İmre Hâdi’yle ilkin soundcloud’da Alan Parsons dinlerken tanıştım. Hani seçtiğiniz parçayı dinlerken, sistem size dinlediğiniz şarkının rengine benzeyen diğer seçenekleri önerir, aşağıda. En basitinden, bu bir pazarlama stratejisidir ve oldukça işe yarar.
Bildiğim suların dışında yüzmeye acemiyim, söylediğim gibi. Merakımın her zaman peşinden gitmem. Ama bu sefer iyi ki kırmışım kısır döngümü…
Parçaları arasında yol aldıkça İmre’nin; İçimdeki Bütün Kuşlar’dan Buldum’a, Arı ve Çiçek’ten Uçurtmalar’a, Kumru’dan Bir Dilek Tuttum’a, Ağustos’un Gerçek Hikâyesi’nden, Ninni ve Rüya’ya; Yaza Kadar, Niksar, Bekler Durur Onca İnsan, Buralar Hep Dutluktu, Melek Hanım, o muhteşem Dedim ve daha pek çok tını, özlediğim, bir parça nostaljik lezzetler kattı, müzik dağarcığıma. 2014 çıkışlı Büyüdüğümü Nereden Anlayacağım?! ve 2016’lı Buralar Hep Dutluktu tınıları… İki albüm de müzik marketlerin dışında itunes, spotify ve elbette soundcloud’da mevcutmuş. Benmişim cahil olan.
Buralar dutluktu, ama çok eskiden…
2016 albümü, dokuz şarkıdan mürekkep Buralar Hep Dutluktu albümü, “ Türkçe sözlü, bağımsız, yeni bir pop müzik” diye tanımlayabiliriz.
İmre’nin, alternatif akustikle ana akım pop arası bir yerlerde bağdaştırdığı işler bunlar. PbMüzik etiketiyle piyasaya çıkarılan çalışma, Batı popundan feyz almasının yanında, kendi coğrafyamızdan da esinleniyor, özellikle Niksar (sözleri Cahit Külebi’ye ait) ve Nedir Bilmem parçalarında… Paul Simon’dan Toto’ya; Pink Floyd’dan Alan Parsons’a, Dire Straits ve Mark Knopfler’a, Bülent Ortaçgil’e, Erkan Oğur’a, Mazhar Fuat Özkan’a, Doğan Canku’ya, “renk” anlamında, bu sanatçılardan etkilenen ama onları taklit etmeyen parçalar. Bu arada lafı açılmışken, sevdiği müzisyen ve grupları saymaya bayılırmış meğer: Yukarıda adı geçenlerden başka Kings of Convenience, Mathieu Boogaerts, Ana Moura, Gotye, Sting, Khruangbin, Andy Shauf, Kurt Elling, Pat Metheny, John Scofield, Chick Corea, John McLaughlin, Gonzalo Rubalcaba, Erik Satie, Gabriel Fauré, yerlilerden Aydın Esen, Eda Karaytuğ, gençlerden Adamlar, Cihan Mürtezaoğlu, Can Kazaz ve Simge Pınar…
Çalışmanın hit parçası Buralar Hep Dutluktu, milenyum çocuklarının, belki de kelli felli çoğu İstanbullunun bilmediği, Mecidiyeköy, Esentepe ve Levent civarının eskiden verimli bir dutluk oluşunu aynı bölgede handiyse metrekare başına iki gökdelenin düştüğü günümüzde, incelikli bir ironiyle süzüyor.
Sözün özü; İmre Hâdi’nin düş gücünden çok şey öğrenebiliriz. Güneşli ilk ilk gençlik yıllarımızı hatırlar, umutlanırız. “Birlikte,” ama bireye saygılı müzik diliyle ruhumuzu sağaltabiliriz.
Büyüdüğümüzü anladık mı? Gerçekten…
Türk akustiğinde çocuk şarkıları denildiğinde Barış Manço’dan Ali Kocatepe’ye; Fatih Erkoç’tan Sonat Bağcan’a ve Bülent Ortaçgil ile Fikret Kızılok’a geniş bir yelpaze geliyor aklıma. Sadece onlar değil; Şevval Sam, 2016’da “Nanninom” isimli bir albüm çıkardı. Çocuk edebiyatını ana izlek edinenler hariç- yıllar yılı edebiyatın farklı alanlarında verim veren çoğu yazarın, olgunluk döneminde mutlaka çocuklara yönelik bir şeyler kaleme alışları gibi, müzik ortamında da çocuk dinleyiciye hitap eden düzenlemelerin, sanatçısı için haklı bir prestij olduğu kuşkusuz.
Andığım isimlerin hakkını vermeyi unutmadan, sanatın her yüzünde olduğu gibi, çocuk müziğinde de kalitelisine rastlamanın zorluğunu belirtmem sanırım yanlış olmaz.
Diyeceğim; yetişkinle çocuğu birleştiren, ikisini de aynı potada eriten kaliteli tınıya rastlamak zor. Belki de bu yüzden, gerek edebiyatta, resimde; gerekse müzikte çoğu zaman bilmediğim sulara yürümekten kaçınırım. İmre Hâdi’nin çocukla yetişkini, yetişkinle genci hatta geçkini buluşturan müziğiyle biraz geç tanışmamın nedeni büyük ihtimal bu olsa gerek.
İki “estetiğin” harmanlanması…
Alman Lisesi, ardından Mimar Sinan Mimarlık, sonra New York Pratt Enstitüsü Endüstriyel Tasarım Yüksek Lisansı. Belki de bir aile geleneği olarak mimarlık aracılığıyla sanata atılıyor; ama onu müzikle profesyonel bir şekilde harmanlamasını biliyor. Los Angeles Müzik Akademisi’nde tamamlanan müzik eğitiminden (2005) ve reklam, belgesel, oyun ve tiyatro müziği bestelerinden sonra.
Dört yıl önce Herkes için çocuk şarkıları mottosuyla hazırladığı Büyüdüğümü Nereden Anlayacağım?! didaktik olma amacı gütmeyen on şarkıdan oluşuyor. Andığım on şarkı, sadeliğin içindeki kaliteyi gösterircesine, yormayan, su gibi akan kompoziyonlarla örülmüş. Klasik masalları farklı kurgularla inşa eden sözler; neşeli, samimi ve “güneşli” müzik rengiyle, papatyalar içinde kelebeklerin peşinden koşmayı anımsatıyor.
Çocuk şarkıları hazırlamaya iten nedeni şu sözlerle anlatmış, Hâdi: “Misafirliğe gitmiştim. Evin beş yaşındaki kızı akşam yemeğinde masadaki herkes gibi oturmuş yemeğini yiyordu. Arada bir söz alıp bir şeyler söylüyordu. Esprilere katılıyordu. Onun çocuk olmasına rağmen büyüklerin hayatına gayet normal bir şekilde katılması beni çok etkiledi. Sonra eşim bir gün Macaristan’dan Szaloky Agi diye bir şarkıcının çocuk şarkıları CD’sini hediye olarak getirdi. O sıralar bende uykusuzluk problemi vardı. O müziği dinledim ve uzun zaman sonra ilk defa deliksiz bir uyku uyudum. Derken kafamda o küçük kızın tavrı ve çocuk şarkıları birleşti. Çocukların ve büyüklerin beraber dinleyebileceği, bir müziği dinlerken paylaşmanın zevkini tadabilecekleri şarkılar olsa dedim. Çocuklara mesaj vermese, onlara bir şey öğretmeye çalışmasa ve sadece müzik olarak dinlense…”
Üstün Dökmen’in, Çocuklara ve Büyüklere Masallar’da, özellikle anonim olan masalların estetik yapısının yanında eğitsel bir işlev barındırdığını, fakat yazarı belli masalların, aksine daha estetik bir kaygıyı yeğ tuttuğunu okursak, İmre’nin dinleyene mesaj vermekten çok, pür bir estetik merakla dinlenen; sıra dışı, dost, biraz da muzip tınılarının psikolojik altyapısını çözebiliriz, biz büyükler de.
İmre Hâdi’nin şarkılarının felsefesi üzerinde düşünürken, Grek dünyası bilgelerinin çocukları doğru akıl yürütmeye yönlendirmek için müzik ve matematikten yararlandıkları aklıma düştü, bir de. Kakafoniye kaçmayan bir melodinin uyumunun tıpkı matematik denklemi gibi akıcı ve mantıklı olduğunu gören genç; hem sanatla bilim arasındaki eşitliği seziyor, hem de doğru düşünme, dengeli fikir yürütme ve bir düşünceyi aşamalı aşamalı ilerletme için gereken zihinsel yapıyı ediniyormuş. Mimarinin de müzik gibi sanatın, estetiğin bir kolu olduğunu anımsar ve her ikisinin de -bir bakıma- matematiksel kurguyla örüldüğünün kabul edersek, müzikle mimarlığı, bir başka deyişle müzisyenlikle mimarlığı aynı ruhta eriten İmre Hâdi’nin müziğinin değeri daha da anlaşılabilir.
Ayça Güzel – edebiyathaber.net (16 Ağustos 2018)