Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son dönemde okuduğu kitapları, bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Fuat Sevimay’ı, eşi Ayşegül Sevimay ile konuştuk.
1) Yazılarını nerede oturup yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Evimizde bir çalışma odamız var fakat bu sene üniversite sınavına girecek oğlumuz tarafından işgal edilmiş durumda. O yüzden Fuat genelde salonda çalışıyor, kitapları, not defterleri salon sehpamızın yanında, altında, üstünde, koltuğun kenarında üst üste yığınlar halinde olabiliyor. Fuat’ın kitaplarını okuyanlar onun hınzır, muzip diline aşinadır. Sıklıkla herhalde komik bir şey yazıyor diye beni düşündüren, yüzünde bir gülümseme ile onu yakaladığım oluyor.
2) Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Bazen bana, “sen seversin” diyerek kitap tavsiyelerinde bulunur. Genelde okuduğum kitapları tekrar okumamı tavsiye eder. Bazen de ben bu yazar ya da bu kitap nasıl sence diye sorar fikrini alırım. Ben Fuat kadar çok okuyamıyorum ama okuduğum kitapları onunla tartışmak çok hoşuma gider. Erenköy’de oturduğumuz yıllarda onun sohbetlerine de katılmaya fırsatım oluyordu ve onu dinlemekten, edebiyatçı yönünü görmekten büyük keyif alıyordum.
3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Yazarlığı bir iş olarak yapmadığı, yazmaya ilk başladığı zamanlarda öykülerini bana okutur, fikrimi sorardı. Ben de hepsini çok beğenirdim. Artık onun hızına yetişmem mümkün değil, her yazdığını hemen okuyamıyorum genellikle. Son yıllarda daha çok resme olan ilgimden ve görsel zevkime güvendiği için sanırım, bana basılacak kitaplarının kapaklarını gösterir ve fikrimi sorar.
4)Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Fuat oldukça mütevazi ve doğal bir insandır. Hiçbir ritüeli yok sanırım. Her yerde her şekilde
çalışabilir. Cam bardakta çayı varsa mutlu olur.
5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Bildiğiniz gibi Fuat’ın birçok yerde edebiyat üzerine dersleri, sohbetleri oluyor. Bu yüzden genelde benim derse hazırlandığım gibi onu da hazırlık yaparken, anlatacağı yazarın kitaplarını yeniden yeniden okurken, altını çizip notlar alırken buluyorum. Fuat Türk diline ve edebiyatına hayrandır. Joyce’u ayrı bir kenara koyalım tabi. Çalıştığı kitapların dışında yeni yazarları ve yeni kitapları da okumaya çalışır. Hatta bazen şikayet değil ama serzeniş diyebilirim, şöyle tadını çıkara çıkara kitap okumayı özlediğini söyler. Oldukça yoğun bir okuma mesaisi var yani. Elinden çok fazla kitap geçiyor ama şu an sehpada yığılı yirmi küsur kitap içinden elinde daha sık gördüğüm birkaç tanesini anmam gerekirse; Ezra Pound – James Joyce mektuplar, Dünya Tarihinin Yapısı – Kojin Karatani ve Labirent – Burhan Sönmez.
edebiyathaber.net (13 Haziran 2019)