap.
Semrin Şahin – edebiyathaber.net (10 Ekim 2017)