Dedektif Rebus Polisiyeleri-3: Diş İzleri | Serkan Parlak

Mayıs 7, 2019

Dedektif Rebus Polisiyeleri-3: Diş İzleri | Serkan Parlak

Serinin üçüncü kitabı Diş İzleri’nde “Bu sadece bir oyun,” diye fısıldayan bir katil var. Kurbanlarını bıçaklayarak ve ısırarak öldüren  “Kurtadam” bu. Serinin ilk kitabı Düğümler ve Haçlar’da ve ikinci kitabı Saklambaç’ta da şifreler ve klasiklere göndermeler -Suç ve Ceza, Dr. Jeykll ve Mr. Hyde- vardı.

Kurtadam, üç ayda dört kişiyi öldürmüştür. Belki de en önemli ipucu olan diş izleri ölümden sonra gerçekleşmekte ve her seferinde şiddeti artmaktadır. Bu bir seri katil vakasıdır. Maktuller: bir fahişe, bir sekreter, bir barmen, bir de işsiz kadın… Teşkilat sonunda çareyi Rebus’u çağırmakta bulur. Londra’ya aslında hiçbir zaman ısınamayan Rebus, İskoç polisini temsilen gitmektedir. Bu işi başına kimin sardığını bilmez. İşin içine etmeden dönmesi gerekir. Temel ihtiyaçlarının olduğu küçük bir valizle- olmazsa olmazları: kısmen okunmuş iki roman, İncil, dine karşı mesafeli de olsa, malt viski- Londra’nın merkezinde bir otele yerleşir.

Dedektif John Rebus bu kez kendi topraklarından uzakta, Londra’da iz sürüyor. “Bazı açılardan Londra gereğinden büyük bir yer. Bazı açılardansa çok küçük. Herkes herkesi tanır. Nehrin kuzeyi ve güneyi ise iki farklı ülke gibidir. Nehir sadakatleri de bölüyor ve bazen kendimi bisikletle dolaşan bir köy polisi gibi hissediyorum,” der ortağı Müfettiş Flaight.  Londra’da zengin-fakir yan yanadır: bir tarafta ırkçılığa baş kaldıran asiler, öbür tarafta diplomatlar. Rebus’a göre ise hep aynı hikâyedir. Londra daha büyük, iyi, zor ve hepsinden öte önemlidir. Çok kalabalıktır. İnsanı duyarsız ve kör yapar. Karşılaşılan güçlükleri herkes abartabilir.

Rebus, Londra’da ayrımcılığa maruz kalır. Başlangıçta aksanını çözemeyen Başmüfettiş “Kuzey sınırımızdan gelen adam,” der onun için. Rankin’in seri boyunca her ne kadar çeviri gereği orijinalliğinden sapmalar da olsa İskoç aksanını hissettirdiğini ve dil açısından bunun önemli bir artısı olduğunu belirtmek gerek. Bazen bu yüzden Rebus’un ekip arkadaşlarıyla anlaşamadığı da olur. İstenmediği bellidir. Seri katiller konusunda uzman olduğu bilgisi vardır, ancak bu doğru değildir. Önceki davalar kişiseldir. Ancak şu da bir gerçektir: “Hiçbir polis teşkilatı başarısız olduğunu kabullenmeyi sevmez.”  Rebus’u çağırmaları bir taraftan bunu kabul etmektir. Ortağı Flight’ta Londra’nın kuzeye göre daha medeni olduğunu düşünmektedir. Memur Lamb daha da serttir. Saldırgandır hatta. İskoçyalıların yardımına ihtiyaçları olmadığını söyler morgda çalışırken. Medyayla iletişimi sağlayan irtibat memuru kadın ise davaya burnunu sokmasından rahatsızdır. Çay getirmesini istediği genç bir memur, çaydanlığa işemeyi bile düşünür.

Rebus’a göre polislik, bezdirici ve zaman alıcı bir iştir.  Rutin evrak işi, bilgisayarlar ve birisinin doğruyu söylemek üzere çıkıp gelmesini beklemekten ibarettir. “Katiller pat diye ortaya çıkmaz, yaratılırlar. Bir seri katil yaratmak zaman alır. O zaman zarfında ne yaptı? Belki yalnızdır, muhtemelen işi vardır, karısı ve çocukları da olabilir. Mutlaka birisi bir şey biliyordur. Belki de karısı geceleri nereye gittiğini, ayakkabısına nereden kan bulaştığını ya da mutfak bıçağının nasıl kaybolduğunu merak etmiştir,” der. I. Rankin’in, kendine has yaşam stiline sahip, her macerada uyumlu bir dedektif yaratmada başarılı bir iş çıkardığı söylenebilir. Rebus; duyguları, davranışları ve tepkileriyle inandırıcı bir karakterdir. Masa başında oturmayı değil, sokağa çıkarak iz sürmeyi, akıl yürütmeyi, tesadüflerden hareketle bulmacanın parçalarını tamamlamayı tercih eder. Yeri geldiğinde askerlik eğitiminden kalan deneyimlerini kullanır: “Düşmanını bulamıyorsan onun sana gelmesini bekle.” Ekibi çıldırtmayı göze alarak taciz edici gazete haberi yayınlatır ve Kurtadam’ı kışkırtır.

Dedektif John Rebus Polisiyeleri serisinin üçüncü kitabı Diş İzleri’nde gerilim ve heyecanın dozu özellikle son bölümlerde daha da artıyor. Rebus; ipucu peşinde koşuyor, her ne kadar istenmese de işe yarıyor, dayak yiyor. Fırsattan istifade Londra’da yaşayan eşini ve kızını ziyaret ediyor, aşırı korumacı baba rolü oynuyor ve bir psikoloji öğrencisiyle aşk yaşıyor. Daha ne olsun?

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (7 Mayıs 2019)

Yorum yapın