Söyleşi: Elif Hopyar
Çağdaş edebiyatımızın önemli temsilcilerinden Gülşah Elikbank’ın son romanı “Aşıklar Gece Ölür” geçtiğimiz günlerde Doğan Kitap’tan çıktı. Elikbank, Yalancılar ve Sevgililer, Aşkın Gölgesi ve İhtimal adlı romanlarında olduğu gibi kadın karakterlerin oldukça iyi işlendiği, çok katmanlı, kurgusu güçlü bir romanla çıktı karşımıza. Aşıklar Gece Ölür’de çocukluk travmalarıyla yüzleşmeyi, ilk aşkı, müziği ve şiiri odağına alan felsefi ve psikolojik yönü sağlam bir metinle selamlıyor okurunu. Kendisiyle Edebiyat Haber’e özel bir röportaj gerçekleştirdim.
Öncelikle aşk romanı deyince, insanlarda bir basite alma hali gözleniyor. Sence neden aşkı ve onun hakkında yazılmış şeyleri küçümsüyor bazı insanlar?
Bilmedikleri için ya da korktukları için. Düşünsene, kaç yaşına gelmişsin ama aşk diye bir şey yaşamamışsın ve sana bu duygunun ne kadar eşsiz olduğunu anlatan bir roman okuyorsun. İnsan geçip giden o yıllara hayıflanmaz mı! Ya da aşkı bir zamanlar yaşamışsın, ilk aşkın bütün hayal kırıklıklarını yaşamış, o acının etkisiyle her şeyden vazgeçmişsin. Sana vazgeçmemen gerektiğini söyleyen, aşkın yaşının olmadığını hatırlatan bir şey okuyorsun. Ne yaparsın, o korkuyla baş etmek kolay değil ki. Talih, cesurlardan yanadır. Aşk, kolay olanı ve kolaycılığı sevmez. Zorluğu, imkansızlığı doğasındadır. Ben insanlara bir zamanlar kalplerinde, derinden bildikleri bir gerçeği hatırlatıyorum sadece.
Aslında senin üniversite eğitimin, yıllar içinde bu alanda birlikte çalıştığın isimler yazdığın romanların aşk romanı gözükseler de çok katmanlı olmalarını ve insan ruhunun ip uçlarını sayfa aralarında bulmayı sağladılar galiba. Ne dersin?
Bunu yapmaya çalıştığım doğru. Yüksek lisansımı yönetim psikolojisinde yapmam ve sonrasında bu alanın en iyi isimleri ile birlikte çalışmamın bir farkı oldu. Aşıklar Gece Ölür’ü en başından beri okuyan psikolog bir dostum şöyle dedi mesela; karakterlerine nakış gibi travma ördün, bunu yapmak zor iştir. Çünkü tam da senin yazdığın o çocukluk travmasına uygun davranışları ve cümleleri var. Psikoloji bölümlerinde roman kahramanların konu olabilir, farkında mısın? Elbette, bu çok güzel bir iltifat. Ben Irvin Yalom, Irish Murdoch ve İnci Aral hayranıyım, onların roman tarzı da böyledir. Onlara bir parça tarzım da yaklaşabilirsem, ne mutlu bana.
Peki, gelelim Doğan Kitap’tan çıkan Aşıklar Gece Ölür’e… Bir rock yıldız ve idealist bir kadın doktor. 14 yıl sonra bir hastanenin alkol bağımlılık ünitesinde yeniden karşılaşıyorlar ve yarım kalan o büyük aşkın hesaplaşması başlıyor. Bu hikayeyi temele almanın nedeni neydi?
Hikayede yaşamın anlamını kaybetmiş iki farklı karakter sunuyorum. Biri ünlü bir adam, bir rock star, her şeyi var gözüküyor ama alkol bağımlısı, sahneye bile çıkamayacak hale getiriyor onu bu bağımlılık. Çünkü en başta kendini sevmiyor, dünyadan da özünde nefret ediyor. Diğeri idealist bir kadın doktor ama yıllar içinde ellerinde can verenler, o hastane koridorunda tanık olduğu kayıplar ve en başta kendi babasının kaybı, hayatı derinden sorgulamasına neden oluyor. İkisinin de farklı çocukluk travmaları, çok ağır kalp yaraları var. Sormak istediğim şuydu: Kurtuluş nerede? Aşk insanı iyileştirebilir mi? Daha iyi bir insan olmak, dünyayı sevdiğimiz için güzelleştirmek mümkün mü? O yüzden hep diyorum, dünyayı aşkı bilen nesiller kurtaracak.
Senin aşka olan inancın da insanları şaşırtıyor. Sana en çok sorulan sorulardan birinin bu olduğunu biliyorum. Bu çağda hala aşka nasıl inanıyorsun ve bizi de inandırmaya çalışıyorsun? Bu iyimserliğin kaynağı ne?
Her şeyden önce yaşadım. Aşık oldum. Bir adamı kendimden çok sevdim, geriye dönüp bakınca tüm hüznüne rağmen, gülümseyerek hatırladığım bir aşk, o. Bunun yanında içimde, kalbimde büyük bir potansiyel var, biliyorum. Aşkın karşıdaki insanla ilgisi sanıldığı kadar büyük değildir. Aşk önce sizde olacak, sizde var olabilecek yani. Varsa, onu doğru zamanda ve doğru yerde birine yöneltebilirsiniz, paylaşabilirsiniz. İnsanın bu dünyadaki amacı kendini aşmaktır, bunun en iyi yollarından biri aşık olmaktır. Çünkü aşk bir dönüştürücü, bir kışkırtıcıdır. Kendi içinizde hiç fark etmediğiniz çılgınlıkları fark etmenizi sağlar. Aşkın kıyısından dönen çok ilişki gördüm ben, teslim olmaktan yana değilseniz, ilk çıkıştan yan yollara sapmak daha kolaydır ne de olsa. Cinsel çekim, aşk belirtisi değildir, hormonlarınızın yükseldiğinin belirtisidir sadece. Aşk, tüm bunların çok ötesinde ama insanın hamurunda zaten var olan saf bir şeydir.
Aşıklar Gece Ölür’de “Ölesiye sevmek değil , öldüresiye sevmek makbul artık.” diyorsun. Ne zaman haberlere baksak, sözde aşk cinayetleri görüyoruz, ne diyorsun buna?
İnsanlar bu hız çağında ilk olarak duygularını net olarak tanımlama yetilerini kaybettiler. Düşünmek değil, duyumsamak gerekir bazı şeyleri. Aşık olmak bir insana sahip olmak değildir ki. İşlenen cinayetlere bir bak, mutlaka bir ayrılık hikayesi çıkıyor arkasından. Biz, ya benimsin ya kara toprağın sözünü, duyarak büyüdük. Bu bize normal geliyor. Oysa çok marazi bir duygu bu. Bir diğer yanlış da, kıskançlığın sevgiden geldiği. Külliyen yalan. Kıskançlık, karşınızdaki kişiyle ilgili değildir, sizinle ilgilidir. Kıskanan kişi, önce kendine güvenmiyordur, özgüveni yoktur. Sevmek çok incelikli bir iştir, bir kıyamama halidir, gözünden sakınmadır.
Senin romanlarının şiirsel bir dili olduğunu söyleniyor. Bunu şiirden beslenmene bağlayabilir miyiz? Bir de tabii her romanında bir şarkı var o romana özel, değil mi?
Evet, ben her gece yatmadan önce bir şiir okurum, evrene ve içindeki aşka. Şair değilim ama şair ruhlu olduğum söylenebilir. Birhan Keskin, Cemal Süreya, Neruda, Attila İlhan en sevdiklerim. Bu romana da ilham verdiler elbette. Aşıklar Gece Ölür, yani romanın ismi de kahramanımızın sevdiği kadınla ayrıldığında bestelediği bir rock şarkısı aslında. Belki yakında birilerine ilham verir ve gerçek bir şarkıya dönüşür. Bunun yanında birer kahraman gibi romanda kendilerine yer bulan iki şarkı var: Fikrimin İnce Gülü ve Elbet Bir Gün Buluşacağız.
edebiyathaber.net (7 Şubat 2019)