1.Neden çocuklar için yazıyorsunuz?
Çünkü onlar bir insanın kullanabileceği en ilkel dili kullanıyorlar. Onların kullandığı dil floresan ışık karşısındaki mum ışığı gibi. En ufacık esintide bile bambaşka şekillere bürünebilen, oyuncu, kıvrımlı, gölgeler yaratan bir dil. Onlara yazarken insan hayata dair daha önce hiç fark etmediği gizemleri de keşfediyor. Bu yüzden yazıyorum: Beni elimde bir mumla içimdeki en karanlık deliğe sokabildiği için.
2.Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?
Çocukken okuduğum ilk kitaplar ablamın kütüphanesindekilerdi. Ablam yatılı okulda olduğu için hafta içi odası boş olurdu. Gemi kamaralarını andıran küçük, akordeon kapılı, karanlık bir oda olduğunu hatırlıyorum. Benim için gizemli bir yer olduğunu da. Kimseye belli etmeden içeri girer yatağına oturur ve gizli bir şey yapıyor olmanın heyecanıyla başucundaki kütüphaneden aldığım kitaplarını okurdum. Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık’ı vardı aralarında, Paul Biegel’in Küçük Kaptan’ı vardı, Semuşkin’in Merhaba Chukotka’sı, Beyaz Yele, Benim Küçük Üçkağıtçık ve Fedor Amca. Tabanları delik, paçavralar içinde, serseri çocukların hikayeleriydi genelde.
3.Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?
F.H. Burnett’in Gizli Bahçe’si. Ya da aynı yazarın Küçük Prenses’i.
4.Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?
İşim gereği çok çocuk kitabı okuyorum. Ama son çevirdiğim çocuk kitabı Doldrumlardan bahsedebilirim. Nicholas Gannon’ın yazdığı kitaba ismini veren Doldrum bir denizcilik terimi ve Atlantik Okyanusu’yla Pasifik’te Ekvatorun alt ve üst enlemlerindeki alçak basınç sisteminin görüldüğü kuşağa deniyor. Doldrumların olduğu yerde bir fırtınayı meydana getirecek her şey mevcut. Şiddetli yağmur yağıyor ve ölü dalgalar gemileri sallıyor. Fakat bir eksik var: Rüzgar. Bu kadar basit bir şey işte. Bu yüzden yelkenliler zamanında gemiler bu kuşakta hapis kalır, haftalarca yol alamazlarmış.
Doldrumlar böyle bir kitap. Bir macerayı meydana getirecek her şeye sahip. Fakat hiçbir yere gidemiyor, çünkü rüzgar yok. Gene de adını aldığı iklim kadar egzotik bir kitap aynı zamanda. Okurken diğer kitaplardan farklı olduğunu hissetmemek mümkün değil. Şöyle anlatayım: Kitabın ana karakteri Archer içi doldurulmuş hayvanlarla dolu bir evde yaşıyor. En yakın arkadaşı Adelaide ise tahta bacaklı bir kız. Büyük maceralar yaşamak, Antarktika’ya gitmek istiyorlar. Bunun için uğraşıyorlar uğraşıyorlar. Başaramasalar da kitabın ve onca uğraşın sonunda kendilerini imkansızın parçası gibi hissetmekten artakalmıyorlar.
edebiyathaber.net (8 Mayıs 2019)