Öykü: Esin | Gamze Sarıateş

Ocak 3, 2019

Öykü: Esin | Gamze Sarıateş

Evinin penceresinden ağaçları izliyordu Esin. Yağmur vardı. Yağmuru izliyordu. Esin’i dışarı bakarken gören Armen ona yaklaşıp sarılmak istedi. Yaklaştı önce. Eğilip boynundan öptü. Esin dışarı bakmaya devam ediyordu. Sırtı Armen’e dönükken Armen ona sarıldı. Ellerini onun  göbeğinde birleştirdi. Birlikte dışarıyı seyre daldılar. Biraz sonra Esin’i kendine doğru çevirdi. Bir süre bakıştılar. Esin, Armen’in yüzünde ellerini gezdirdi. Uzanıp yanağından öptü yaklaşıp dudak larından. Armen aynı karşılığı verdi. İleri gitti onu iyice kendine çekti. Perdeyi kapattılar. Işığı söndürdüler.  Sokak lambasının ışığı yetsin istediler. Yatağa uzandılar.  Gecenin son saatlerin den sabahın ilk ışıklarına kadar seviştiler. Zevk aldılar. Sevdiler belki, belki daha çok aşık oldular.

Ve sabahın erken saatlerinde işlerine gitmek üzere evlerinden ayrıldılar. Fakat Esin’de bir durgunluk vardı. Bir neden olmaksızın da durgun olabiliyordu. Örneğin çok eğlendikten bir süre sonra durup düşünmeye benziyordu bu hâli. Dolayısıyla bu ruh hâlinin çok üstünde durmuyordu  şimdi. Böyle zamanlarda kalabalığın içinde kaybolsa yeriydi. Bilinmemek, saklanmak istemek gibi. Derken gün akşama aktı. Esin gazeteden çıkıp evlerine doğru yol aldı. Armen’i aradı. Telefonu kapalıydı. Fazla önemsemedi. Eve varmak üzereyken köşe başında Artemis’le karşılaştılar. Merhabalaşıp sarıldılar. Bu iki eski dostun arasında ilginç denecek bir konuşma geçti. Artemis söze girdi.

“ Rüyamda Armen’i ve seni gördüm.” dedi.

İlk anda şaşıran Esin  “nasıl?” diye sordu.

“Sen sanki bir şeyleri sezmenin getirdiği bir acı ve dinginlik içindeydin. Acın aklını başından almıştı ama zamanla başından türlü olaylar geçen insanların durup düşündükten bir süre sonra olanların akışını kavramaları gibi kavramıştın öyle her şeyi. O andan itibaren dingin bir tavrın vardı. Acın hafiflemişti.”  Bunları söyleyen Artemis cümlesinin devamını nasıl getireceğini düşündü. Esin bakışlarını kaldırımın taş döşemelerinden almış Artemis’e yöneltmişti.

Artemis şöyle devam etti.

-“Sırtını Armen’e dönmüştün. Onun yüzü ise sana dönüktü. İşte bu kadar. Sonra uyandım.”

Esin bir anlam veremedi. Gülümsedi. “ Enteresan. Neden böyle bir rüya gördün ki?” dedikten sonra “umarım çıkmaz” diye ekledi. Ardından “ haydi bize gidelim “ dedi.

-“ Çok isterdim ama bugün olmaz bebeğim. Sonra mutlaka görüşelim. Özlüyorum seni” diyen Artemis Esin’e sarıldı ve ayrıldılar.

Esin eve iyice yaklaşırken Armen’i yeniden aradı. Telefonu hâlâ kapalıydı. Bu sefer telaşla apartmanın merdivenlerinden çıktı. Evin kapısını açtı. Aceleyle içeri girdi. Armen yoktu. Saat sekize yaklaşıyordu. “Neyse çok geç değil henüz” diyerek içini rahatlatmaya çalıştı. Banyoya girip sakinleşmek istedi. Böyle zamanlarda insanın aklına hemen kötü ya da olmadık şeyler gelirdi. Koşullanmış gibi onu düşünürdü yalnızca. En iyisi bir daha aramasıydı. Denedi fakat kapalıydı işte. Bunun üzerine iş yerini aradı. Telefonlara bakan yoktu.

Aynı evde kalmaya başladıktan sonra bu ilk defa başına geliyordu. Belki bu sevgilisinin bilmediği bir yönüydü. “Belki ara sıra telefonunu böyle kapatırdı ya da telefonun şarjı bitmişti. Olamaz mıydı yani?” Olabilirdi ama Esin bunları aklından geçirse bile telaşının artmasının önüne geçemiyordu. Salonda bir süre dolandıktan sonra yeniden aradı. “Hah işte çalıyor” diye geçirdi içinden. Heyecanlanmış ve rahatlamıştı. Gülümsemesi yarım kaldı. “Armen’e ne olmuştu? Neden açmıyordu? “Merakta kaldığımı bile bile nasıl böyle düşüncesizce hareket eder,” diye söylendi Esin. Pencereye yaklaştı. Yatağına oturup üzgün ve düşünceli gözlerle göğün karanlığına, gelip geçenlere baktı.

Ardından holdeki aynanın karşısına geçti. Abarttığını, Armen’in birazdan ya arayacağını ya geleceğini söyleyerek kendisini teskin etti. Gülümsedi. O anda bunları hiç düşünmemiş gibi montunu sırtına geçirip, şalını boynuna doladıktan sonra kendisini sokakta buldu. Yağmur yoktu ancak inanılmaz bir İstanbul soğuğu vardı. Kar yağsa hava yumuşamaz mıydı? Hemen bir taksiye atlayıp taksiciye Cevahir’e  gitmeleri gerektiğini söyledi. Alışveriş merkezi 10.00’da kapanmadan yetişmeliydi. Trafiğin çok fazla olmaması nedeniyle gecikmeden vardı. Döner kapıdan sonra güvenlikten aceleyle geçti. Yürüyen merdivenlerden bir kat aşağı indi. Zara’dan içeriye adımını attı. Müdür yardımcısına Armen’i sordu.

“Armen Bey çıkalı neredeyse dört saat oldu” cevabını aldı. “Offf Nereye gitmiş olabilir? Az önce yeniden aradım ama açmıyor. Bir de siz arayın. Hadi  arayın bekliyorum.” dedi korkarak. Denildiği gibi arandı ancak açmıyordu. “ En son bir kadınla konuşuyordu. Fakat sonra iş yoğunluğundan bir daha dikkat etmedim. Bir haber alırsanız ya da ben alırsam haberleşelim mutlaka,” dedi müdür yardımcısı.

Esin hiçbir şey diyemeden ayrıldı oradan. Evine döndü. İyice durgunlaştı. “Sabahki durgunluğumun sebebi buydu demek” diye geçirdi içinden. Yatağına uzandı. Gözlerini kapattı. Uyumak değil dinlenmek için.

Bir müddet hareketsiz durdu. Gözlerini açıp tavana baktı. Karanlıkta  bir yol aradı. Bir ses duymak istedi. Bir ışık görmek… Umutsuzluğu ve huzursuzluğu arttı. Armen gelse ona hiçbir şey diyemeyecek, hiçbir şey soramayacak  gibiydi. Derken kapının içinde bir anahtarın döndüğünü duydu. Hemen ayaklandı. Kapıya koştu.

İşte Armen gelmişti. Esin ona özlemle sarılmak istedi ama yapmadı. Arkasını dönüp salona geçti.  Yerini aldı pencerenin önünde. Işığı açtırmadı. Sokak lambasının ışığında şimdi yavaş yavaş başlayan kar yağışını izlemek istedi.

Armen gelip  oturdu. Bir şey söylemesi gerekiyordu ama konuşamıyordu. Esin sanki bir şeyleri sezmiş gibi  hem konuşsun hem sussun istiyordu. Sustular uzunca. Armen yalan söylemeyi düşündü elbette.

Fakat bundan vazgeçti. İkinci defa ihanet olurdu bu. Buraya kadar yalansız yürütmüşlerdi. Peki şimdilerde müşterek bir hayata doğru yol alırken neye yol açacaktı birazdan söyleyecekleri?

Şüphesiz kaybetmişti Esin’i.

“Sana anlatacağım. Belki çok şey söyleyeceksin belki hiçbir şey. Kaybettim seni. Daha ne söyleyebilirim Esin? “ dedi.

Esin, demek öyle diye içinden geçirirken “demek beni aldattın ha” diye ekledi. Nasıl bir acı içinde olduğunu ancak yaşayan biri bilebilirdi. Daha fazla duraksamadan “Kim” diye bağırdı? Başı dikti. “Roza” adını duyduktan sonra omuzları düştü. Başını önüne eğdi. Yumruklarını sıktı. Bıraktı. Elini kaloriferin üzerinde götürüp getirdi. Doğru mu söylüyor diye yüzünü ilk defa Armen’e döndü. Armen’in gözleri yerdeydi.

“Lezbiyen değil miydi o?” diye sordu Esin

-Durdu ve “Biseksüelmiş” diyebildi Armen.

“ Yazgın mı bu senin yoksa?” diye alayla ve acıyla karışık sordu Esin. Cevap beklemedi. “Artık gidebilirsin. Haydi git ona. Yalnız yaşıyor nasılsa,” diye söylendi istemeden. Sonra gidip  kapıyı açtı. Ve Armen’in çıkmasını bekledi. Eşyalarını almaksızın çıktı evden Armen.

Esin yalnız kaldığında ne yapacağını bilemedi. Durgunluğu kısa sürede öfkeye döndü. Yerinde duramadı. Dişlerini sıktı. Dudaklarını kanattı. Yastığı ağzına dayayıp bağırdı. Küfürler yağdırdı onlara. Bu böylece sabaha kadar sürdü. Yemek yiyemedi, su içemedi. O gün işe de gidemedi. İşlerini yapamadı. Bir kaç günü böyle geçti. Nihayet Artemis’i aramayı düşündü. Bir yol, bir hayat aradı kendisi için.  Artemis, Esin’i gelip evden almak istedi.

Üstüne kalın bir şeyler almayı ihmal etmedi. Bunu düşünmesine şaşırdı. Ve dışarı çıktı. Sarıldılar. Esin ağladı. Artemis’in rüyasını hatırlayınca ürperdi. Arabaya geçtiler.

Esin:

“Bana yardım et. Öfkem diner mi? Ya gitmeliyim buradan ya da o da acı çekmeli benim gibi.”

“Sana nasıl yardım edebilirim? Yanında olduğumu bil ” diyerek karşılık verdi Artemis.

“Bana bunu nasıl yapar? Hazmedemiyorum. Gidip Roza’yla birlikte olmak ve bunu Armen’in gözleri önünde yapmak istiyorum. Ama bunu kendime yakıştıramıyorum” derken çaresiz, yüzünü eliyle kapattı Esin.

Artemis aynı anda hem güldü hem düşündü. Film bile çıkar bundan diye geçirdi içinden. Ardından ciddileşti ve ”bilemedim “dedi. Bir şeyler daha söylese iyi  olacakmış gibi “bu doğru olmayabilir. Bekle. İnan hiç geçmeyecekmiş gibi gelen şeyler geçer.”

Esin:

-“Beni Roza’ya bırak” dedi net bir ses tonuyla.

Kararlı görünen Esin karşısında “ tamam” diyebildi Artemis.

-“Şimdi Armen’i ara ve nerde olduğunu öğren. Evdeyse dışarı çıksın. Bir şekilde ikna et. Sonra ben sana haber verince Armen eve gelsin,” dedi. “Eminim onda kalıyordur. Borçları var. Evini kiraya vermişti,” diye de ekledi.

Bunun üzerine Artemis Armen’i aradı. Armen açmadı. Arabayı yolun kenarına çekti. Hiç konuşmuyorlardı. Esin sessizliği “bir daha ara” diyerek bozdu. Denendi ama yine açılmadı telefon. Bunun üzerine Esin “sen de benimle gel. Kapının deliğinden bakan olursa ilk seni görsünler,” dedi.

Buna “ Roza bunu kabul etmez” karşılığını verdi Artemis.

“Bana olan ilgisinin bittiğini sanmıyorum. Bunu kullanacağım. Sür arabayı Artemis. Hadi artık. Bitsin şu iş” diyen Esin’e hiçbir şey demedi Artemis. Yalnızca arabayı sürdü. Evin kapısına geldiklerinde ısrarlı kapı çalınışına rağmen açmayı düşünmediler. Sonra Armen “açalım” dedi kaygıyla. Kapı açıldı. Artemis oradan koşarak uzaklaştı. Esin içeri girdi. Roza’ya doğru yürüdü. Dudaklarını dudaklarına yaklaştırdığını, elini yüzünden vajinasına kadar Roza’nın vücudunda gezdirdiğini, onu öperek, dokunarak, hissederek soyduğunu, birlikte olduklarını, her anı Armen’e göstermek istedi. Bunu bir an hayal etti. Fakat hiçbir şey yapamadı. Hiç değilse bir şey söyleyeyim diye geçirdi içinden. Ağzından şu kelimeler döküldü.

-“Ben de seni aldatmıştım.”

Gamze Sarıateş kimdir:

1991 Tunceli doğumlu. Muğla’da felsefe öğrenimi gördü. İstanbul’da yaşıyor. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde konservatuvar bölümünde yazarlık okuyor.

edebiyathaber.net (3 Ocak 2019)

Yorum yapın