“Gregor Samsa bir sabah bulantıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağına dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” 1914’te Çekoslavak Yahudisi Franz Kafka adlı 31 yaşındaki memur tarafından nişanlısı Felice Bauer’i etkilemek amacıyla yazılan öyküdeki bu giriş cümlesi, 17’inci yüzyıldan beri yani tam olarak Cervantes’in Don Quijote ile miladı belirlenen edebiyat tarihindeki Dostoyevski, Shakespeare, Balzac, Tolstoy, Hugo, Gogol, Schiller gibi uzayıp giden bir sıra dağ dizisini hallaç pamuğu gibi savurup, sessizce bir kenara attı. Dönüşüm adlı öykünün 15 kelimeden ibaret bir cümlesinin gücü yayınlandığı 1915’te fark edilmedi ama modern edebiyatın başlangıcı olduğunun tescili çok geçmeden yapıldı.
Franz Kafka’nın Dönüşüm adlı öyküsü, bir sabah uyandığında kendini bir böceğe dönüşmüş olarak bulan kumaş dükkanının pazarlamacısı ve tahsildarı genç Gregor Samsa’nın hazin hikayesi. Gregor onlarca bacağı, çok duyarlı bir karnı ve bombeli bir sırtı olan böceğe dönüştüğünü gözleriyle gördüğünde aklına gelen ilk şey, kabus gördüğü yahut lanetlendiği değil. Onun derdi sabah 5 treniyle aktarmalar yaparak ulaştığı işine gitmediği için patronunun ona öfkelenmesinden ibaret. İnsanın başına böylesi sıra dışı bir durum yahut felaket geldiğinde düşünülecek ilk şeyin ‘işe gitmemenin yaratacağı sorunlar’ olması insanın böcek olarak uyanmasından da tuhaf değil mi? Kafka dünyasında Gregor’un (bu da tartışmalıdır ya) insanken böcek olarak uyanmasının tuhaflığını aktarıp bunu bir kenara çektikten sonra metnin odak noktasını bu genç pazarlamacının işe gidemeyiş trajedisine yöneltmesi, onun edebiyat ekolünün ilk anayasa maddesi. Kafka hiçbir zaman okuyucuya uzun tasvirler, sihirli giriş cümleleri, detaylı karakter analizleri yahut anlatacağı hikayenin toplumu ne denli yürekten sarsacağına ilişkin bir üslup ve teknik kullanmaz. O, doğrudan doğruya okura ne söyleyecekse lafı dolandırmadan ve eğip bükmeden söyleyiverir. Elbette Franz Kafka’dan önce edebiyat dünyasında bu hiç uygulanmayan bir yöntem değildi. Edebiyatın pek çok ustası yapıtlarında bu üslup ve biçimi bir şekilde denediler. Ama hiçbiri, bir insanı bir böcek olarak uykusundan uyandırmayı denemedi. Dönüşüm’ün en sihirli yanının bir insanın böcek şeklinde uyanmasına dair bu özelliği olduğunu ifade etmek de Kafka’ya yapılabilecek en büyük haksızlıklar listesinin başında yazılır, ama hemen her eleştirmen ve okur tarafından da yapılmadan durulmaz.
Ondan nefret ediyor
Dönüşüm’ü büyük yapan kuşkusuz bu insan böcek imgesinin gücünde saklı. Dönüşüm’ün dünya edebiyatını dönüştürmesinin asıl kudretiyse bir metin inşa sürecini basitleştirdiği kadar güçlendirmesinden geliyor. Öykünün henüz ikinci sayfasında Gregor’un bir böceğe dönüştüğünü tam olarak kabul etmesinin ardından, hala insan olduğunu kabul etmeyişinin perdesi oynanıyor. Gregor sabahtan akşama kadar trenlerde nasıl yolculuk yaptığını anlatarak düzensiz, az maaşlı ve sevmediği işinde ailesine bakmak için çalışmaya nasıl mecbur olduğunu okurla paylaşıyor. Ardından da ekonomik durumu iyi olsaydı, bu pazarlamacı ve tahsisatçı karışımı işini yapmayacağından dem vuruyor. Öykünün daha başında bir insanın böceğe dönüşüvermesinin dehşetiyle dolması gereken sayfalar, Gregor’un aslında eti, sütü ve gücü için beslenen bir işçi hayvandan farksız olduğunu okurun kurguya yatkın zihninde kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıkça anlatıyor. O zaman Kafka, Dönüşüm’de alt metindeki bir soruyu okura henüz işin başındayken soruyor: “Gregor Samsa, zaten bir insan değildi ki, onun böceğe dönüşmesine neden şaşıyorsunuz?”
En edebi kur yöntemi
Kafka, bu öyküyü nişanlısı Felice Bauer’i kendine daha çok bağlamak için kaleme alırken, pekala okurun Gregor Samsa’nın böceğe dönüşüvermesini zaten insan olmamasından daha ilginç bulacağını biliyordu. Onun amacı da nişanlısını bu öykünün sıra dışılığı ile cezbederek, daha ateşli sevişmeleri elde etmekti. Bu sizi şaşırttı mı? Kafka, kısa hayatı boyunca resmi ve gayri resmi şekilde birçok kadınla nişanlandı. Onlara edebiyat tarihinin en romantik kitaplarından birine de dönüşecek Milana’ya Mektuplar gibi sayısız aşk mektupları yazdı. Edebiyatın doğuştan romantizme yatkın kadın neslini yatağa çekmeye yarayacak etkili bir silah olduğunu erken keşfetmişti. Çoğu kez de amacına ulaştı. Ayrıca bu sebeple başına birçok bela da açtı. Kafka’nın aynı anda birden çok kadına ümit vermek yada idare etmek gibi bir huyu vardı. Bir gün iki nişanlısını bazı yakın dostlarının şahitliğinde karşısına alıp yaptığı konuşmada öyle çok yargılandı ki, Kafka’nın aklına o sırada Dava romanını yazmak geldi. Dönüşüm de yine Kafka’nın güzel olmasa da romantizm yapabilecek inceliği bulduğu Felice Bauer’i etkileme yöntemlerinden biri. Ama bu kur yöntemi bugün dünya edebiyatını değiştiren bir çaba olarak kayıtlara geçiyor. Bir edebiyat metninin hangi amaçlarla yazıldığının ne önemi var? Mühim olan metnin vardığı yer. Ben de edebiyat dedikodusunu bir kenara bırakıp Dönüşüm’ün ilk sayfaları ilerledikçe, Kafka’nın Gregor Samsa’dan nasıl nefret ettiğini anlatayım.
Sen bir hayvansın
Kafka, bizim acımamızı istediği Gregor Samsa’dan nefret ediyordu. Babasının iş yerine olan borçlarını kapatmak, annesinin kısıtlı harcamalar yapsa da aile bütçesine katkıda bulunmayan üşengeçliğini örtmek ve kız kardeşi Grete’yi iyi keman çaldığı için konservatuara yollamak gibi zorunlulukları var. Bu sebeple de Gregor’un bir dakika geç kalsa bile sabahın köründen gece yarısına kadar üç kuruş maaşa hak ettiğinden de az saygı görerek çalışması, Kafka’yı sinirden deli eder. İyi de Gregor’un yaratıcısı Kafka değil mi ki, kahramanının bu mecburiyet prangaları nedeniyle kendi hayatını yaşamak yerine ailesinin hayatını idame ettirmeye dönük çabasından niye tiksinsin? sorusu haklı olarak gündeme geliyor. Kafka metinleri incelendiğinde, onun yaratıcı zihninin hiçbir zaman yaşamayan bir kişiyi roman kahramanı yapmadığı görülür.
Kafka, kendi zamanının en önemli gözlemcilerinden biri. Onun Gregor Samsa’ya trende, parkta, bakkalda onlarca kez rastladığına şüphe yok. Böyle olunca da Kafka’ya düşen Gregor’u baştan yaratmak değil var olan karakteri bir öykü kurgusunun içine koymaktan ibaret. Kafka’nın nefret ettiği de Gregor’un varlığı değil onun var olma biçimi. Eğer Kafka, Gregor’dan bir parça hoşlansaydı Dönüşüm’ün başlangıç bölümünde sinir bozucu bir inatçılıkla hala onun işe gidememe sıkıntılarını okurla paylaşmazdı. Gregor, bir bok böceğine dönüştüğünün farkında değilmiş gibi kalkıp hiçbir şey olmamışçasına işe gitmenin derdiyle uğraşırken, onun saat gibi işleyen hayatının o gün takıldığını fark eden kız kardeşi, babası ve annesi kapıyı açıp, durumu anlatması için onu zorlar. Fakat Gregor, biraz hasta olduğunu öne sürerek buna yanaşmaz. Az sonra da öyküye Gregor’un çalıştığı dükkanın müdürü girer. Müdür, sabahın köründe işe gelmeyen Gregor’un neden bir saat geciktiğini anlamak için eve damlarken, bir soruşturma müfettişi gibi olayı eline almaya çabalarken artık bir böcek olduğunu kabul eden Gregor da insan diliyle birazdan işe geleceğini ifade eder. Ama ailesi ile müdürün duyduğu tek şey, Gregor Samsa’nın odasından gelen bir hayvan homurtusudur. Üstelik müdür Gregor’un tahsil etmesi için verilen yüklü bir çeki alıp kaçtığı şüphesini ortaya atar: Olan biten sadece bir tertipten ibarettir. İşe gitmek için yatağından düşen Gregor ise kapısını zorlayıp müdüre böcek suretini gösterince, işler değişir.
Aileler değişiyor
Dönüşüm’ün ilerleyen bölümleri ailenin Gregor’un kocaman bir böceğe dönüşmüş olduğunu kabullenmeme ve bu olağandışı durumla nasıl baş edeceklerini bilememe kaoslarını ele alıyor. Daha önce böceğe dönüşmemiş Gregor da nasıl davranacağı konusunda tecrübesiz olduğundan, insanın en ilkel ama en güçlü duygusu, korku tüm aileyi esir alıyor. Aile, böceğe dönüşmüş sevgili oğullarından korkarken, Gregor odasından çıkması halinde karşılaşacağı kitlesel korku halinin geri dönüşünden korkar. Böylece o odasına hapsolurken, aile de konuya bir çözüm bulmaya girişir. Annesi ilk başlarda oğlunu görmek ve neye benzediğini anlamak istese de bu çabaları eşi ve kızı tarafından önlenir. Anne de oğlunu görme konusunda fazla ısrarcı olmaz. Baba da durum karşısında şaşırmanın ötesinde bir sorumluluk almayınca, işler oldu olası aralarında kardeşlik çekimi bulunan Gregor ile kız kardeşi Grete’ye kalır. İnsandan dönüşmüş bir böceğin ne yiyip ne içeceği konusunda bir fikri olmayan Grete, kardeşi Gregor’un sevdiği yiyecekleri odaya bir süpürge yardımıyla iterken insani ihtiyaçlarının yerini böcek türünün gereksinimleri alan Gregor ise bir müddet açlık çeker. Aynı zamanda salona girmeye ilişkin çabası da babasının yaptığı elma atma saldırısı sonucu, böcek vücudunun ağır yaralanmasıyla sonuçlanınca odasındaki hapisliği kabul eder. Kıt kanaat geçinen ailenin aşçısı, hizmetçisi bu korkunç durumu kabullenmeyi dehşetle ret ederek işi bırakır. Kafka, burada içmeye ayranı olmayan ailenin burjuva özentisi savurganlığını da iyice yerle bir ederken, Gregor’un annesinin aylar sonra oğlunun odasındaki eşyaları çıkartması sırasındaki şu ifadesiyle öyküyü insani boyuta indirir: “Bence iyisi, odayı eskiden nasılsa aynen öyle korumaya çalışmamızdır. böylece Gregor yine aramıza döndüğünde her şeyi eskisi gibi bulur, arada olup bitenleri unutması da o ölçüde kolaylaşır.” Fakat anne, bu sözleri ettikten sonra birkaç aydır duvarda ve tavanda gezinmeyi yerde dolaşmaya yeğleyen oğlunun böcek halini ilk kez görünce korkudan bayılıp düşer. Gregor anneyi bu şekilde korkuttuğu için kardeşi Grete ve babası tarafından böcek olmasından da affedilmez bir suç işlemişçesine oda hapsine cezalandırılır. Ta ki, Samsa Ailesi’nin kiracıları birkaç aydır ev halkının olağanüstü davranışlarının ardında bir gariplik bulunmadığını görsünler diye yemeğe davet edilinceye kadar bu hal sürer. O akşam leziz yemekler eşliğinde hayli keyifli geçen sohbet Grete’nin çaldığı kemanla tütsülenirken, artık çürük yiyecekleri lezzetle yiyen, ayaklarını ve vücudunu bir böceğin tam da olması gerektiği gibi kullanabilen Gregor, insan ruhunu hatırlar. Kardeşini konservatuarda okutma hayalini kurduğu kemanın sesini duyunca, evde yabancılar olmasına karşın odasından çıkar ve bu durum yabancıları korkutmasa da, ev halkı panik ve dehşete kapılır. Kafta, burada da o dönemin aile yapısının çürük ve işe yaramaz bölümlerini Gregor üzerinden lanetlediği güçlü bölümlerle ailedeki fay hatlarını çatlatırken, Grete’den ağabeyi Gregor için o ana değin kimsenin beklemediği bir çıkış gelir: “Buradan gitmeli. Tek çare bu. Ama onun Gregor olduğu düşüncesini kafamızdan atmamız gerek. Fakat o nasıl Gregor olabilir ki? Gregor olsaydı eğer, insanların böyle bir hayvanla birlikte yaşamalarının olanaksızlığını çoktan anlar ve kendiliğinden çekip giderdi.” (Can Yayınları, Çev Ahmet Cemal)
En parlak yıldız
Nihayetinde bu böcek dönüşümüne pek de ayak uyduramayan Gregor, bir müddet sonra eve hizmetçi olarak gelen fakat kendisinden korkmak yerine onu korkutan hizmetçinin ev halkına verdiği müjde ile öyküden çekilir. Gregor’un daha doğrusu Samsa Ailesi’nin hayatını kemirerek işgal eden böceğin ölümü, aile üyelerinin aylar sonra gezmeye giderek yaptığı bir kutlama ile son bulur. Kafka, nasıl ki Dönüşüm’ün başında alt metinde okura bir soru yöneltmişse, öykünün sonunda da “Siz Gregor adlı bir insanın mı yoksa bir böceğin mi öldüğünü düşünüyorsunuz” sorusunu yöneltir. Şunu da eklemekten çekinmez “Eğer ailesi Gregor’dan korkmak yerine onu sahiplenseydi, acaba Gregor böcek olarak kalır mıydı? Ya da ölür müydü?” 105 yıldır, Kafka’nın bu sorusuna tam ve eksiksiz bir yanıt verilemedi. Çünkü sorunun iki cevabı var. İkisi de hayli doğru. Mesele, insanın mı yoksa böceğin mi tarafının seçileceğinde. Bence Gregor hiç insan olmadı. Kafka’ya göre de değildi. İnsan suretinde bir böcek olarak doğdu ama tırtılın kelebeğe ulaşması gibi Gregor da özüne yani böceğe ulaşarak öldü. Ya da Gregor, ona davranışlarıyla böcekleşen ailesinin yanında bir insana dönüşerek yaşamını kaybetti. Ardında parlayan bir yıldız bırakarak…
Erdinç Akkoyunlu – edebiyathaber.net (4 Ocak 2019)