Mrs. Dalloway, edebiyat dünyasında, bilinç akışı tekniğinin en başarılı örneklerinden biri olarak yer alır. Woolf, ilk kez Jacob’s Room’da kullandığı bilinç akışı tekniğini Mrs. Dalloway’de daha da geliştirir. Bunu günlüğünde, şöyle anlatır: “Bir yıl süren el yordamına mal oldu bu tünel kazma süreci diye adlandırdığım şeyi keşfetmek, bu teknikle geçmişi tefrikalar halinde anlatıyorum…” (1)
Virginia Voolf’ün “tünel kazma” diye adlandırdığı bilinç akışını, “salt bir anlatım tekniği olarak görmemek gerekir. Bu teknik, hem bir anlatım tekniğidir, hem de eserin anlatı dokusunu ve kişilerin sunuluşunu sağlayan bir mekanizmadır.” (2)
Woolf, karakterlerin geçmişlerini, kendi deyimiyle, tüneller kazarak verir, romanın sonunda bu tünelleri birleştirip karakterlerin birbirleriyle ilgili yargılara varmalarını sağlar: “The Hours (Mrs. Dalloway romanına ilk verdiği isim budur) ve yaptığım keşif hakkında daha epeyce bir şeyler söylemeliyim aslında; kişilerimin ardlarında nasıl güzel mağaralar oyduğumu; bunun tam istediğim sonucu verdiğini düşünüyorum: insancıllık, mizah, derinlik. Fikir şu, mağaralar birbirine bağlanacaklar ve şu anda birer birer gün ışığına çıkıyorlar.” (3)
Bilinç akışı, çoğunlukla iç konuşmayla karıştırılır. Bilinç akışı, “roman kişisinin kafasının içini doğrudan doğruya seyrettiren” bir tekniktir. “Şu farkla ki, iç konuşma gramer bakımından düzgün, sentaks kurallarına uygun cümlelerle yapılan sessiz bir konuşmadır.” Bilinç akışında ise, karakterin zihninden akıp gelen düşüncelerde mantıksal bir bağ yoktur. Daha çok çağrışım ilkesine göre akarlar. Ayrıca gramer kuralları da gözetilmez.” (4)
Roman, Mrs. Dollaway’in çiçekleri almak üzere dışarı çıkmasıyla başlar. Güzel havadan etkilenip büyük bir coşku içerisinde çevresini gözlemler: “Ne biçim bir tarlakuşu! Ne biçim bir dalış!” Bu onu eski günlerine, Bourton’daki yazlık eve götürür: “Hep böyle görünmüştü gözüne, menteşeleri azıcık gıcırdatarak, hâlâ kulaklarındaydı o ses, camlı kapıları bir itişte açıp Bourton’da kendini açık havaya attığında. Sabahın erken saatinde hava nasıl da taze, nasıl da sakin olurdu…” (s.5) (5)
Çevreden gördüğü, işittiği ya da hissettiği herhangi bir uyarıcı, Clarrissa’nın bilincini geçmişe taşır. İki çizgi arasındaki ifadelerle zihindeki karışıklılığın işaretini verir. Böylece, okuyucu kendini karakterin kafasının içinde hisseder. Geçmişten şimdiki zamana dönüşü de yine bu uyarıcılar sayesinde olur.
Westminster’e gelişini düşünürken Big Ben’den nasıl etkilendiğini hatırlar. “Westminster’de oturunca -kaç yıl olmuştu sahiden? Yirmiyi geçmişti-trafiğin ortasında bile ya da geceleyin uyandığında, emindi bundan Clarissa, bir sessizlik, ya da törensellik duygusu geliyordu insana; Big Ben vurana kadar tarifi imkânsız bir duraklama; bir endişe,…” Sonra Big Ben’in sesi duyulur. Bu onun bugüne dönmesini sağlar. “İşte! Vurdu yine. İlk önce bir uyarı, tatlı tatlı; sonra saat başı, kesin. Kurşundan halkalar havaya karışıp eridiler. Ne budalayız diye düşündü, Viktoria sokağında karşıdan karşıya geçerken.” (s.6)
Woolf, görsel ya da işitsel uyarıcıları bir karakterin bilincinden diğerine atlarken de kullanır. Buna en bariz örnek, Clarissa ile Peter arasındaki bir konuşma sahnesidir. Peter’in çakısı ve Clarissa’nın yeşil elbisesi sayesinde geçişler son derece yumuşaktır. “Bu da ne böyle? dedi, çakısıyla yeşil elbiseyi işaret ederek. Çok şık giyinmiş, diye düşündü Clarissa, ama beni hep eleştirir. İşte elbisesini onarıyor, her zamanki gibi elbisesini onarıyor, diye düşündü Peter; ben Hindistan’dayken o burada oturup durmuş; elbisesini onarmış…” (s.45)
Aynı yöntemi birbirini tanımayan ve aralarında hiçbir bağ olmayan karakterlerin zihinleri arasındaki geçiş için de uygular. Romanın başındaki otomobil, bu türden geçişler sağlaması amacıyla romana konulmuş motiflerden biridir. Clarissa, çiçekçi dükkânındayken, bir otomobilin egzozundan patlama sesi duyulur. Aynı sokaktan geçmekte olan Septimus ve Lucrezia onunla aynı anda otomobile bakarlar. “Kolları ıtrışahîlerle dolu olan Mrs. Dalloway vitrine yaklaştı, dışarıya baktı, ufak pembe suratı meraktan kırışmıştı. Herkes otomobile baktı. Erkek çocuklar bisikletlerinden aşağıya atladılar. Trafik sıkıştı. Otomobil orda duruyordu, üzerinde tuhaf bir motif olan storları inikti, ağaca benziyor diye düşündü Septimus… (s.18)
“Reel zaman”, “geçmiş”, “şimdi” ve “gelecek” şeklinde kategorize edilebilir. Oysa bilinç akımı, bilincin zorunlu kıldığı bir şimdiki zamanda, zihnin geçmişe ve geleceğe yaptığı yolculuk demektir.” (6) Romanda olay akışı, hazırlıkların başlamasından partinin bitişine kadar on iki saat gibi bir süreyi kapsar. Woolf, bu kısacık süreye, hem geçmişi hem de şimdiki zamanı ustalıkla sığdırmayı başarır.
Dipnotlar:
(1) Woolf, V.; Bir Yazarın Güncesi, Çev. F.Özgüven, İletişim Yayınları, İstanbul, 2011, s.86
(2) Lukacs, G.; Çağdaş Gerçekliğin Anlamı, Çev. C.Çapan, Payel Yayınları, İstanbul, 1975, s.20
(3) Woolf, V.; Bir Yazarın Güncesi, Çev. F. Özgüven, İletişim Yayınları, İstanbul, 2011, s.85
(4) Moran, B.; Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, İletişim Yayınları, İstanbul, 1983, s.67
(5) Woolf, V.; Mrs. Dalloway, Çev. İ.Özdemir, Kırmızıkedi Yayınları, İstanbul, Eylül 2012, (Tırnak içinde ve italik yazılmış bütün bölümler aynı kitaptan yapılan alıntılardır.)
(6) Sağlık, Ş.; Hece Öykü, Nisan-Mayıs 2008 Sayı:26, s.52
edebiyathaber.net (18 Haziran 2019)