İroninin, kırılgan ve karşı tarafın algısına göre vücut bularak amacından uzaklaşmak gibi bir özelliğe sahip olduğunu biliyor muydunuz? Aynı zamanda, “eleştirmenler arasında (da) ironinin ne olduğu ile ilgili bir uzlaşma”nın bulunmadığını… Hal böyleyken, ironi, eleştiriyi düz istikametten kurtararak ona ara yollar açıyor. Okuru da metnin üzerinde salındırarak haz duygusu yaratıyor. Ama çok oynak bir yapısı var ve ilk haliyle ele geçirilmesi için gösterilen çaba da yarar yerine zarar getiriyor. Üstelik, ironinin ardında bıraktığı miras, bu karmaşıklığa katkı sunuyor. Zira “romantik akıma bağlı eleştirmen, ironinin ruhunu ve değerini onu açıklamak çabalarıyla (yeterince) ihlal” etmiş. Bugüne gelindiğinde ise, ironinin kendisine yüklenen anlam fazlalığından ötürü iletişimi zorlaştıran bir ironi oluşturduğunu görüyoruz.
Wayne C. Booth, İroninin Retoriği’nde, ironi sorunsalını anlaşılır bir hale getirmiş demek doğru olur. Bu anlamda, okur için önemine dikkat çekmekte yarar var, (okur derken, bir metni çeviri amacıyla okuyanları dışta tutmuyoruz). Booth metnini, “kararlı ironi” diye nitelendirdiği açık ve net yapılan ironi tarzıyla, “kararsız ironistler” sınıfına koyduğu (Samuel Beckett) tarzı ironik özlü eserler üzerinde kuruyor. Dolayısıyla, şablon haline gelmiş bazı anlamlar da katı hallerinden sıyrılıyor. Zira bu sıyrılmada ironinin çok büyük bir payı var.
Doğrulamanın kaçınılmaz olumsuzlaması…
Bir eserde yazarın kurduğu ironi, okurun ondan ne anladığıyla sınırlı kalmıyor ne yazık ki. Zira “meraklıları için de ondan korkanlar için de ironi, açıklamaların temelini çürütüp bir kaos” silsilesinin başlangıcı oluyor. Ve ardından ya onu “bütün dogmaları yok ederek özgür” bırakıyor ya da “her doğrulamanın özündeki kaçınılmaz olumsuzlama kanserini ifşa ederek” onu yok ediyor. Daha açık bir ifadeyle, yazar ve okurun arasındaki iletişim yolu, tamamiyle onun (ironinin) anlaşılmasından geçiyor. Ama Booth’ın edebiyat tarihinde yaptığı gezinti bunun gözardı edildiği yönünde. “Onsekizinci yüzyıldan önce birçokları için retorik bir aygıt, retorik söz sanatlarının en önemsiziydi. Romantik dönemin sonuyla birlikte kendi özü ve gereklilikleriyle yüce bir Hegelyan ya da Romantizme eş anlamlı ya da dahası Tanrının tutumunu temel alan bir kavrama dönüştü.”
Anlamı yakalamak…
Öncelikle ironinin bugüne değin peşinden sürüklediği farklı anlamların üzerinde durarak biraz temizlik yapıyor Booth. Hedef, elbette ki bu temizliğin çok ötesinde. Aslında bütün mesele, “o nasıl biliyor, biz nasıl biliyoruz?” sorusunda düğümleniyor: “Bu kadar oynak bir zeminde duran bir konuda iki okurun aynı fikirde olup nasıl aynı fikirde olmadıklarını bilmediklerine yetecek nitelikte bir köşeyi ele geçirmesinin bir yolu var mıdır?” Bunun retorik bir sorgulama türü seçmek anlamına geldiğini söylüyor Booth. Zira ifade edilmesi gereken varsayımları da beraberinde getirerek bulanık olanı berraklaştırıyor. Yalnız, bazı ironilerin de anlaşılmak için yazıldığının altını çizen düşünür, birçok okurun bunları anlamamısında bir talihsizlik görüyor. Ama şöyle diyor: “Bu günlerde insan ne yana dönse birilerinin, anlamanın normatif bir anlamda gerçekten mümkün olmadığını, her okurun kendi anlamını oluşturduğunu ve ne kadar çok çeşit olursa o kadar zenginleşebileceğimizi söylediğini duyabilir. Ama ben şu ana kadar kimsenin tüm okumaları aynı memnuniyetle karşıladığını görmedim.”
‘Yorumbilimsel son çırpınış çağı’
Bazı okumaların diğerlerinden daha iyi olduğunun görmezlikten gelinmesini eleştiren Booth, geçerli birçok eleştiri yöntemi ve herhangi bir eserin geçerli birçok okuması olduğu gerçeğini hatırlatıyor.
Bir eserin ironik olup olmadığı okuyucunun sorduğu sorularla da ilintili. Sözkonusu sorular biraz da eseri anlamanın önünde bir engel niteliğinde. Her ne kadar anlamanın zorluğu gibi büyük bir sorunsalla karşı karşıya olsak da, burada yakaladığımız her bir anlamın hayatın değerini artırma gibi bir rolü var. Şöyle diyor Booth: “Bence bir tek iyi paragrafın iyi bir okuması tam anlamıyla değerlidir çünkü bunu başaran kişi o anda hayatı tam anlamıyla yaşıyordur.”
Anlambilimin ve göstergebilimin her derde deva olduğu bir çağda olduğumuzu söyleyen düşünür, bu çağı, “yorumbilimsel son çırpınış çağı” olarak nitelendiriyor.
Düşünürün eserde incelediği konulara gelince; Kararlı İroni Yöntemleri, Yeniden Kurgulamalar ve Değerlendirmeler, İronik mi?, Makaleler, Satirler, Parodi, İronik Portreler, İronistin Sesi, İroninin Standart Bir Tadı Var mı? Yeniden Kurgulanamazı Yeniden Kurgulamak:Yerel Kararsızlıklar, Sınırsız Kararsızlıklar başlıklı bölümlerden oluşuyor. Tabii bu arada, ironiyi anlamaya çalışırken ironiyi kaçırmamaya dikkat etmek gerekiyor.
Aysel Sağır – edebiyathaber.net (31 Aralık 2018)