Hatıramda, faytondan yolculuklar
Heyecandan susmuş sözler
Hayata göğüs geren sen
Kendi öyküsünü anlatan kent ozanlığı geleneğini sürdüren Jehan Barbur’un ilk albümü Uyan’ı dinlediğimde şarkı sözlerindeki yalınlıkla beraber yazına yakınlığı dikkatimi çekmişti. Amerikan Kültürü ve Edebiyatı mezunu olduğunu öğrendiğimde de kitapları yayımlanmaya başladığında da hiç şaşırmadım ve şarkı yazarı Jehan Barbur’un başka türlerde ürettiği metinleri merak ettim. Barbur, birçok söyleşisinde söyler, kent ozanlığı geleneğinin çok daha öncesi var ama günümüze yakın bir tarihten söz açarsak aklımıza Bülent Ortaçgil, Hümeyra, Vedat Sakman, Fikret Kızılok gibi müzisyenler gelir. Bu kuşak kendi şarkılarını yazarak içinde yaşadıkları kentin, toplumun öyküsünü, o kentte yaşayan insanı anlattılar. Üstelik “kent ozanları” adı altında bu müzisyenlerden söz etmemize karşın hiçbiri birbirinin, hatta kendisinin tekrarı olmadı. Jehan Barbur da onları ya da kendini tekrar etmeden kendi öykülerinin anlatıcısı oldu. Hem kendi yaşadıkları hem tanıklıkları yok olmasın diye yazdığını söylüyor bir söyleşisinde. Yaşamı önce şarkı yazarlığıyla kayda geçiren Jehan Barbur, 2013 yılında ilk kitabı Çatıdaki Çimenler – Sen’e Yazılar’ı, 2016’da çeşitli disiplinlerdeki çalışmalarıyla tanınan yirmi kişiyle yaptığı söyleşilerden oluşan Baba Öyküler’i, 2017’de Sevmediğim Atlaslar ve 2019’da Düğüm Ağacı adlı iki şiir kitabını okurla buluşturdu.
Düğüm Ağacı, bir Tomris Uyar tümcesiyle başlıyor: “Bu yalınlığa varmak için ne kadar hırpalanmak gerektiğini biliyorum” (akt. Barbur, 2019: 7). Bu kitap yayımlandıktan sonra da bir söyleşisinde bu yalınlığa varma çabasını anlatıyor. Dinlediğim, okuduğum Jehan Barbur metinleri, bu çabayı yansıtıyor. Müziğine baktığımızda sloganlara indirgenen popüler kültürün çok çok uzağında şarkılar yazan bir kalemi var Barbur’un. Yazının başında alıntıladığım sözler, “Kırık Bir Aşk Hikâyesi” şarkısından. Şarkı, Ömer Kavur’un Kırık Bir Aşk Hikâyesi (1981) filminde tema müziği olan Cahit Berkay’ın bestesine Jehan Barbur’un 2012 yılında yazdığı sözlerden oluşuyor. Filmin baş kadın karakteri Aysel’in (Hümeyra) gözünden bu hikâyeyi anlatan şarkı, yalın bir anlatımla birlikte birçok sahneyi filmi izleyenlerin gözlerinin önüne getirecek güçlü imgelere sahip. Jehan Barbur’un müziğindeki biçemiyle kitaplarındaki koşutluk gösteriyor.
Kaleme aldığı metinlerde bir biçem oluşturmayı başaran Barbur, Düğüm Ağacı kitabında önceki metinleriyle benzer temaları ele alıyor. Kendini, öfkesini, yaşama ve insana ilişkin her türlü duygusunu doğrudan anlatıyor ve ilk albümlerindeki şarkı sözlerine ve önceki kitaplarındaki metinlere göre, bu anlamda, bir değişim olduğunu düşünüyorum. Örneğin daha önce “Sarı” gibi daha lirik metinler karşımıza çıkarken müziğinde “Sesin incelmiş, hiç kimse bilmezmiş / Konuştukça sen küçücükmüşsün zaten” (Kuzgun’u Uçmak, “Korkma”, Ada Müzik, 2018) ya da şiirinde “Gitgide çirkinleşiyorsunuz gözümde / Dün severken sizi, / Bir perşembenin devrilmesiyle / Hiç beğenmiyorum / Bunca dönüklüğünüzü içinize…” gibi daha keskin bir biçem dikkat çekiyor (Düğüm Ağacı, “Affedin”, İnkılap Kitabevi, s. 10, 2019). Bu keskin biçem, tek bir kişiye de yönelik değil üstelik. Genel olarak insanı, bugünün insanını tüm zaaflarıyla anlatıyor Jehan Barbur. Örneğin “Can Borcu” şiiri, kendine bir imaj yaratarak alıcı bulan insanın aczini yüzüne vuruyor sözü evirip çevirmeden:
İnanın hiç önemli değiliz
Alsam üzerinizden kadife kıyafeti
Ve yanınızdan, çizdiğiniz resimleri,
Yazdığınız şiirleri
Geriye nedir kalan?
O kalanınız kadar sevebilen varsa sizi
O kadarsınız, inan! (Düğüm Ağacı, “Can Borcu”, İnkılap Kitabevi, 2019, s. 27)
En küçük ilişkilerinde bile bir erk peşinde koşan insana “gözde büyütülmüş bir hayatın merceğinden” gördüğünün gerçek olmadığını, aslında küçücük olduğunu hatırlatmalıydı bir kalem mutlaka (Düğüm Ağacı, “Can Borcu”, İnkılap Kitabevi, 2019, s. 27). İnsan, sandığı kadar önemli olmadığını kabullendiği an, o elinde tutmaya çalıştığı erki sürekli birilerine ispatlama çabasından kurtulacak ve hem kendinin hem başkalarının yaralarını iyileştirmek için de bir yol bulacak. Bu, kısa vadede mümkün mü? Sadece yakın çevremize, hatta kendimize baktığımızda daha alacak bir hayli yolumuz var. Bir metin, kendimize dönüp bazı şeyleri sorgulamamıza elbette fırsat verir, belki küçük çaplı değişimlere de neden olur ama “Can Borcu”nda geçen bir dizede Barbur’un söylediği gibi insan zırhlarından sıyrılarak kendisi olarak var olmaktan, yani çıplaklığından korktukça “kendine gelmesi” mümkün değil.
Barbur, okurlarına yeni kitabını “Düğümler çözülsün diye” notuyla imzalıyor. Bu kitabı okuyan ya da bir Jehan Barbur albümü dinleyen birilerinin aklında, kalbinde belki bir düğüm çözülecek, belki ipin ucunu yakalayacak, sonrası kiminde yavaş yavaş, kiminde daha hızlı gelecek. Müziğini dinleyiciye sunduğu günden beri anlatacak bir öyküsü, bir derdi olduğunu bildiğim Jehan Barbur, hangi formda üretirse üretsin yazdığı metinleri merakla beklediğim bir anlatıcı. Düğüm Ağacı kitabı, özellikle “Avam Telaş”, “Affedin” ve “Can Borcu” şiirleri, benim bunları düşünmemi ve bu yazıyı yazmamı sağladı. Şimdi eylülde çıkacak Tomris Uyar kitabını da merakla bekliyorum; çünkü yine bir derdi var Jehan Barbur’un. Türk öykücülüğünün en önemli yazarlarından Tomris Uyar’ı “İkinci Yeni’nin gelini” diye son derece yüzeysel bir biçimde tanıtanlara “yazar Tomris Uyar”ı anlatacak. Türk edebiyatı üzerine araştırmalar yapan ama sadece belirli bir dönem ve birkaç yazar / şaire sıkışıp kalan kimi araştırmacılar da belki bu kitap sayesinde çalışma alanlarını ne kadar sınırladıklarını fark ederler. Sırf bunun için bile teşekkürler Jehan Barbur!
Baran Barış – edebiyathaber.net (24 Mayıs 2019)