Yaşar Kemal’le yaptığım proje çok beğenilmiş, yurt içinde ve dışında birçok kentte sergilenmişti. Devam etmeli; sanat, edebiyat, kültür insanlarının fotoğraflarını çekmeli, onları fotoğraf diliyle anlatmalıydım. İlk aklıma gelen isim Doğan Hızlan oldu. Ondan çok şey öğrenmiştim; büyük bir yazar önemli bir eleştirmendi.
Erdal Öz, ona “Edebiyatın Cumhurbaşkanı” unvanını vermiş onun için şöyle yazmış, “ Türk edebiyatı kadar dünya edebiyatını sürekli ve yakından izliyor olması onu edebiyatın her dalında birikimli bir noktaya getirmiştir.”
Onun şiir üzerinde çok durduğu yazılır ama yazılarına bakıldığında bütün sanat dalları ile ilgilendiği de görülür. Doğan Hızlan kitaplarının yanında Hürriyet Gazetesi’nde yazıyor; hemde günlük yazıyor. Eleştiriyor, yol gösteriyor, öğretiyor, tanıtıyor… Sanat ve Kültür’ün bütün alanlarında yazılar yazıyor, kültürel toplantılara katılıyor, konuşuyor, anlatıyor. Ona başka bir unvan daha verilmiş, “kültür kaşifi” diyorlar…
Kültür yönünü en iyi Semih Gümüş yazmış: “Doğan Hızlan günlük gazetede yazdığı eleştiri yazılarıyla yerleşik verilmiş yargılara nitelikli müdahalelerde bulunuyor; böylece yığın kültürünü sarsarak toplumsal kültüre katkı yapıyor…”
Doğan Hızlan 63 yıldır yazının içinde olduğunu söyledi. Onyedi yaşında mesleğe başlamış. Yazın uğruna hukuk fakültesini bırakmış… Fotoğraflarını çekip onunla sohbet etmeliydim. Kendisine fotoğraflarını çekmek istediğimi söylediğimde büyük bir yüce gönüllülükle kabul etti teklifimi. Onu; doğduğu mekanlarda, çocukluğunun geçtiği mekanlarda; Samatya’da fotoğraflamak istiyordum. Ancak Doğan Hızlan’ın zamanı çok azdı. Gelemiyordu istediğim mekanlarda fotoğraf çekmeye, başlayamıyordum.
“Gazeteye gel,” dedi. Güneşli’deki Hürriyet binasına gittim. Odasına şöyle bir göz attım, bir fotoğrafçı için inanılmaz malzeme vardı. Kitaplar bütün odayı kaplamış, masasından taşmıştı. Doğan Hızlan bu kitap deryası içinde yer alan masasına geçti müzik istedi. O “Mozart” çalmaya, ben heyecanla fotoğraf çekmeye başladım. Çalışmasını sürdürüyordu, kitaplara bakıyor, yeni gelenlere bir göz atıyor, sonra yazıyordu. Bir saat kadar çalıştım sonra bir süre sohbet ettik.
Birkaç kez daha randevulaştık. Sevdiği mekanlarda fotoğraf çektirmek için yine gelemedi ama ben onu çeşitli toplantılarda izledim ve dış mekanlarda da fotoğraflarını çektim. Konuşmalarını izledim, mikrofon başında iken fotoğrafladım. Çok rahat konuşuyor, çok düzgün cümleler kuruyordu. Anlatmak istediğini çok iyi anlatıyordu.
Müzik onun için vazgeçilmez önemli: Konserleri izlemeye çalışıyor, aslında her sanat dalındaki gelişmeleri; gösteri, söyleşi ve etkinlikleri kaçırmamaya gayret ediyor, onlara katılıyor, onları yazıyor. Onun yıllar önce fotoğrafla ilgili konuşmasını dinlemiştim İstanbul Fotoğraf Evi’nde. Hatırlarım, fotoğrafı da çok iyi değerlendirmiş ve anlatmıştı.
Geçtiğimiz yıl içinde yeni odasına; yani Hürriyet’in eski Milliyet binasına taşındığı odasına da gittim. Orası da kitap deryası olmuştu. Odayı fotoğrafladım. Bana resmi anlattı ve gazeteye satın aldırdığı resimlerin önüne götürdü. Bütün sanatlar ona keyif veriyor, bu çok açık. Bütün sanatlar için yazılar yazmış, kitaplar okumuş. Ülkemizin genç yazarlarını yine o anlatıyor, onlara sahip çıkıyor.
Son fotoğraf çalışmamı kitap fuarında yaptık. Önce törende konuştu, sonra odasına gittik. TÜYAP’ın sahibi Bülent Ünal ona bir oda yapmış. Çok güzel bir oda. Bir de doğan Hızlan Kitaplığı var. Doğan Hızlan, kitaplarını buraya koyuyor. Fuar içinde biraz yürüdük. İnsanlar onun önünü kesiyor fotoğraf çektiriyor, konuşmak istiyorlar. Son kitap fuarındaki çekimlerden sonra çalışmayı tamamladım. Kırk Doğan Hızlan fotoğrafı seçtim. Onları çok sevdiği Mozart müziği eşliğinde bir gösteri haline getirdim. İlk gösterimi de İFSAK’ta yaptım. Sanat severler ilgiyle izlediler…
Çalışma tamamlanınca, “Edebiyatçıları ve sanatçıları fotoğraflamam konusunda yaptığım çalışma için ne dersiniz?” dedim.
Şöyle yazdı: “Özgünaydın, fotoğraflarıyla hem yazarlarımızın görsel arşivini yapmayı başarıyor, hem de bu kişilerin kültür ve edebiyat dünyası içindeki konumunu saptıyor. Fotoğrafını çektiği kişinin çeşitli hallerini, çeşitli mekanlardaki duruşlarını çekmekle o fotoğraflara bakanların onu yakından tanımalarını sağlıyor. Anadoluyu dolaşması, Türkiyenin tarihini ve coğrafyasını bizlere tanıtma açısından önemli.”
Kültür, sanat ve edebiyat alanındaki değerlerimizi fotoğraflamayı sürdüreceğim. Bir tek fotoğrafla değil, kırk fotoğraflık arşivler yapacağım. Yaşamım boyunca onlardan çok etkilendim, çok şey öğrendim. Kitapları ve yazılarıyla yol gösterdiler bana ve topluma. Umarım onlara olan borcumu öderim.
Lütfi Özgünaydın – edebiyathaber.net (8 Ocak 2012)