Hazırlayan: Can Öktemer
– En son okuduğunuz kitabın adı nedir? İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?
“Seninle Başlamadı”, Mark Wolynn. Travmaların kuşaklar arası geçişliliği üzerine bir psikoloji kitabı. Bugün yaşadığımız kaygı, korku ve acıların kaynağının bireysel yaşantımızla sınırlı olmayabileceğini, önceki kuşaklardan akrabalarımızın deneyimlerinin bizlere aktarılmış olabileceğini anlatıyor. Karakter yaratırken genellikle üç kuşak öncesine kadar bir kazı yapma eğilimindeyim. Bu nedenle oldukça faydalı oldu bu kitabı okumak. Kitapta yer alan alıştırmalar “kişisel gelişim kitabı” hissi verse de aktarılan vaka örnekleri ve yazarın değerlendirmeleri ufuk açıcıydı. Karakter yaratırken o karakterin geçmişini, köklerini irdelemek ona derinlik kazandırıyor. Kitap bu bilginin sağlaması gibi oldu.
-Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?
Arkadaşlarımdan tabii ki tavsiye alırım. Onun dışında sezgilerime de kulak veririm. Özellikle yeni bir roman üzerinde çalıştığım dönemlerde, o romanla ilgili okumalar yaparken sezgilerim bana çok yardımcı olur. Bazen kitapçıya girerim, elim bir kitaba gidiverir ve çok zaman bunun tam da ihtiyacım olan kitap olduğunu fark ederim. Bunu o kadar sık yaşadım ki, kitap seçerken de sezgilerime kulak vermeyi öğrendim. Bazen de okuduğum bir kitap beni bir başka kitaba yönlendirir. Bu da takip etmesi çok keyifli bir zincirdir bence.
-Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?
Olmaz mı! İlk aklıma gelen, Javier Marias’ın “Yarın Savaşta Beni Düşün” isimli romanı.
-Yazar olmaya karar verdiğiniz anı hatırlıyor musunuz?
Böyle bir an yok aslında. “Yazar olmak” bir hedef değildi benim için. Yazıyla ilişkim hep oldu ama buna bir ad vermemiştim. İlk romanımı yazarken de bir roman yazma hedefiyle oturmamıştım başına. Sadece yazma arzusu vardı, onun peşine takıldım. Sonunda da ortaya bir roman çıktı. Belki bu doğumun sonrasında şunu demiş olabilirim: “Evet, yapmak istediğim şey bu, romanlar yazmak.”
-Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?
İlk romanım Eşik’ten önce kurmaca metinler yazmamıştım. (Ortaokul lise çağındaki öykü çabalarını saymazsak.) Eşik’i yazarken okuttuğum yakın bir iki arkadaşım oldu. Onların eleştirileri bana yol gösterdi.
-Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?
Genellikle evimde, kendi ortamımda ve yalnızken yazmayı tercih ederim. Sürekli bölünmediğim müddetçe evde başka insanların bulunmasından rahatsız olmam. Öte yandan bu konuda katı kurallarım yok. Mecbur kalırsam bir kafede ya da parkta, bir arkadaşımın evinde de yazabililirlm. Sessiz ya da izole bir ortam arayışım yok. Salonun bir köşesinde etraftaki kalabalığı umursamadan kendi başına oynayan bir çocuk düşünün. Yazar o çocuktur işte. İzole olacağı bir mekâna ihtiyaç duymaz, oyun mekânın kendisidir. Yazar için de kurduğu dünya oyun alanıdır. Gerçeklikteki hiçbir mekânın sunamayacağı kadar izole bir yerdir orası. O yüzden metnin dünyasına girdikten sonra dış dünyadaki sesler beni etkilemez.